Zeki Demirkubuz haklı mıydı?
Yönetmen Zeki Demirkubuz’un Ekim 2012’de attığı o meşhur tweet bu aralar yeniden çok popüler:
"Bu ülkeye ve bu hayata dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan acı duymuyorum”
Tweet, büyük umutlarla girilen seçimin ardından ülkenin yüzde 48’inin içine düştüğü ülkeye ve siyasete dair, yeis, umutsuzluk, bıkkınlık, apati hislerine tercüman oluyor.
Her ne kadar Mart 2024’deki yerel seçimlerin demokrasi ateşini biraz daha harlaması beklense de muhalif partilerin birbirine düşmesi, parti içi liderlik mücadeleleri, liderlerin seçim sonrası depresif halleri, seçmenleri ikna etmekteki başarısızlıkları hatta bunu yapmaktaki umursamazlıkları, partilerin kendi tabanlarına hoş görünmek için muhalefetin en doğru yaptığı şey olan ittifakı günah keçisi ilan edip, ittifaktan uzaklaşma sinyalleri vermeleri Mart 2024 yerel seçimleriyle ilgili heyecanı da en azından şimdilik örseliyor.
Son altı ayda anlık olarak siyaseti takip eden, çocuklarına kadar siyasileşmiş, dünyanın seçime katılma rekorlarını kırmış bir toplum artık siyasi haberlerle ilgilenmiyor, televizyon tartışmalarını izlemiyor, siyasetle ilgili köşe yazıları okunmuyor.
Muhtemelen bu yazı da o akıbeti yaşayacak.
14 Mayıs’tan bu yana yasın tüm aşamaları yaşandı; inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme: “Hile yapıldı”, “depremzedeler bile..”, “iki milyon fark Suriyeliler sayesinde”,”Kılıçdaroğlu yüzünden”, “bu ülke düzelmez”, “yerel seçimleri de alır Erdoğan”
Eğer muhalefet bu atmosferi değiştiremezse hala canlı bir demokrasinin kanıtı olan yüzde 48’lik muhalif blok eriyecek, siyaset alanı siyaset profesyonellerinin ve radikallerin elinde kalacak. Muhalefet marjinalleştirilecek ve kriminalize edilecek, bir süre sonra muhalefet adına geride hapiste, sürgündeki siyasetçiler ve iktidarın ana politikalarını onaylayan tescilli muhalifler kalacak.
Çok uzaklara gitmeye gerek yok. Rusya’da böyle oldu.
Fakat neyse ki Rusya ile temel bir farkımız var.
Türkiye’de siyasi kimliklerimiz aynı zamanda sosyal kimliklerimizi de yansıtıyor.
Yani bizim gibi bir toplumda siyasetten vazgeçmek büyük bir lüks, hayatla ilgili verilmiş çok radikal bir karar.
İstesek de vazgeçemeyiz.
Nitekim Zeki Demirkubuz da o tweeti attıktan birkaç gün sonra Kurban Bayramı görüntülerine tepki gösterip “hayvan mezarlığına gömülmeyi” vasiyet etmiş, birkaç ay sonra patlak veren Gezi olaylarına destek vermiş, 2015’de HDP’ye oy vereceğini açıklamış.
Zaten o tweeti de bir seçim yenilgisinden sonra değil, Altın Koza’da yarışan Yeraltı’na ödül vermeyen jüriye “Gerzeklerden sıkıldım artık Türk festivali yok” dedikten bir ay sonra atmıştı.
Ama herhalde bu bıkkınlığın tek sebebi filminin hak ettiği değeri görememesi değildi.
Demirkubuz, röportajlarında anlattığına göre Köy Enstitüsü’nden dönüşmüş bir öğretmen okulunda okuyup solcu olmuş, 70’lerde hızlı bir solcu olarak yaşamış, 12 Eylül’de idamla yargılanıp hapiste yatmış, sonra hapisten o sosyalist fikirlerinin radikalliğini bırakarak çıkmış.
