Kartlar yeniden karılınca biz İsrail’i mi çekeceğiz?
Eskiden şöyleydi, eskiden böyleydi” diye başlayan cümleleri sevmiyorum.
Bu, “eskiden şöyleydi” diye başlayan cümlelerin gerçeği yansıtmadığını bit’tecrübe bilmekten kaynaklanabilir.
Ama, “eskiden bir nezaket, bir zarafet vardı” derse biri, bu cümleye itibar ederim.
Yüzde yüz değil, kısmen. Çünkü eski kabalıkları da biliyorum.
Şu kısmı aşikâr. Cemiyetin münevver olması gereken kesimleri nezaket ve zarafet konusunda fena halde geriledi.
Kabalık, yukarıdan aşağı yayınlaştı.
Kimler bu ‘münevver’ olması gerekenler?
Mesela siyasetçiler, mesela gazeteciler.
Mahalle kabadayısı jargonuyla konuşuyorlar.
Kaba, tehditkâr.
Birbirlerine ağır ithamlarda bulunuyorlar.
Her ağızlarını açışta racon kesiyorlar.
Herhangi bir meselelerini sükunetle izah etmiyorlar.
Sanki mecliste değil de Ustura Kemal çizgi romanlarından kalma Tophane kahvelerindeyiz.
Televizyon ekranlarında “ağzını yırtarım,” “alnını karışlarım” diye bas bas bağıran yerli milli uzman konuklardan geçilmiyor.
Bu artık müesses nizam.
Milli dil, devlet dili.
Fakat Devlet Bey, sayın Devlet Bahçeli, neden birdenbire yumuşattı lisanını?
Yakın zamana kadar ‘DEM’ kelimesinin Arapça’daki karşılığına yakındı Devlet Bey’in DEM’den bahsediş tarzı.
Neden gitti, DEM’li milletvekillerinin elini sıktı?
Kolay bir şey mi bu?
Yeni bir gerçekliğin arefesinde miyiz?
Kimseyi yadırgamamıza gerek yok. Böyle bir resim karşısında her türlü yorum yapılabilir.
Benim hatırıma hemen 2023 seçimleri öncesinde arada bir dillendirilen ama ayyuka çıkmayan HDP’lileri tabir caizse nötrleştirme senaryoları geldi.
Öcalan’ın cezaevindeki şartlarını iyileştirme seçeneği de vardı bu senaryolarda.
Bir iki defa yazmıştım.
Akla yakın bulmuyordum. MHP’yi nasıl ikna edecekler diye soruyordum.
Arada “MHP’yi ikna etmişler” diyenlere rastladım.
Fakat olmadı bir şey. Uygulamaya konulmamış bir senaryo olarak uzayda kayboldu.
Devlet Bahçeli’nin el sıkması senaryonun uzayda kaybolmadığının işareti midir?
Kürt sorunu sadece Türkiye’nin sorunu değil.
ABD Suriye üzerinden ilgileniyor konuyla. Bir yarı-devlet bile kurdu.
İsrail’e de kimse yan bakamıyor.
Öyle büyük hadiseler oldu ki… Bir milletin soyu kırıldı Gazze’de.
Arap rejimleri ‘gassalın önündeki meyyit’ gibi, her şeye amadeler.
Suriye zaten kıvamına gelmiş. Rusya Ukrayna’da kilitlenmiş kalmış. Çin’in etrafı elektrikli.
Dünya daha ne kadar çok karıştırılabilir ki. Olabilecek her şey fazlasıyla oldu.
Bazı mevsimlerde “Ortadoğu’nun haritası değişecek” lafı moda olur. Körfez savaşı böyle bir mevsimdi.
Yine öyle bir mevsimde miyiz?
Tam, Ortadoğu’da kartlar yeniden karılıyor denilecek bir mevsim.
ABD, bölgede İsrail’e bir müttefik devlet armağan eder mi sözgelimi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’in Türkiye’yi tehdit ettiğini söylemesinin bir ucu buralara uzanıyor olabilir mi?
Kartlar yeniden karılınca biz İsrail’i mi çekeceğiz?
Bahçeli’nin DEM’lilerle tokalaşması bölgesel gerçekliğin kazandığı yeni formla mütenasip yeni bir sürecin işareti olarak mı yorumlanmalı?
Yeni bir süreç? Çözüm süreci?
Bizde, herhangi bir çözümü sakin, kavgasız gürültüsüz konuşabilecek ağız kaldı mı?
Hele sorun, Kürt sorunu gibi, sürekli en şedit kelimelerle konuşulması vacip addolunan bir sorunsa.
Herkesin ezberi bozulur, çarşı karışır böyle bir süreç başlarsa.
Başlamasın demiyorum, başlasın ve Türklerin ve Kürtlerin lehine sonuçlansın.
Ama siyasetin, bilhassa iktidar siyasetinin bugüne kadar biriktirdikleri meselenin sükunetle yürütülmesinin zeminini bozdu.
Böyle zamanlarda bazı faylar kırılabilir, bazı zeminler kayabilir.