Yeni kabineden umutlanmak neden ayıp değildir?
“Zaferin yüzlerce babası vardır, yenilgi ise öksüzdür”
ABD Başkanı Kennedy, 1961’de Castro’yu devirmek için Küba’da destek verdiği darbe girişimi Domuzlar Körfezi çıkarmasında fiyaskoyla bitince, katıldığı bir radyo yayınında sert eleştirilere bu ünlü sözü hatırlatarak cevap vermişti.
Yenilginin yine öksüz kaldığı, imkanı olanların zafer konvoyuna eklenip, olmayanların haklı çıktığını ispata çalışarak hayata tutunmaya çalıştığı zamanlardan geçiyoruz.
Hiçbirini yapamayanların oluşturduğu ülkenin yarısını ise kesif bir yenilgi hissi kaplamış durumda.
Ali Bayramoğlu’nun sık sık söylediği gibi Türkiye’de topluma ve siyasete dair “post mortem” okumalar her zaman yanıltıcıdır. Çünkü bu okumalar sadece cesede bakar. Beden, hayatı, yaşadıkları, yaptıkları, mücadelesi bir yana itilir. Böyle okumalarda tabii ki kimse katil çıkmaz. Herkes cinayeti önceden görmüştür, ihbar etmiştir.
Hafıza gelmiş ve geçmiş bir şey değildir, her zaman ihtiyaçlara göre yeniden inşa edilir.
O yüzden hatıratlar tarihçiler için şüpheli kaynaklardır.
Çünkü hatıratlar sonuca göre geçmişin en güzel çiçeklerden ballar toplanarak yeniden yazıldığı kurmaca romanlara benzer.
O yüzden bir yenilginin hakiki bir analizini yapmak zor bir iştir.
Çünkü yenilgi sadece öksüz değildir, acımasızdır da. Yenilgi hissini yarattığı öfke ve güvensizlikle irrasyonel kararlar verilebilir, doğrular ve yanlışlar birbirine karışır, geçmiş yeniden yazılır, az önce herkesin yürüdüğü yollar yenilgiye giden patikalar olarak lanetlenir.
Kimse yenilmiş olmak istemez.
O yüzden en iyisi bir yerinden zafer konvoylarını yakalamaktır ya da tarihi en güzel yerlerinden yeniden yazarak haklılığına tutunmaktır.
Ya da…
Önceki gün kabine açıklandıktan sonra iktidara oy vermemiş insanların da kabineden memnuniyetlerini bildirip, umutlu sözler söylemeleri muhalifliklerinin yetersizliğine yoruldu ve kınandı.
Halbuki insanlar önümüzdeki kaçınılmaz beş yıl için kendilerine tutunacak dallar arıyor, siyah beyaz kuvvetlerin savaşı gibi geçen bir seçimden sonra yenilenler, birazcık kazanmak ya da kazanacaklarına inanmak istiyor.
Ayrıca kabine listesi muhalifler için umut vesilesiyse, iktidarı destekleyenler için de bir muhasebe vesilesi.
Bütün seçim kampanyasını muhalefetin PKK ile görüştüğü, işbirliği yaptığı üzerine kuran ve seçimi de terörün son 40 yılda en az olduğu bir dönemde “teröristler” diye kazanan Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanlığı’na Türkiye’de adı çözüm süreci, PKK ile müzakerelerle anılan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı atadı.
Yine son dört yıldır uğruna Türkiye’yi dünyanın en yüksek enflasyon oranları ilk 10 listesine soktuğu faiz-enflasyon tezinden, heterodoks denemelerden, faiz diyen herkesi IMF’ci, Bilderbergci ilan ettikten sonra, ekonomiyi beş yıl önce “faizci” diye İngiltere’ye kaçırılan Mehmet Şimşek’e emanet etti.
O yüzden zamanında benzer eleştirileri yapmış insanlar kabine listesinde Mehmet Şimşek’in, Hakan Fidan’ın adını görünce iktidarın bu kez iyi işler yapma ihtimaline bir kredi açıyorlar.
Bu kınanacak eksik bir muhaliflik, nefsine yenik düşmek, düşman saflarına geçmek değil, sadece insani bir hayatta kalma güdüsü, hatta bağnaz olmayan, Yetmez Ama Evet diyebilen rasyonel bir seçmen davranışı.