O tweeti okuduğunda herkesin ilk aklına gelen yıllarca kendi fikirleri doğrultusunda ülkeyi değiştirmeye çalışmış idealist bir insanın, ülkenin değişmesinden ümidini kestiği ve mücadeleden bıktığıydı.
Ama belki de bu bir bıkkınlık değil de bir farkındalıktı.
Tekrar okuyalım:
"Bu ülkeye ve bu hayata dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan acı duymuyorum”
Evet çok haklı, yaşadığımız ülkede ve hayatta hiçbir şey hiçbir zaman bizim dilediğimiz gibi olmayacak.
O an gelmeyecek, büyük kurtuluş günü, asrı saadet, büyük uyanış, büyük aydınlanma, devrim, inkılap adı her neyse o hiçbir zaman yaşanmayacak.
Cehalet her neyse hiç bitmeyecek, o “korkunç fikirli” insanlar, o berbat fikirler, ayrımcılıklar, yok olmayacak, azalsa da hep var olacak.
Ve biz bunun hayatın kaçınılmaz bir gerçeği olduğunu kabullenip, bundan kahrolmaktan vazgeçeceğiz.
İnsanların bir Türkiye, bir dünya hayali olmasında bir beis yok.
Ama Türkiye, hiçbir zaman İslamcıların, Kemalistlerin, solcuların ya da milliyetçilerin hayallerindeki ülke olmayacak.
Ne toplum bir gün topluca hidayete erecek, asr-ı saadet, “Osmanlı barışı” geri gelecek ne de bir anda herkes aydınlanacak ve bilimsel laik bir cennete dönüşeceğiz, köylerde Köy Enstitüleri açılacak, tarikatlar, cemaatler kapanacak, kadınlar başörtülülerini çıkaracak, Kürtler Kürtçe’yi, Aleviler Aleviliği unutacak.
Hakikatin tekliğine iman etmiş dindar ve laiklerin ülkesinde kabullenmesi zor bir gerçek ama dünyayı anlamlandırmanın farklı yolları var.
Rakip fikirler, partiler, ideolojiler, inançlar; kötü, aptal, ilkel, geri oldukları için değil, öyle düşünmek de mümkün olduğu için varlar.
Bu, kendi doğrularımızdan, siyasetlerimizden, inançlarımızdan vazgeçmek demek değil ama herkesten bize benzemesini beklemekten vazgeçmek demek.
Pek çok insan için bütün ömürlerini bu çoğul hakikatler, çoğul hayat tarzları içinde geçireceklerini kabul etmek acı verici olabilir.
Ama büyük çoğunluk bunun için şükretmeli.
Çünkü bu hayallerin pek çoğunda toplumun en az yarısı ya yok ya da sindirilmiş, susturulmuş, yenilgiyi kabul etmiş olarak bir kenarda oturmayı kabul ederlerse varlar.
Yani birilerinin hayali, diğerlerinin kabusu aslında.
Neyse ki Türkiye hiçbir zaman kimsenin hayalindeki ülke olmayacak.
Sevmediğimiz fikirler, insanlar, partiler, cemaatler, örgütler, gruplar hayatımızda kalmaya, var olmaya, görünmeye, ses çıkarmaya devam edecekler.
Bir an gelecek ve hepsi ortadan kaybolmayacak.
Biz de bütün bu çoğulculuğa, farklılıklara, çok sesliliğe ve farklı hakikatlere katlanacağız. Bunu çok hoşgörülü olduğumuz için değil, çaresizlikten, yapacak başka bir şeyimiz olmadığı için yapacağız.
Özellikle, okullardan itibaren ideal bir toplum endoktrinasyonuyla yetiştirilmiş ve o kafasındaki ideal topluma uymayan her farklılık karşısında öfkelenen, huzursuzlanan, güvensiz hisseden, müzakere etmekten vazgeçen, itici bir elitizmle kendini marjinalize eden muhaliflerin bu farkındalığa çok fazla ihtiyacı var.
