‘İslami partiler demokrasiyi sömürme aracı olarak görüyor’
Hani, tarihi geçmişte gerçekten neler olduğunu öğrenmek için değil de kafanıza masaj yapmak için okuduğunuzda atalarınızın bocalamaya, mağlup olmaya, geri geri gitmeye başladığı yerlerde sıkılırsınız ya…
Altan Tan “Allah Adına Yönetmek” (Çıra Yayınları) kitabında tarihin ‘sıkıcı’ sahnelerini hemen hemen hiç ihmal etmemiş.
Evet, bir tarih kitabı yazmamış. Ama ‘Müslümanların Tarihi’ni iyisiyle, kötüsüyle, içtenlikle bilmek isteyenler için bir nevi kılavuz görevi görecek bir tarama yapmış.
Hiç unutmam, Ankara İlahiyat’ın başarılı talebelerinden olan bir dostum, yıllar sonra “Ben Harre vakası’nı birkaç yıl önce öğrendim” demişti.
Ne zaman?
İlahiyat’tan mezun olduktan yaklaşık 40 yıl sonra.
Neydi “Harre vakası?”
Daha önce bu sütunda yazmıştım ama tekrarında sakınca yok.
Yezid’in ordusunun Medine’yi kuşattığı içinde sahabenin ve Kur’an hafızlarının da bulunduğu yüzlerce Müslümanı şehid ettiği yüzkarası katliam.
“Harre Savaşı’nda Medine’de öldürülenlerin sayısı bazı kaynaklarda 10 bine kadar çıkarılırken Beyhaki Enes Bin Malik’e dayanarak ashaptan 300, hafızlardan 3’ü sahabi olmak üzere 700 kişinin öldüğünü kaydetmektedir.”
“Medine 3 gün boyunca Yezid’in askerleri taraından yağmalandı ve binlerce insan öldürüldü, sayıları tespit edilemeyecek kadar çok sayıda Müslüman kadına tecavüz edildi.”
Sıffin’i, Kerbela’yı, Abdullah Bin Zübeyr’in halifeliğini, Emevi hanedanının yıkılışını, Abbasiler’in iktidarını, Endülüs’ü, Mısır’ı, bu bölgelerdeki siyasi yapının ana hatlarını, büyük mezhep imamlarını ve bu imamların dönemlerindeki iktidarlara karşı tavırlarını çok tafsilata girmeden anlatıyor Altan Tan.
Peki günümüzde durum ne?
“Günümüz dünyasında Müslüman toplum ve İslam ülkeleri tarihin en büyük krizlerinden birini yaşamaktadır. İslam coğrafyası bir bütün olarak incelendiğinde en önemli birinci ortak sorun ekonomik sefalet, yolsuzluklar ve hırsızlıklardır.”
“Dünya petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 70’ine sahip olan İslam coğrafyasında sadece Kahire’de 2 milyondan fazla insan mezarlıklarda yaşamaktadır. İslamcı kadrolar iktidara geldikleri hiçbir ülkede adil ve şeffaf bir yönetim modeli ortaya koyamamışlardır. Mısır'daki kısa dönem Müslüman Kardeşler iktidarı, Türkiye’deki AK Parti yönetimi, Suudi Arabistan Vehhabiliği ve İran İslam Cumhuriyeti’ndeki Şii eksenli yaklaşım ve yönetimlerinin tamamı bu konularda sorunludur.”
İslam dünyasında durum bu.
Bir önceki yazımda Altan Tan’ın bu kitaptaki maksadının “Müslümanların geçmiş tecrübelerinden hareketle nasıl doğru bir yönetim şekline ulaşılabileceğini tartışmak” olduğunu yazmış, “Altan Tan’ın nasıl bir sonuca ulaşacağını da merak ediyorum” demiştim.
Kitabı okumayı tamamladım. Merakımı kısmen giderdim.
Kısmen diyorum çünkü Altan Tan kitabının sonuç bölümünde etraflı bir yönetim modeli önermiyor. Ama bir fikir veriyor.
Kitabın sonunda “İslam ve Demokrasi” başlıklı bir bölüm açmış. Müslümanların ‘demokrasi konusundaki “Demokrasinin Allah’ın yetkilerini halka devretmek olduğu tezi etrafında yoğunlaşan ve bazı batılı düşünürlerin İslam’ın demokrasiyle bağdaşmayacağı hususunda birleşen düşüncelerini özetledikten sonra Tunuslu fikir ve siyaset adamı Raşid el-Gannuşi’nin yaklaşımları üzerinde duruyor.
“İslami yönetim Allah’ın yönetimidir, demokrasi ise halkın yönetimidir” şeklindeki indirgeyici yaklaşımların sağlıklı olmadığını belirten Gannuşi Müslümanların hem modernliğe hem de demokrasiye Fransız, Amerikan veya Rus kapısından girmek zorunda olmadıklarını ifade etmektedir. İslami bir demokrasinin imkanını savunan Gannuşi’ye göre İslam kendi değerleri çerçevesinde bir demokrasi kurma gücüne sahiptir. Bugün İslam dünyasında asıl sorun demokrasinin varlığı değil yokluğudur.”
Altan Tan, Faslı düşünür Muhammed Abid el-Cabiri’nin görüşlerine de atıfta bulunuyor ve Cabiri’nin “İslam dünyasının en büyük sorununun demokrasi olduğunu” ifade ettiğini söylüyor.
Gazeteci-yazar Selin Çağlayan’dan yaptığı alıntı dikkat çekici:
“Sorun, Ortadoğu’da İslami partilerin demokrasiyi diğerlerini sömürebilecekleri bir yol olarak görmeleri. Bu nedenle sorun İslam’ın kendisi değil, İslami partilerdir.”
Sütunum doldu. Müsaade ederseniz bu kitapla ilgili bahsi yarın tamamlayayım.