Mecidiyeköy’de fal bakmalı
Sabah sekizde Mecidiyeköy’de biriyle buluşacağım. Saati kurdum ama ya uyanamazsam vesvesesi yüzünden derince uyumak ne mümkün. Hazırlanmaya başladığımda sabah ezanı okunmamıştı bile. Issız sokaklarda köpekler başları önde hüzün içinde bir yere yetişecekmiş gibi yürüyorlar. Akasyaların yaprakları yaz günü ne ara sararmış solmuş, hatta dökülmeye başlamış. Mevsimlerin bizi son menzile ulaştırmak üzere bu kadar hızlanması yeni fark ettiğim bir hal.
Metrobüs durağına doğru giderken taksi uçuyor uçmasına ama ana caddeler boş değil, trafik çoktan başlamış uyumayan durup durulmayan bir türlü yatışmayan şehirde. Merdivenlerden aşağıya indiğimde ortalık ana baba günü. Metrobüs müdavimi değilim, kırk yılda bir kullanıyorum ya, hemen bir telaş; Mecidiyeköy’e gitmek için Beylikdüzü istikametine binmem gerekir, küçük bir yön hatasıyla kendimi Söğütlüçeşme’de bulmam işten bile değil. Bir de AS olacak ki aracın alnında, Zincirlikuyu’da inip tekrar başka bir araca aktarma durumu olmasın. Mesela bunun izahı nedir, bütün yolcuların bir durakta indirilmesinin, tekrar başka araç bekleme eziyetinin. Aklımın ermediği çok şey var da sorgulamadan devam et diyen hızın yorgunluğu takat bırakmıyor soru sormaya. Akmana bak diyen cazgır bir akış. Kim bilir herkesin bilip de benim kavrayamadığım nice şey var burada. Metrobüs ilk çıktığında sormuştum bunu bir şoföre, bilmiyordu bu gereksiz inme binmenin sebebini. E artık öğrenmiştir işi gereği, şehrin sırlarını bilme makamında çünkü. Fakat şehrin dayanılmaz trafiği içinde hızla yol almak iyi hizmet doğrusu, arabalar kilitlenmişken yanlarından hızla geçip gitme muzipliği.
***
Metrobüs gezegeni sakinlerini almak için durduğunda kapıların açılacağı yerlerin santimine kadar bilinmesi, insanların buna göre vaziyet alması. Bomboş otobüs kapısını tam önünüzde açtığında bile profesyonellerin dışında hiç kimsenin oturacak koltuğa erişememesi şehrin muammalarından. Yaşlıları hamileleri hastaları ve engellileri bile elemeye çalışan, genç çok okumuş allame koltuk sevdalılarını gördüğümden beri, uğruna birçok insanın incelikle iteklenip tartaklandığı koltuklara oturmamaya çalışırım. Bu şehirleşmenin yeni boyutu diyeceğim ama aslında ‘alem buysa kral benim’ ilkelliğinden başka bir şey değil. Otobüs vapur tren ve metroda yok bu hal. Oralarda yer veren olabiliyor çocuklara ve yaşlılara. Ama metrobüs yeni bulunmuş görmemişler gezegeni. Başkasını ezerek üzerine basarak yükselmelerin, icabı halinde gravat takıp bembeyaz yakalı olup da yere gizlice çöp atmaların devamı.
***
Mecidiyeköy. Acelesi olan insanlar hızla koşturuyor, sanki İstanbul’un bütün çalışanları burada ve hepsi öksüzler gibi tek başına karnını doyurma telaşında. Koşar adım yürürken, duvara yaslanarak, bir kafeye sığınarak kahvaltı eden yapayalnız kadın erkek beyin emekçileri. Yağmur yağmaya başladığında bir AVM’ye sığınmak istedim. Şimşekler çakıyor, hava kararıyor ve bir anda havuza itilmiş gibi ıslanmak mümkün. Sadece güvenlik görevlisi var. İç tarafta beklerken birazdan dolup taşacak mağazaların yan yana sessiz dizilişinden, üzerlerindeki iğreti elbiselerle mankenlerin masumiyetinden fanilik süzülüyordu. Loş ve boş yürüyen merdivenler üzerine müthiş bir kısa film çekilir. Rulo gibi yükselen katlardan oluşan tüketim kulesi. Arkadaşımla buluşup üst geçitten karşıya geçerken yüksek binaları, ağaçsız sokakları, sonsuz asfaltlarıyla kusursuz bir iş merkezi olduğunu teslim ettik Mecidiyeköy’ün. Bunu Avrupa’ya bakıp söylüyoruz elbette, yerleşim alanları az katlı yemyeşil daha insani olacak ama iş yerleri öyle olmak zorunda değil fikri. Oysa hayatımızın en önemli kısmı iş yerinde geçtiğine göre neden yaşam alanı olarak değil de mekanik bir hayat parçası olarak görülsün en kıymetli zamanlarımız. Dünyanın bütün tecrübelerinden geçip, verili olanları tekrarlayıp durmadan, kendi birikimimizi asla yabana atmadan, nasıl bir kent ve mimari yaratabiliriz. Son İstanbul için neler yapabiliriz.
Görüşmemizi sürdürürken bir reklam: Medyum Tatyana. Kırkbeş lira. İstanbul’un geleceğine bir baktırmak lazım paraya kıyıp. Tarot, kahve, karalama, melek ve su falları. Gizli ilimlerden haber verme, büyüden kurtarma, aşk büyüsüyle afsunlama, geri getirme, kurşun dökme, yıldızname, tarot, iskambil, kısmet açma. Bu şehre listedeki her cihetten bakılması lazım.