Bütün tarikatlardaki insanları ‘kurtaramaz’sınız, bütün başörtülü kadınları ‘özgürleştiremez’siniz, bütün cahilleri ‘aydınlatamaz’sınız, insanların resmi ideolojiye mesafesinin sebebi ‘nankörlük’leri değil, Türkiye hoşunuza gitmeyen insanların da vatanı.
Devlet de bunları değiştirmek için bir sopa değil. Yapamadı da zaten.
Şimdi aynı siyasi misyonerlik, evsahibi kibri çeyrek asırlık iktidarlarını garanti altına alan muhafazakarlarda da var. Şimdi onlar devletin sopasıyla hayallerindeki toplumu kurmayı deniyorlar.
Ama hikayenin sonu yine hüsran, yine bıkkınlık ve öfke olacak.
Yani Zeki Demirkubuz’un o tweeti siyasetten elini ayağını kesmek, yeise düşmek değil, tam tersine iyi siyasetin sihirli formülü.
Türkiye’de muhalefeti partiler, adaylar değil, önce bu farkındalık kurtaracak.
Karşı taraftakilerden nefretin zehrini akıtacak, ikna için samimi diyaloğa imkan sağlayacak, yaratıcı ve iyi stratejilere kapılar açacak, siyasetin dilini değiştirecek sık sık tekrarlanması gereken bir aydınlanma mantrası aslında o tweet.
Bu ülkeye ve bu hayata dair hiçbir şey, hiçbir zaman sizin dilediğiniz gibi olmayacak ve artık bundan acı duymaktan vazgeçin ve bunu bilerek siyaset yapın…















Biz devrimciler acı çekmiyoruz. Bırakın bu düzeni 12 Eylül faşist cuntası bize acı çektiremedi.. Ülkenin%80 ni açlık sınırında yaşıyor. Onlar memnun ise bize ne oluyor..Adam Almanya bizden fakir diyor. Ve inanarak söylüyor. Yapacak bir şey yok. Bu nedenle bizi diğer muhaliflerden ayrı tutun.
Yanıtla (5) (3)Genelde katılıyorum ve bu performasyonu kutluyorum. Ülkemiz; bir insanlık tarihi ve kalıtımidir. Tüm insanlık geçmişi dönüp dolaşıp bu coğrafyaya yerleşmiş, bu coğrafyada kendi ekonomik, sosyokültürel politikalarını ekmis ve hasat etmişlerdir. Ve halen bu coğrafyada varolmaya ve tohumlanmaya, filizlenmeye devam etmektedirler.. Halk bir bütündür yinede.. ve onun yönetimini ele gecirenler; demokrasi, özgürlük, ve sosyal adaleti beceremedileri zaman, kendi husranlarini yaşayarak biraz
Yanıtla (1) (0)Biz sanıyoruz ki kendi irademizle gidip istediğimiz partiye istediğimiz kişiye oy veriyoruz öylemi?. Kırk altı seçimlerinden sonra bizim öyle bir lüksümüz olmadı, toplum istenilen şekilde eğitildi şekillendirildi, “ fikri hür irfanı hür, vicdanı hür,” bir toplum yerine , analitik düşünemeyen, korkutulmuş, sindirilmiş, haksızlığa itiraz edemeyen bir fikri yapıyla şekillendirilmiş bir toplum hedeflenmişti, bu başarıldı, bundan sonra farklı bir sonuç, toplum yapısı beklemek, hayaldir…!!
Yanıtla (14) (9)46 seçimlerinden önce insanlar istediğine mi oy verebiliyorlar? Benim bildiğim tercih enaz 2 şey arasında yapılandır. Tekte tercih olmaz, mecburiyet olur, bu da seçim olmaz.