Bırakın da insanlar en azından bir süre yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın, “Gerekirse bacaklarını kırın, Cumhurbaşkanımız istedi ertesi gün kayyum atadık” diyen selefinden görevi devralırken “Temel referansımız hukuk ve insan haklarıdır, bundan asla taviz verilmeyecektir” sözlerine sevinsinler.
Ya da AİHM kararlarını bile uygulamayan bir ülkede yeni Adalet Bakanı hakkındaki iyi referanslardan, Milli Savunma Bakanı’nın en azından ordunun siyasileşmesine engel olacak iyi bir asker olmasıyla ilgili yorumlardan, işinde iyi olan genç bakanların çalışkanlığı ile ilgili söylenenlerden birazcık umutlansınlar.
Hatta Cumhurbaşkanı’nın artık kendisi için bir tehdit teşkil etmeyen muhalefete uzattığı helalleşme eline, geride bırakalım sözlerine birkaç haftalığına da olsa güvensinler.
Muhtemelen bu baharın ömrü de Naci Ağbal- Lütfü Elvan’la yaşanan kısa süreli bahardan biraz daha uzun olacak.
O zaman da ekonomide rasyonelleşme, insan hakları reformları gündeme gelmiş, Merkez Bankası başkanının Dolmabahçe’de dini cemaatlerin liderleriyle toplanması gibi tuhaf işler yapılmıştı.
Nihayetinde bütün bu umut veren isimler gökten zembille inmediler.
Mehmet Şimşek dışında hepsi son beş yıl da Türkiye’yi yöneten kadroların bir parçasıydılar.
Belki bazılarının güçleri yetmedi ya da sessiz kalmayı tercih ettiler. Ama yanlışları gayet iyi biliyorlar çünkü içindeydiler.
“Son kez Reis” e oy isteyen bazı İslamcıların vaad ettiği gibi yanlışlara karşı itiraz edebilecekler, seslerini çıkarabilecekler mi? Yoksa yine mi sessizliğe gömülüp, sağda solda konuşmakla mı yetinecekler?
Artık isteseler de Türkiye’de konuşmanın o kadar kolay olmadığı bir döneme girdik.
Ülkedeki son ana akım medya yazarlarının siyaset yazmasını yasakladı, iktidar ve muhalefetin karşılıklı çıkıp konuşabildiği son ekrandaki tartışmalar da sona erdi.
Üstelik bu kararı iktidarın baskısıyla almadılar. Daha da kötüsü havayı kokladılar ve bunu yaptılar.
Çünkü hala seçimlerden önceki Türkiye’de yaşıyoruz.
Vatandaşın helal oylarıyla seçilmiş bir milletvekilinin hapishaneden çıkmasına hala izin verilmiyor.
Hala Türkiye AİHM kararlarını uygulamayan aynı ülke. Ama bu bile kalabalıkları kesmiyor, seçim zaferi kutlarken bile “idam” istiyorlar.
Türkiye hala Suriye, Afganistan ve Venezuela’dan sonra vatandaşları Avrupa ülkelerine en çok iltica başvurusu yapan dördüncü ülke.
En çok Schengen vizesi başvurusu yapan ve en çok red alan ülke.
Yerel gazetelerde her gün ümitsizlik, baskı gibi nedenlerle intihar eden genç insanların haberleri yer alıyor.
En son Kayseri’de 14 yaşında bir kız çocuğu KHK’lı babası ve seçimlerde muhalefete desteği yüzünden kendisine “Terörist” diyen arkadaşlarının ergen zorbalığı yüzünden intihar etti.
Önümüzdeki beş yıla böyle giriyoruz ve ufukta başka bir alternatif de görünmüyor.
Bütün seçim kampanyasında baharın gelmesini bekleyenlerden, muhtemelen kısa sürecek yalancı bir baharı da esirgemeyin.
Ayrıca bu umudu bir ay önce muhalefette bulan seçmenlerin, şimdi umudu önünde beş yıllık bir dönem açılmış iktidarın yeni kabinesinde bulması, vatandaşların zaafı değil, olsa olsa muhalefetin zaafı olabilir.
Artık 28 Mayıs’tan önceki gibi güçlü ve bir arada duran bir muhalefet yok.
Yenilgi öksüz. Kimse ona sahip çıkmıyor.
CHP’liler kimse soru sormasın diye toplantıdan çıkmıyorlar, MHP kadar oy alabilmiş İYİ Partililer rakip partiye genel başkan atamaya çalışıyor, aralarında en fazla derenin iki tarafına ayrı camiler yaptırıp, namazları kendi camisinde kılan kavgalı Karadenizli köylüler kadar fark olan DEVA ve Gelecek partileri neden Meclis’te bile birleşemediklerini en yakınlarına bile izah etmeye çalışıyorlar. Ne onla ne onsuz olunamayan parti HDP alanında ifade hürriyetini en özgürce kullanabilen siyasetçinin 7 yıldır hapiste olması da ayrı bir trajedi.
