Parça parça inşa edilen barış
Bölgemiz uzun zamandır ateş çemberi. Çatışmalar derin insani yoksunluklar yarattı, telafisi çok güç izler bıraktı. Gençlerin çocukların ruhu geleceğimizi de etkileyecek büyük yaralar aldı. Yıkılan evlerle birlikte umutlar hevesler yaşama sevinci sönülmendi. Geri dönün! Çığlıkları arasında kendilerine bir yer edinmeye çalışan, yerlerde sürüdüklerinde de, iş tutup durumlarını düzelttiklerinde, bu ülkeye katkı vermeye başladıklarında da göze batmaktan kurtulamayan mülteciler var. Kürt meselesinde ise büyük bir devrim gerçekleşmek üzereyken, uzlaşma ve kardeşliği yeniden inşa etme neredeyse tamamlanmış, kalpler yatışmışken, uzun bir hatalar zinciriyle, emperyalizmin de iğvalarıyla tekrar çatışmalı ortama girdik. Terör örgütü PKK’nın söyleyecek hiçbir sözü kalmamıştı ve onu tabandan bütünüyle tecrit edecek politikaların kararlılıkla sürdürülmesi gerekirdi.
***
Barıştan söz etmek çoğu zaman aşağılansa, ithamlara suçlamalara sebep olsa da, istikametimiz insanların küme şeklinde algılandığı yerden, her bir insanın acısının sesinin duyulduğu yere doğru. Tek insanın hakkını hukukunu, hikayesini özgürce anlatma hakkını hiçe saymak, bütün değerleri zafiyete uğratıyor. Günümüz dünyasında genç kuşaklar huzur güvenlik özgürlük içinde, dünyayla birlikte hareket etmek ve bir kimliğin içine sıkıştırılmadan varoluşunu gerçekleştirmek istiyor. Digital dünyada bir alt kimliğin içinde mahpus kalmayı kim ister, mümkün müdür bu?
Geçtiğimiz hafta DPI’ın düzenlediği Uluslararası Çatışma Çözümü Deneyimleri kapsamında, Ankara’da Ak Partili HDP’li CHP’li temsilcilerle ve sivil toplum ve basından katılımcılarla, çatışmalı bölgelerden gelen, barış inşa etmeyi başarmış insanların deneyimlerini dinledik. Suriye meselesi en yakın tarihli ve can yakan örnek olarak anıldı. Çatışma küçükken rejim tarafları toplayıp konuşsa, uzlaşma formülleri bulsa, her şehirde farklı çözümler için kafa yorsaydı bu noktaya gelinmezdi. Bir dizi yerel küçük problemden büyük bir yangın çıkaran Esed ve Baas rejimi, büyük vesayet savaşlarını tetikledi. Koca bir halkın mahvına yol açtılar.
Filipinler Devlet Başkanının Barış Sürecinden Sorumlu Eski Başdanışmanı Teresita Quintos Deles’i dinlerken fevri bir şekilde yangına benzinle gitmenin kolay görünüp sonuçlarının vahim oluşunu, barış yolunun ise dikenli ve yorucu da olsa asıl olduğunu bir kez daha idrak ettik. Teresita barışı destekleyen insanlarla diyaloğun, işbirliğinin hiçbir zaman kesilmediği inişli çıkışlı onyedi yıllık çabalarını anlatırken, psikolojik ve ekonomik yeniden inşanın önemini vurguladı. Aslında mesele dönüp dolaşıp şeffaf açık esnek ve kapsayıcı bir anayasanın oluşturulmasına ve uzlaşmalarla olgunlaştırılmasına dayanıyor. Atılan birleştirici eşitlikçi adımların, sağlam bir anayasal güvence altına alınması, terörden beslenenleri, savaş tüccarlarını, terörle güç elde edenleri açığa düşürecek en temel dayanak. Operasyonlar olurken de toplum temsilcileriyle doğrudan halkla gelişmeleri yaşananları talepleri, içte ukde kalanları müzakere etmenin yollarının açık tutulması lazım. Teresita tek ve büyük müzakere masasına odaklanmak yerine birçok insanın dahil olduğu buluşma konuşma paylaşma alanları, birçok masa önerisinin işe yaradığını ve derin bir değişim sağladığını söylüyor. Pedal çeviren yüzlerce insana hükümetler de kayıtsız kalamaz, yıkım ve yaşam standartlarının gerilemesinden başka bir şey getirmeyen terör de onların karşısında tutunamaz. Barışın büyük laflarla yukarıdan değil, aşağıdan ve parça parça inşa edilmesini deneyimlemişler en etkili çare olarak. Başka ülkelerde kadınlar nasıl koalisyonlar kurup doğurdukları evlatlara ve topluma, ortak yaşama, değerlere sahip çıkabiliyorlarsa Türkiye’de de mümkün. İrlanda örneğinde sabırla sürdürülen aktiviteleri önceki yazılarımda birçok kez dillendirmeye çalıştım.Teresita da uzun süren çabalara dayanabilen, süreçleri güvenlik ve asayişin ötesine taşıyıp insani bir yüz giydirebilen, yaraları sarıp belgeleyen kadınlardan söz etti. Çünkü hep ismi yüzü hayalleri olan ete kemiğe bürülü çocukların geleceğini düşünüyorlar.
***
Güney Afrika Hükümeti Başmüzakerecisi ve başbakanlık yapmış, Mandela hükümetinde bakan olmuş olan Roelf Meyer’in deneyimleri de önemliydi. Apartheid döneminin sorumlu kişilerinden biri olarak hakkında soruşturma açılması ve anlatacaklarının dinlenmesi için başvurması etkileyici. Kara bir leke gibi Güney Afrika’yı kuşatan ırkçılık ve ayrımcılık sürdürülemezdi. Fakat eşitlik ve adalet hala sağlanabilmiş değil. Hakikat komisyonlarında suçlular da mağdurlar da yaşananları anlattı ve kayda geçti şimdilik. Eşitlik ve adaletin sağlanması gaspedilen arazilerin hak sahiplerine teslimi bakalım ne kadar zaman alacak. Fakat bu yola girilmiş olması karanlığın sürmesine göre bir teselli elbette.