İslam’ın kızı İslam’ın erkeği

Başörtüsü yasaklarıyla mücadele edilirken kimileri bir adım ötesini görememiş demek ki. Eğitim düzeyi yükselen genç kadınların kamu alanında görünürlüklerinin artacağı, yeni taleplerinin, hatta kamu alanını dönüştürmelerinin kaçınılmaz olacağı aşikardı. “İslam’ın kızı” repliği neden makes bulmuyor genç kadınlar üzerinde, neden dini söylemler etkisini yitiriyor gün geçtikçe. Kadınları hadsizce tedip ve terbiye etmeye yönelen, kadına ve erkeğe ayrı ahlak öneren dil dinden soğutuyor. Okuduklarını ve işittiklerini akıl ve kalp süzgecinden geçirebilen gençlerin bu ikiliğe tahammülü yok çünkü. Bir düşünceye göre kadınlar eğitim almamalı, en yüksek donanıma ulaşsa, uzmanlaşsa bile evinin kadını olup çocuk yetiştirmelidir. Çünkü dışarısı tekin değil tehlikelerle dolu. Şiddet mobing ve taciz gibi kimi koşulların değişmesi için kendi nefislerinden başlayarak mücadele vermek yerine maruz kalanı bir yere kapatıp koruma fikri kolaycılık ve indirgemecilikten başka bir şey değil.

Çalışma koşullarının, sürelerinin, gerekliliklerinin en geniş manada masaya yatırılması ve erkekler için de uygunluk analizinin yapılması gerekirken genel bir sistem eleştirisi yapacak, sistemi insani yönde değiştirmeye talip olacak güç ve enerjiden mahrumuz. Birilerinin evde oturup değerlerimizi ve aileyi koruması lazım, bunun için elverişli ve öncelikli olanlar da kadınlar düşüncesi mevcut sorunları çözmede son derece sakil duruyor. Kapitalizmin çarkları içinde insanlığını kaybetmek, mahremiyet sınırlarının aşıldığı ortamlarda aileden uzaklaşmak en çok erkekler için geçerli. Çalışan kadınların aileyi yıktığı söylenirken Erol Göka’nın Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde söz ettiği bir araştırmaya göre yoğun tempo içinde olan babaların 10 ile 15 saniye arasında değişen üç ayrı zaman dilimi toplamında günde toplam 40 saniye çocuklarıyla ilgilendikleri gerçeğini nereye koyacağız. Babalığı, baba yoksunluğunu, babanın yıkıcı ilgisizliğini konu alan araştırmalar ve evrensel çalışmalar ne zaman gündemimize girecek?

Bu yönde kadınlar arasında da derin çelişkiler var. Çalışan kadını neredeyse canavarlaştıran, mahkum eden kimi seminerci ve hatibeler kendi yaşamlarında evlerine uğrayacak vakit bulamıyor. Kadınları evde tutmaya çalışan kadınlar çalışmamayı sadece “başkaları için” uygun gören kimseler. İçine düştükleri bencilce çelişki ve ev hanımının hakikatinden bile bîhaber oluşları dikkate şayan.

Peki ev hanımı global manada kime denir? Genel manada ev kadını yıkar, temizler, yemek yapar, evin geçimine türlü çeşit yollarla katkıda bulunur, bazı yerlerde kilometrelerce uzaktan su taşır, tarlada bahçede çalışır ve hayatı idame ettirmek uğruna uyku dışında dinlenmez ve genelde saçlarını tarayacak zamanları olmaz. Kimi küçük bir bebeği sırtına bağlayıp tarlaya gider, kimi de çocuklarının gelişimi için onları arabayla piyano keman spor drama gibi derslere taşır. Bunun dışında çocuk bakımının yegâne sorumlusu olan kadın dünyanın büyük bir kesiminde sigorta ve kayıttan uzak, en düşük ücretle aileye ekonomik katkı için çeşitli işler yapar. Buradaki sömürü de tıpkı ev içi emeğinin görmezden gelinmesi ve hiçe sayılması gibi değersizdir. Hala ev kadını denir ona çünkü böylelikle sosyal sigortanın da koruyucu yasaların da dışında tutulmaları sağlanır. Şehrin dört duvarı arasında ev hanımlarının kadın kuşağı programların basıncında çürüyen zamanları, yapacak daha iyi bir şeyim olmadığından seyrediyorum demeleri mesela, kimsenin umurunda değil. Yeter ki evde oturulsun. Bu koşullarda hangi çocuk yetiştirmeden söz ediyoruz acaba. Çalışmayı sadece ücretli çalışmaya indirgemek de yanlış. Binlerce kadın hayır hasenat, yardım, parti, dernek, kooperatif, vakıf, okul aile birliği gibi kurumlarda emek sarfedip toplumuna sahip çıkıyor; ruhunun inkişafı için çabalıyor ve karşılığını Allah’tan bekliyor. Ev işi dışında kalan her türlü çabayı tehlikeli görmenin, engellemenin manası nedir, kadının güçsüz kılınıp şiddete aşağılamaya itaate ve boyun eğmeye daha açık ve elverişli hale gelmesi mi? Kadınlar yaşamları boyunca önceliklerini her dönem başka türlü düzenlemeyi çok iyi biliyor yeter ki gerekli düzenlemeler yapılsın seçenekleri bol olsun.

Ergün Yıldırım’ın Nihayet dergi Mayıs 2017 sayısındaki söyleşide söylediği hakkaniyetli cümleleri hala ne kadar az kişiden duyabiliyoruz: “Kadının yarı zamanlı çalışma ve ev içine de taşınan işler yapma imkanları geliştirilmelidir. Erkekse kadın ev dışında çalıştığı için evdeki işlerin paylaşımında yeni rollere razı olmalıdır. Hatta razı olmaktan öte bunu yapması bir mesuliyettir.” “Temizlik yemek pişirme gibi işlerin bir ontolojisi yok. Bunlar tamamiyle kültüreldir. Bu yüzden tarım kültüründe ayıp görülen bu işlerin günümüzde de erkekler için ayıp görülmesinin bir anlamı yok.”

Cinsiyetçi tahakküm hastalığından kurtulmadıkça basiretimiz açılmayacak, hakkaniyetli ilişkiler kurulamayacaktır.

YORUMLAR (58)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
58 Yorum