Ruhun sevinci
Kur’an’da muhkem ve müteşabih ayetler var. Ayetlerin çoğu muhkem ve şüphe kabul etmez, yorum götürmez biçimde anlamları açık. Murat edilen maksatlarla lafızları uyum içinde. Bu ayetler için ‘Sana Kitabı indiren odur, onun bir bölüm ayetleri muhkemdir (anlamı apaçık) ki bunlar kitabın anasıdır’ denilmekte Ali İmran 7’de.
Müslümanlar olarak çoğu kez 'ol mahiler ki derya içredirler deryayı bilmezler' misali o apaçıklığın ve genişliğin değerini bilmeden, kendimizi küçücük kutucuklara mahkum edip, çatışmaların, küçük hesapların içinde boğulabiliyoruz. Öteki bilinçlerin kendi yollarındaki arayışın gücüyle İslam’ın apaçıklığıyla karşılaşması ve bundan büyük bir heyecana kapılarak ihtida etmesi elbette kalpleri dalgalandırıyor. Bu sevinci illa aşağılık kompleksi suçlaması ve İslam seninle mi şereflenecek yaklaşımıyla analiz etmek ne kadar doğru? Vahiy hiç kimsenin inhisarında değil ve ruhun sevinciyle karşılaştığımız her yerde bu sevince katılmak en güzeli. İrlandalı şarkıcı Sinead O’Connor Müslüman olduğunu açıklayınca bir yandan sevinmeyi kınayanlar bir yandan bu dönüşümü aşağılayanlar karşısında farklı insanlarla karşılaşma anlarımı hatırladım.
Maraş’ta Ermenilerle komşuluk yapan dedem babaannem ve amcalarımın anılarında karşılıklı saygı, komşuluk emniyeti ve insani alış veriş vardı. Sonra Almanya’ya mühendislik okumaya giden amcam yanında İslama yeni intisap etmiş sarışın bir aileyle birlikte bize geldiğinde onların yüzlerindeki ışıltıyı, heyecanı, küçük kızları Angelika ve Petra’yı yedi yaş çocuğu olarak zihnime kazımıştım. Anne ve babamın bu güzel insanların ilkeler ibadetler toplumsal değerler gibi meselelerdeki sorularına cevap vermedeki yetersizlikleri, hepimizin onlar gibi yeni baştan başlamamız gerektiğine işaretti. Aileyi ehil alimlerle buluşturma çabalarımızı hatırlıyorum. Geniş ailemizde yaşanan muhasebe ve heyecanı da.
Yıllar sonra uzun zaman süren iletişimimizde kendisine herhangi bir tebliğde bulunmadığım İsveçli arkadaşım, Müslümanlığı benimseyince bana sitem etmişti. Namaz diye olağanüstü bir halden ona hiç söz etmeden bencilce bu mucizeyi kendime sakladığım için. Oysa onun namaz sevinci, secdede duyumsadığı hakikatler, ayetleri ezberleme gayreti bende yoktu, yeniden öğrenmem hissetmem gereken öyle çok şey vardı ki.
Fatih’te çalışırken Şazeli tarikatından İngiliz arkadaşlarım oldu. Kalbi kötülüklerden kirlenmelerden zulmetten arındırmak için büyük emek veriyorlar, sonra da bu arınmayı korumak için nefislerini tezkiye ediyorlardı. İslam’ın her türlü ayrımcılığı, üstünlük iddiasını yerle bir eden, birliğe çağrı yapan yaklaşımı onları büyülerken, biz enti püften gerekçelerle ayrışıyor muyuz yoksa diye endişelenmemek mümkün mü? Zamanla endişelenmeye başladım tabii, çünkü herkes çevrelerindeki insanların meşrebine göre belli gettolara sıkışma tehlikesiyle karşı karşıya.
Afganistan’da Taliban’a esir düşüp Kur’an’ı bir kez olsun İngilizcesinden okuma sözü vererek kurtulan ve İngiltere’ye dönünce Müslümanlığı seçen gazeteci Yvonne Rindley’le Türkiye’de ve yurtdışı karşılaşmalarımızda sohbet etme imkanım olmuştu. Onun dünyayı temelden kavrayan siyasal bilinci, İslam dünyasını romantize etmeden hakikatiyle algılayabilmesi, çok önemli çalışmalara yazılara analizlere imza atması elbette hepimiz için kazanım. İyi insanlar daime yoldadır ve her inançta her meşrepte her ülkede milyonlarca var. İslamın evreni insanlığı temelden kavrayışındaki sağlamlıkla buluşmak için kendini tepeden tırnağa inkara gerek yok, yol hali nice güzellikleri değerleri toplamak için uzun bir süreçtir çünkü. Roger Garaudy’nin ‘ben İslam’a bir elimde Marks bir elimde İncil’le geldim’ demesi, hakikat arayışındaki duraklarına ihtimam göstermesi kıymetli.
Eski bir dansçı olan Rabia Brodbeck ile Türkiye’ye ilk geldiği günlerden itibaren tanışmış ve güzel sohbetler etmiştik. İnancının kabuğunda kalmamak ve derin sulara dalmak, İslamın bütün inceliklerine vakıf olmak istiyordu. Böyle sahabelerin ilk iman heyecanını hatırlatan, korku ve ümit arasında biraz telaş biraz dinginlik çokça yatışmış bir kalple içimizi dalgalandıran insanların yanında yaşadığımız güzelliği, ruhun heyecanıyla karşılaşmanın enginliğini kendimize çok görmemeliyiz.
Yıllar önce İran’ın fazla bilinmeyen Arak şehrinde Hz. Fatıma’yı anma toplantısına katılmıştım. Güney Amerika’dan Afrika’ya, Avrupa’dan Amerika’ya yeni ihtida etmiş kadınlardan Fatıma’yı dinlemek sarsıcıydı. Komplekslerimiz ele alınsın tabii ki ama ruhun sevincine de kim engel olabilir ki.