Muhalefet içindeki seçim yenilgisinin sorumluluğunu birbirine atma tartışmaları, Beyoğlu’ndaki 30 üyeli sosyalist partiler arasındaki fraksiyon kavgalarına dönmüş durumda.
Artık siyasi analizcilik, “o gün bu şunu derken o bunu demişti” diye yenilgiye ağıtlar yakılan bir dengbejlik performansına döndü.
Geçmişte olan bitenlerin en kılçıksız yerlerinden yapılmış asla doğruluğu sınanamayacak varsayımsal alternatif gelecek projeksiyonlarıyla haklılık iddiasında bulunanlar her gün birkaç kişinin firar ettiği tehlikeli muhalefet saflarından adam eksiltmeye çalışıyor.
Üstelik muhalefetin tek şansı ittifakı sıkı tutmakken.
Yerel seçimlere 9 ay varken bir tarafta; zaferle rahatlamış bir Cumhurbaşkanı ve muhaliflerin bile gönlünü çelen bakan profilleri diğer tarafta ise içindeki parlak insanların ışığını bile kapatan bir yeis havası.
Böyle bir ortamda bırakın da insanlar geçimlik tarım yapan yoksul bir aileden gelen, küçük yaşta annesini kaybetmiş, Türkçe’yi ilkokulda öğrenmiş Mehmet Şimşek’in başarı hikayesinden etkilenip, en azından orkestranın çaldığı kahramanlık marşları eşliğinde batmakta olan ekonomiyi kurtarma ihtimaline inansınlar, Hakan Fidan’ın duruşunu ve kariyerini Dışişleri Bakanlığı’na yakıştırsınlar.
Dün Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin değişimine kredi açmak ne kadar ayıp değilse, bugün seçim kazanmış iktidarın yenilenmiş kabinesinden umutlanmak da ayıp değil.
Bu kadarlık umuttan kimseye zarar gelmez.















Deva ve Gelecek partilerinin aynı olduğu bir safsata. Gelecek Partisi eski akp'nin aynısı, siyasal islam temelli bir parti. Deva ise tamamen liberal bir parti. Babacan in dindar birisi olması kişisel tercihi. O nedenle farklı camilerin insanları değiller. Farklı dünya görüşüne sahipler
Yanıtla (14) (2)Kesinlikle katılıyorum.
Yanıtla (3) (1)Bence Babacan dindar gözükmek de istemiyor.
Yanıtla (1) (0)"Çünkü hala seçimlerden önceki Türkiye’de yaşıyoruz." Keşke öyle olsa, biz her daim seçim (stresi) yaşıyoruz. Güne seçimle başlıyoruz, iş güç seçim, pazarda her yer seçim, bakıyorum çoluk çocuk geçim değil seçim derdinde. Eskiden seçim yoktu, talih vardı, fırsatını bulan hemen takılıyordu peşine. Kısacası onca fırsatlar varken seçim yapamıyoruz. Çünkü seçim tercih demek, bedeli fatura demek, keyfi netice demek, velhasıl ergenliğe elveda erdemliğe Merhaba demek.
Yanıtla (0) (0)Sanki kabinedeki bakanlarin gercekten soz hakki varmis gibi onlarin degisiminden umut devsirmeye yeltenmek kendi kendine yalan soyleyip o yalana inanmakla es anlamli. Ama isteyen umut etsin, en azindan umut bedava.
Yanıtla (4) (0)içime bir ateş düştü yanar ha yanar yanar ümit gönlümün ekmeği umar ha umar ustam geldi sırtıma vurdu unut dedi romanları işçisin sen işçi kal haydi giy tulumları (cem karaca-tamirci çırağı)
Yanıtla (2) (0)Bir ağacın tümü curumez zaman içinde yavaş yavaş çürür o arada sağından solundan bazı yesillenmeler canliliklar gorulebilir sağlam kalan yarisi ya da daha azınin da akıbeti değişmez.