Yanıtla (9) (3)Herkes Zeki Demirkubuz gibi düşünseydi, bu kadar kutuplaşma olmazdı. Maalesef bu ülkede iktidarı ele geçirenler devleti sopa olarak kullanmaya devam edecekler. Bu, sopa yiyenlerde hınç biriktirecek, iktidarı ele geçirir geçirmez de yedikleri sopanın acısını misliyle çıkartacaklar. Bu fasit dairenin kırılmasından yana ümitvar olmak isterdim ama o zaman da kendimi kandırmış olurdum.
Yanıtla (6) (1)derin devlet tüm partilerin hücrelerine kadar sirayet etmiş.bunu ayırmakta kılıçtaroğlu gibi siyasiler bile yetersiz kaşmış.diğer siyasilerin ise pek çoğu da zaten bu tezgahın ürünü olmuş.bu sarmalı,bu kötü mirası kırmanın tek yolu,muhalefetin toplumu,siyasetin bir fiil içine çekmesiyle mümkündür ki bunun da yolu sendika,derneklerin inşasına hız vermek,ve iktidarın tüm haksızlıkları karşısında sokağa inerek tepki veren, tarlasının,ormanının talanına karşı koyan halkı var etmek ve mücadelede onl
Yanıtla (5) (2)Derin devlet değil partileri rantçılar esir almış ve siyaset yaptırmıyorlar. Örneğin milyonlarca üyesi olan CHP, eğer Kılıçdaroğlu istemezse başkanını değiştiremiyor. Derin devlet mi izin vermiyor acaba? Saçma elbette.
Yanıtla (1) (4)rantcılık derin devletin asli isidir.bir kesimi öteleyip diğer kesimin asli vatandaş yapıp ülkeyi maddi manevi zenginliği yandaş halka, sermeyeye ve partilerine akıtarmaktır.isterseniz yeşildağı da bir dinleyin.tankla otel basıp sermaye aktaranlara sessiz kalan muktedirleri de düşünün.vs.
Yanıtla (2) (0)kılıçtaroğlunu da derin devlet indirmek istiyor,bilesin.
Yanıtla (1) (0)Zaten doğuda demokrasi ancak bunun bilincine varıldığında önce bir yaşam biçimi, sonra da yönetim biçimi olabilecek. Ayrıca doğuda bu gerçekleştiğinde demokrasi içine alacağı yeni değerler sayesinde evrensel olabilecek. Türkiye bunun için hayati bir akış sağlayacak. Muhalefet için strateji (yeni hikaye) bundan esinlenmeli.
Yanıtla (1) (1)Türkiye bozulmadığı sürece İslamın omuzlarında yükselmeye devam edecektir siz isteseniz de istemeseniz de zafer İslamındır
Yanıtla (5) (17)Şahane bir yazı, elinize sağlık
Yanıtla (3) (1)Ben yıllardır bu bahsedilen düşüncede olduğum için hiçbir parti, hiçbir STK(aslında çok da varlığına inanmıyorum) ilgim olmadığı için oy kullanmıyorum. Bu seçimde ümitlenmiştim. Yine olmadı. Şaşırmadım yine de. Hayal ettiğim ülkeye ulaşmanın mümkün olmadığını bir kez daha yaşadım.
Yanıtla (3) (2)Oligarşinin tunç kanunu gereği Her demokratik dallga önce yükselir sonra kıyıya ulaşır ve kırılır.tekrar yeni bir dalga kabarır ve tekrar kırılır ilanihayet devam eder.bakınız örnek 2002akp ve buğünkü hali
Yanıtla (1) (0)Rusya ile farkımız var. "Türk tipi başkanlık sistemi"nin Rus (Putin) tipi başkanlık sistemiyle birkaç farkı vardır. Yeni "sivil özgürlükçü" (!) anayasa ile fark kalmayacaktır. Rus turistler de kendilerini evlerinde hissederler.
Yanıtla (4) (2)%52 ahmak mı , %52 demokrasi yanlısı değil mi , bu yazıda neden sadece %48 demokratik gösteriliyor . Cobanla akademisyenin oyunu bir gormeyenden fark kalmıyor.. Erdogana oy vermedim. Kılıçdaroğlununda asla gelmesini istemedim. Oy verecek bir parti bulamadım ve sandığa gitmedim.Gördünüz altılı masayı birbirine düştüler, bunlar ülkeyi nasıl yönetsin. İyi ki gelmemisler.
