Akran zorbalığı
Toplumdaki şiddet ve adaletsizlik eğilimlerine karşı ilk akla gelen önlem cezaların artırılması ve yaptırımların caydırıcı olması. Oysa daha kökten bir yolu olmalı mücadelenin. Başkasına zarar verme hukukunu hiçe sayma duygusunun kaynağına inince ne kadar erken yaşlarda oluştuğu ortaya çıkıyor. Çocuğuna bir tokat atıldığını ya da arkadaşından kötü muamele gördüğünü işiten bir veli hızla okula gelip duruma el koyabiliyor haklı olarak. Fakat okul idaresi tarafından başka çocuklara zarar verdiği gerekçesiyle görüşmeye çağrıldığında daha ağırdan alıyor yetişkinler. Başkasının hakkını çiğneyen bir çocuğa sahip olmak daha küçük bir problem kimilerine göre.
Şiddetin, tacizin, aşağılamanın ve aşağılanmanın temelinin atıldığı okul sıralarındaki bu “akran zorbalığı” “bullying” dünyada başlığıyla birçok araştırmanın konusu. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri’nden hocaların Tubitak desteğinde öğretmen öğrenci ve veliler için hazırladıkları çalışmada öğrencilerin en az dörtte birinin şiddete maruz kaldığını saptamaları düşündürücü.
***
Fiziksel şiddet olarak tanımlananlar arasında itme, dürtme, tekmeleme, tükürme, vurma, ısırma, kulak çekme, tekme ya da çelme, kesici ya da delici aletle saldırma, oturacağı yere sivri cisim koyma ve daha niceleri var. Sözel şiddet içinde ise boy, kilo, diş yapısı, ten rengi gibi bedensel özelliklerle alay etmekten tutun, tehdit, küfür, lakap takmaya kadar birçok acımasız kötülük. Sonra sosyal şiddet olarak tanımlanan dışlama, oyuna almama, grup dışında bırakarak yalnızlığa itme, konuşmama, diğer öğrencilerin onunla konuşmasını engelleme, hakkında dedikodu çıkarıp iftira atma, haksız şikayetlerde bulunma. Cinsel şiddet de azımsanmayacak durumda. Elle ya da sözle sarkıntılık, cinsel çağrışımlı sözcüklerle imalarda bulunma, hakkında cinsel içerikli söylentiler yayma, elbisesini kaldırma hatta tecavüz. Eşyalara şiddet de ayrı bir azap kaynağı; eşya ve yiyeceklerini zorla alma, para ya da eşyalarını çalma, haraç alma, zorla bir şeyler ısmarlatma, eşyalarını izinsiz kullanma, defter ya da kitaplarını karalama, yırtma, ödevine zarar verme.
***
İnsan bunların ilkokul ortaokul ve lise sıralarında yaşandığını duyunca ürperiyor. İnsanlara güvenme ve onları sevme becerisinden yoksunluk, şiddete alışma ve uygulayıcı olma, öfke ve intikam duygularıyla yaşama, intihar eğilimi, içe kapanma, madde bağımlılığı, kendini değersiz görme ya da başkasına tapınma derecesinde bağlanma bu çağlarda başlıyor.
Peki bu derece yaygın bir sorun olan akran şiddeti neden yeterince önemsenmiyor. Ankara Üniversitesi’nden Dr. Metin Pişkin’in araştırmasından çıkan ilkokul öğrencilerinin yüzde 26’sının fiziksel, yüzde 34’ünün sözel şiddete maruz kalması sonucu normal karşılanabilir mi?
***
Toplumda zorbalık büyüme ve gelişme çağının doğal bir parçası olarak görülüyor. Bu zorbalığa katlananlar daha dayanıklı olur, acı çekmek onları olgunlaştırır, bunlar masum şakalar gibi düşüncelerle döşeniyor karanlık geleceklerin, hakkaniyetsiz birey profillerinin yolu. Yaşananı görmezden gelmek, kurbanları suçlamak, mağdurları ana kuzusu olmakla itham etmek toplumu çürütüyor. Pişkin’e göre araştırmalar okul döneminde zorbalık yapanların büyük çoğunluğunun yetişkin olduklarında da kendilerine ve çevrelerine zarar verdiklerini ortaya koyuyor. Bu zorbalığı sadece erkekler için düşünmek yanlış olur. Fiziki şiddet uygulayanların ve maruz kalanların daha çok erkek çocuklar olması kızların özellikle ilişkisel saldırganlıktan geri kaldıkları anlamına gelmiyor. Üç yaştan itibaren her yaş grubunun içinden geçtiği farklı kendini ifade süreçleri var elbette. Başkasının başına gelenler hakkındaki duyarsızlığın, hakkaniyetsizliğin temeli ailelerin tutumunda aranmalı. Çocuğunu okula teslim edip arkasına dönüp bakmayan, güç iktidar ezme halini başarı sanan insanlar bir daha durup düşünmeli. Bu korkunç duruma bir de ailede yaşanan sistematik şiddet ve aşağılamayı eklersek durumun vahameti iyice ortaya çakar. En büyük başarı akıl, izan, insaf ve merhamet sahibi evlat yetiştirmek.