Yanıtla (1) (0)Biri bana bu bakanların neden iki ay öncesinden farklı davranmaya başlayacaklarını açıklarsa umutlanacağım. Nasıl birden etik ve ahlak noktasında sınıf atlayacaklarını açıklarsa umutlanacağım. Neden cumhurbaşkanı birden son sözü ya da tek sözü söyleyen olmamayı tercih edecek açıklarsa umutlanacağım. Ben mi yanlış hatırlıyorum bilmiyorum ama sayın Şimşek Erdoğan ile çekiştiği için görevi bırakmamış mıydı? Olay yerel seçimlere kadar az buçuk okumuş kesimin ağzına bir parmak bal çalmak.
Yanıtla (6) (1)Ağladım...
Yanıtla (2) (0)Yerinde, güzel tespitler. Teşekkürler
Yanıtla (1) (0)Saygıdeğer yazar bey; duygularına sağlık olsun. Selâmlar
Yanıtla (2) (0)Bir sözün ağızdan çıkana kadar bile bir değeri yok. Karar ve uygulamalar ülkenin ihtiyacına göre değil iktidarın geleceğine endeksli. Konjonktürün gereğine göre her şey. Siz de buna göre davranıp bundan sonra yapacağınız eleştirilere bir altyapı olarak yazmışsınız gibi geldi. Bak doğru şeylerin de hakkını teslim ediyorum diyebilmek için. Ben yönetimin hukuk çizgisi ve toplumsal barış arayışında olduğuna inanmıyorum. Aynı delikten bir daha ısırılmak istemem. Huylu huyundan vazgeçmez.
Yanıtla (4) (1)Batan gemiyi önce fareler terkeder.
Yanıtla (1) (1)“Umut fakirin ekmeğidir” yiğidim, yemeye devam!
Yanıtla (2) (0)Ülkede nasıl bir yağma yürüyor, eşe dosta nasıl servet aktarıyor! https://www.youtube.com/watch?v=hzORJutsWYk Bir bakın bakalım!
Yanıtla (1) (1)(Yıldıray Oğur. Türkiye’nin beş dakikalığına bile olsa bir iktidar değişikliğine ihtiyacı var.) Erdoğan bir beş yıl daha iktidarını korursa? „En kötüsü de ülkenin yarısını oluşturan, çoğunluğu genç ve büyükşehirlerde yaşayan insanlardan oluşan muhalifler siyasete olan inançlarını kaybedebilir, bu hayal kırıklığı siyasi apati ve depolitizasyonla sonuçlanabilir.“ Durum bundan ibaret. Bundan sonrasını umursama. Çünkü çoğu şeyi umursanmak için yapıyorlar. Sen mutsuzken o gülebiliyorsa, salla gitsin.
Yanıtla (1) (0)Kabineden benim için iki iyi nokta: Şimşek'in olması Soylu'nun olmaması. Bir Erdoğan varken bir de onun aşırı taklidini yapan bir figür gerçekten ülkeye büyük bir psikolojik yüktü. Çokta şey etmemek lazım. Sonuçta bu kişilerin imza yetkileri yok. Tek kişilik hükümet sistemi nihayetinde. İcraat faslını umutla bekliyoruz.
Yanıtla (4) (0)En azından yeni bakanlar kuruluna kredi açan umutlu muhalifler bunu hafiften mahcup bir edayla yapıyorlar. Çok bilmiş yetmez-ama-evetçiler gibi üst perdeden değil!
Yanıtla (1) (1)“Bu kadarlık umuttan kimseye zarar gelmez.” Evet ama bir hatırlatma ve tarihe not için yazdım. Yetmez ama evet diyerek ne ummuştunuz ne buldunuz?? Sonuç aynı olacak.
Yanıtla (5) (1)Başarılı olmalarını isterim, hemi bütün kalbimle canı gönülden isterim, hiç bir kimsenin tırnağına taş değsin istemem, ama velakin temenni, istemek, ayrı hayatın gerçekleri ayrı Yıldıray bey. Keşkeyle keş keş olmuyor, keş keş yapabilmen için malzeme lazım, bilmem anlatabildim mi?….!!!
Yanıtla (5) (1)Erdoğan Türkiye'de muhalefeti viraneye çevirdi ve gereksiz hale getirdi. Erdoğan karşıtlığı benlikleri ve zihinleri o derece istila etti ki herhangi bir muhalif Erdoğan karşıtlığından bağımsız bir cümle kuramaz hale geldi. Hiç bir konuda muhalefetin fikirlerini bilmiyoruz. Sadece Erdoğan ın yaptıklarını yapmayacaklarını varsayıyoruz. Bu zihin yapısıyla muhalefet artık gereksizdir. Tek işlevi Erdoğan ın zafer kazanması için gerekli bir nesne olmasıdır.