Yanıtla (6) (14)Sadece yargının siyasi araç yapılması bile demokrat zihniyeti rahatsız etmeye yeter. Kafasına göre parti bulamayan seçmen hep muhalefete oy verir ki iktidar sürekli değişsin , iktidar dişlerini hazineye geçiremesin. Sen ne demorat ne de bilinçli bir seçmensin.
Yanıtla (9) (2)Bu ne sevgi ah/bu ne ızdırap/zavallı kalbim/ne kadar harap. Bu ülkede yapılan en büyük tahribatlardan biri de boş ütopyalar kurgulayarak gençleri buna ikna etmektir. Demirkubuz beyefendinin dilediklerini bilemediğimiz için şu oldu/bu olmadı diyemiyoruz. Aradan 11 yıl geçmiş, belki bazı dilekleri olmuştur, ancak solun (tabi hala solu benimsiyorsa) genel temayülünden yola çıkarak ülkenin artık hızlı trenle kat edildiği bir Demir Ağın kurulmasından memnuniyet duyacağını düşünüyorum. Syglr
Yanıtla (0) (2)%48 le seçim kaybetmek normalde moral bozmaz. Moral bozan şey ortada bir seçim olmaması , “ Erdoğan bir dönem daha kalmalı” sözünün gerçek yapılması durumu. Ben hala birinci aşamadayım ; hile yapıldı.
Yanıtla (4) (1)Yemin edyorum yıllardan beri bu gerçekleri görüp, bu gerçekleri yazan biri çıkmayacakmı diye düşünüyordum. Yıldıray bey sizi tebrik ediyorum. Ben 59 yaşındayım. Daha 20 yaşındayken 30 yıl sonra ülkemizin insanı çok bilinçlenir, cehalet diye birşey kalmaz diye düşünüyorum.Ama aradan geçen 40 yıla rağmen cehalet bitmediği gibi çok daha kötüye gitti. Cehalet hiç bitmeyecek . Çok doğru söylüyorsun.
Yanıtla (11) (1)Sağ olsun yazar da demokrasi hikayeleri anlatıp, günümüze gelişe omuz vermişti!
Yanıtla (0) (5)“Muhalefet marjinalleştirilecek ve kriminalize edilecek, bir süre sonra muhalefet adına geride hapiste, sürgündeki siyasetçiler ve iktidarın ana politikalarını onaylayan tescilli muhalifler kalacak.”. Evet ama merak etmeyin kapıkule ötesine yetecek birikimi olanlar da gidecek. O kapıyı geçemeyen sözde aydınlar da “tescilli muhalif gazete köşelerinde” gün dolduracak.
Yanıtla (1) (3)Siyaset bir rant dağıtım yönetimi ülkemizde. Halk bu rant dağıtımından vazgeçtiğinde siyaset de demokratik olacak ve kimin seçildiğinin fazla bir önemi kalmayacak. Halk olarak siyasetin çocuğunuza iş bulmasından vazgeçtiğiniz zaman olacak bu.
Yanıtla (1) (0)‘’Bu ülkeye ve bu hayata dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan acı duymuyorum” iddiasında bulunmak yerine Zeki Efendi Altınkoza’da Yeraltı’na birincilik ödülünü alsaydı farklı davranır mıydı sizce?Daha ümitvâr olurdu değil mi?Muhtemelen Yılmaz Güney gibi,Ahmet Kaya gibi soluğu Avrupa’da alırdı?Yaşadığı toplumu beğenmemek bu ülkenin pek çok lümpeninde var maalesef!Bir de şu hapishane hayatı.:Pek çoğu aşırılıklarları törpülenmiş olarak çıktılar.