Yanıtla (2) (6)Biz umutu bıraktık hocam. Aslında umutta bizi bıraktı. Bu ülkede bize yer yok. Tek suçumuz devrimci olmaktı. Ünv. İyi derece ile bitiren çocuklarıma devlet iş vermedi. Onlarda yurt dışına gittiler. Kendi yurdumda bir kaç yoldaşın dışında kimsesiz kaldım. Sizde umutlanmayın. Siyasi islamcı dan olmaz
Yanıtla (5) (1)Ama bizi zor şartlar değil, u.ut öldürüyor
Yanıtla (0) (0)Cumhuriyet sonrası bu coğrafyanın gördüğü oportünist tavırlarıyla sınır tanımayan bir Erdoğan var. Toplum izlemekte değerlendirme yapmakta hızına yetişemiyor. Ümid etmek için sosyal bir sınırın olması gerekmez mi? MHP bir hayli palazlanmış sanki Erdoğan tarafından ötelenecek gözüküyor. AB destek verirse hiç birşey olmamış gibi başa dönebilir. Aslan zorda. Yurdum insanının payına krizin faturası çıkacak bunu Ümit edebiliriz tabii... yeni olan alışmış olduğumuz halimizdir.
Yanıtla (1) (0)Reis'in tutarlılık çizgisi ile umut arasındaki çelişki, umudu yüksek sesle telaffuz etmeyi engelliyor. Seçim bitti ama ussal çıkarıma dayalı sorular bitmedi. Şimşek'in rasyonel politikalardan başka çıkar yol kalmadı, Fidan'ın HDP ile yaptığı müzakerelerin ne demek olduğu sorulmayacak mı? Hani beka sorunu, hani nas (Faiz) sorunu için oy verenlere ne demeli? Uygur Türkleri asimilasyonu ile Çin, Cinayet dosyası ile S.Arabistan, şehit edilen 33 asker ile Rusya arasındakileri olmamış mı sayalım?
Yanıtla (3) (0)Allah’ına kurban Yıldıray kardeşim. Bu idrak kabiliyetini sana bahşeden Allah’a şey kürler olsun. Konuyla ilgili ancak bu kadar güzel ve yapıcı ve hakkaniyetli analiz yapılabilir. Yazıya konu tarafların yazılanlardan ders çıkarması ümidiyle.
Yanıtla (1) (0)Katirlarin yavru verme ihtimali atlara gore cok daha dusuktur. Bu ihtimal o kadar azdir ki, bazi kulturlerde bir katir dogurursa mucize sayilir. Yeni adalet bakaninin yargiyi iktidarin siyasi organi olmaktan kurtarmasi, gulunc iddianamelerle hapse atilan insanlarin cilesine son vermesi, ekonomiden sorumlu yeni bakanin Erdogan'dan talimat almadan hareket etmesi, katirlarin yavru vermesinden de az ihtimal.
Yanıtla (7) (0)Secim gununden bu yana karar gazetesinin sitesini yenilemekten yoruldum yaziniz ne zaman cikacak dive. Okurken rahatladim. Kalemine saglik.
Yanıtla (3) (0)Aynen katılıyorum ancak Deva liberal Gelecek muhafazakar
Yanıtla (1) (0)“Zaferin yüzlerce babası vardır, yenilgi ise YETİMDİR" olacak, babası ölmüş yani. Öksüz annesi ölen için kullanılıyor.
Yanıtla (2) (0)Madem ki tercihlerimizi UMUT belirliyor. 40 yıllık Cumhuriyet Halk Partiliyim. Parti üyesiyim. Emin olduğum tek şey var. İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'na oy vermeyeceğim.
Yanıtla (1) (2)Elbette umut edebilirsiniz hiçbir mahzuru yoktur. Gelecek ile Deva’nın buluşması ise mevcut şartlar altında imkansız görünüyor. Ancak bu iki partiden birinin diğerine katılımı söz konusu olabilir ki bu da her geçen gün artan ihtiraslar nedeniyle (unutmayın seçim öncesi bu istikamette Gelecek tarafından yapılan başvuru Deva MKYK’sının tümünün oylarıyla -21 oyla-reddedilmişti. Sn. Babacan sonuçları açıklarken oldukça keyifliydi) imkansıza teğet bir yerde duruyor. Elde var sıfır.
Yanıtla (3) (1)