Yanıtla (4) (1)Herkes bıkmış ama ne istediklerini de bilmiyorlar. Siyaset ülkemizde ülkeyi daha iyi yönetmek için yapılmıyor. Böyle bir yarış yok. Siyaset rantın nasıl dağıtılacağının konusu burada. Yani siyaset iktidarı ele geçirince rantın da tepesine oturmuş oluyor. Bundan ibaret siyaset. Bunu aşmak ise bunu aşmaya karar vermekle oluyor. Vatandaşın çocuğuna devletten iş beklememesi ile olacak bu. Orada değiliz daha.
Yanıtla (4) (2)Türkiye ,''son kulanım tarihi geçmiş'' bir siyasi partiler ve siyasetçiler çöplüğüdür.Bu çöplük temizlenip siyaset ve yeni partiler egemen olmadan hiçbir zaman düze çıkamayacağız.
Yanıtla (1) (1)Zaten 100 küsür parti var. Yüzde doksanı gıcır gıcır yepyeni. Yeni partilere ihtiyaç yok elbette. Siyasetin amacının değişmesi gerekiyor. Siyasetin finansmanı daha denetlenir olması gerekiyor. Ve tabii demokratik siyaset gerekiyor.
Yanıtla (1) (1)Siyaset yapmaktan önce/öncelikle (siyasetin temelini oluşturacak) "kültürel birikim"e ihtiyac var sanki. O da boyacı küpü misali hemencecik olmuyor, olması da doğru değil zaten...
Yanıtla (2) (1)Kültürel birikime ihtiyaç yok elbette. Yada şöyle söyleyelim, herkesin bir kültürel birikimi elbette var. Siz belli bir kültürel birikim olsun da onlar da istediğimiz gibi oy versin diyorsanız elbette öyle bir dünya yok.
Yanıtla (1) (1)Yazınıza tamamen hak veriyorum. Yalnız başörtüsü hariç. Başörtüsüne kafayı takmışsınız. Baş örtüsü Allahın emridir.
Yanıtla (0) (2)Ümitsizliğe düşmek doğru değil ama şahsım olarak elimden geleni yapmama rağmen ülkemde durum değişmedi.Mazlum mazlumluğunda zalim zalimliğinde kaldı,demokraside bir arpa boyu ilerleme bile olmadı.Halkımızın eğitim seviyesi ve isteği bu maalesef.Daha çok yol almamız lazım demek ki.Yapacak bir şey yok gibi gözüken durumlarda sabır,sebat ve zaman her şeyin ilacıdır.Hak şerleri-Zannetme ki gayreyler-Görelim Mevlam neyler- Neylerse güzel eyler.Yukarıdaki her şeyi görüyor,biliyor ve izliyor.Sabır...
Yanıtla (0) (0)Hem kendi çıkarınız hem de sizin gibi olanların çıkarı için siyaset yapın
Yanıtla (0) (0)Çok doğru tespitler için teşekkürler. Neyse ki bu ülkeye ve bu hayata dair hiçbir şey hiçbir zaman mevcut aktörlerin istediği gibi olmayacak..
Yanıtla (3) (0)Ancak süreç sıkıcı, keyifsiz. Demokrasi olan toplumlarda böyle olmazdı kanımca. Bir çok insanın düşünce ve hayalleri nedeniyle zulme uğraması kabul edilebilir bir durum değil. Bu durum değişmeli. Bunun için siyaset yapmak kaçınılmaz görünüyor. Ama demokrasi konusunda almak gereken yol, sadece mevcut duruma karşı çıkmak değil, siyaseti yapanların demokrasi.
Kimin seçildiğinin fazla önemi kalmadığında hakiki demokrasiye erişmiş olacağız. Oraya daha bir yüz yıl daha var gibi. Siyaset öncelikle bir rant yolu olmaktan çıkarılmalı.
Yanıtla (5) (0)eğitim sistemiyle ırkçı faşist ve dinbaz yetiştirmiş.yetiştirdiği yobazı yeterli görmemiş müslüm gürbüz,fadime şahinlerle sahtesini yetiştirmiş ve bunlarla halkını korkutmuş.halkını bölüp birbirlerine düşürtmenin rahatlığıyla ülkeyi yönetmiş.düzenin külfetini fakirlerin sırtına sarmış,nimetini kendi yemiş,yandaşına yedirmiş.tüm topluma düşen nimeti,bir kısmını ötelemiş,onların paylarını da kendine köle olmuş,oyuyla desteklemişlere aktarmış.ve o aktarılanlar da bundan mutlu olmuş.
Yanıtla (2) (3)son bir kere daha geçmişin kötü mirasını vurguluyorum ve her gecenin mutlaka bir sabahı olmalı,halk küsmemeli,yılmamalı,kabuğuna çekilmemeli diyorum.bir ülke düşünün ki,atam izindeyiz yutturmasıyla her gelişmenin önüne set olmuş,avrupa birliğinden itten korkar gibi korkmuş.zırt pırt darbe yapmış,ceberrut devletin tokmağını hep vatandaşın başı üzerinde tutmuş, onun en ufak bir ilerici harketinde de tepesine indirmiş.toplumun öncü aydınlarını ya yurt dışına sürmüş,ya da zindanlara atmış.
Yanıtla (3) (1)Nihayet işte bu!
Yanıtla (1) (0)iki ay önce Zeki Demirkubuz ile yapılmış yeni söyleşiye baktım şimdi..O bahsettiğiniz tweet i silmiş olduğunu ögrendim..Sebeplerini de anlatıyor..Söyleşisi kendisinin kıymetli bir yönetmen olduğu kanaatimi güçlendirdi.. Dostoyevsky nin bir eserini sinemalaştırma projesi olduğunu biliyordum.Umarım bundan vazgeçmemiştir..Yaş olgunluğu itibarı ile belki de zamanıdır Dostoyevsky yi de kuşatacak bir film yapmanın. Bence bu işi yapsa yapsa bir Türk ve Müslüman yapabilir..
Yanıtla (0) (1)Karşı taraftakilerden nefretin zehrini akıtacak, ........ bir aydınlanma mantrası aslında o tweet. Bu tespit doğrultusunda ve Türk tipi aydınlanma süreci yaşıyoruz. Seçimi kaybeden muhalefet arınmayı şimdi yaşarken, yerel seçimlerde bu arınmayı iktidar ittifakı yaşayacak. İttifakın en büyük partisi helalleşmeyi de kapsayacak şekilde arınıyor. Kişileri değil politikalar üzerinde birleştirmeyi sağlayacak arınmayla yerel seçimlere hazırlanmak rasyonel görünüyor.
Yanıtla (0) (0)Öğretmen Okullu: Bu ülke yakın gelecekte daha iyi ve güzel olmayacak. Bizden ancak bu kadar olur, 63 yılda buna ikna oldum. 63 yıllık ümit ve şevk yelkenini indirip; gerçeğe teslim oluyor ve bu zoraki sonuçtan artık acı duymıyorum.
Yanıtla (4) (0)Demirkubuz hiç bişey anlamamış: O acıları çekmeseydi, Demirkubuz olamazdı.
Yanıtla (1) (1)Zeki Demirkubuz un filmlerini cok begeniyorum.Ama dogrusu dunya görüsünü bilmiyordum. Yazinizda alintiladiginiz sözlerinden yola çıkarak diyebilirim ki filmlerindeki netafizik zemin ile bu gorüsler biribiriyle uyusmuyor.Bence siz Demirkubuz u yanliş aksettiriyorsunuz.
Yanıtla (0) (0)Yüz yıllık yarım yamalak bir cumhuriyet ile yetmiş yıllık körtopal bir demokrasinin sonunda ve hem de on senede , tekrar başa döndük ! Akılsızlar için tarih tekerrürden ibarettir.
Yanıtla (11) (1)zeki demirkubuzu sevmiyorum , sineması ukala ! ama yazdıkları doğru maalesef..
Yanıtla (2) (1)