İdeolojilere matematik molası
2017’deki toksik post-darbe atmosferinden etkilenerek ya da ‘Rıdvan Dilmen’e uyarak “Evet” diyenlerin bile önemli bir kısmının pişman olduğu Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin siyasetin tepesine astığı yüzde 50 çıtası, siyaseti akmaz kokmaz ortalama değerlere doğru çekip partileri kimliksizleştirdi ama siyasetçiler bu sayede ideolojik önyargılarını parçalayacak bir bilim dalıyla tanıştılar: Matematik.
İttifaklar böyle matematiksel bir ihtiyaçtan doğdu.
Matematik; büyük partileri uzlaşmaya, kapsayıcılığa, değişime; küçük partileri ve fırsatçı siyasetçileri ise bu uzlaşmaya karşı ideolojik önyargıların popülist bayraktarlığına doğru savurdu.
Ama iktidarın geçen yıl D’hondt sistemine yaptığı mikro cerrahi müdahale, meclis seçimlerinde ittifakı matematiksel olarak anlamsızlaştırınca, seviyeli birlikteliklerin bir adım daha ileri taşınıp, tek logo altında mantıksal izdivaçlara dönüşmesi zorunlu hale geldi.
Ama bu matematiksel zorunluluğa ekmeğini uzlaşma yerine sekterlikten çıkarmaya çalışan partiler direndiler.
Muhalefet cephesinde matematiğe direnişin üç örneği var; Diğer partiler deprem yüzünden miting yapıp, şarkı çalmaya bile soğuk bakarken, mitinglerinde avam rap şarkısıyla dans edecek kadar kendi rüzgarına kapılmış Muharrem İnce ve partisi.
Anketlere bakılırsa ülkeden göndermeyi vaat ettikleri insan sayısının onda biri kadar oy alma şansı görünmeyen Ümit Özdağ’ın partisi.
Ve uzun yıllar basın açıklamalarından sonra olaysız dağılma şeklindeki rutin hayatlarını onları Meclis’e taşıyarak bozan HDP yerine kendi logosu ve hellaleşmeye karşı hesaplaşma bayrağıyla devrime yürümeyi tercih eden TİP…
21 yıl sonra Erdoğan’ın ilk kez kaybedebileceği bir seçime gidilirken, yıllardır bu anı beklemiş muhalif seçmenin oylarının bir kısmı, bu üç partinin aritmetiğe direnci yüzünden iktidarın üstünden teğet geçerek doğrudan geri dönüşüm kutusuna gidecek gibi görünüyor.
İktidar cephesinde ise irrasyonel bağlarla bağlı oldukları logoları ve davaları uğruna, buz gibi somut bir gerçek olan 300’ün altına düşme riskini alan iki parti oldu: MHP ve YRP.
Çünkü Kemalist, Türkçü, ülkücü, İslamcı ve Sosyalist bu partilerin ortak bir özelliği var: Hepsinin dünyası esnemeyen mutlak hakikatler üzerine kurulu.
O yüzden pragmatik işbirliklerine açık değiller ve bu ideolojik körlük egosantrik bir özgüvene neden oluyor.
Tam da bu durum dört muhafazakar partiye listelerini açan CHP’nin başardığı şeyin zorluk derecesini gösteriyor.
Eski bir hesap uzmanı olanı olan Kılıçdaroğlu’nun en azından matematikte iyi olduğu kesin.
Öyle ki Millet İttifakı’nda DEVA, Gelecek, Saadet ve DP adaylarına listelerini açan parti normalde fikren daha yakın oldukları İYİ Parti değil de, CHP oldu.
Bu kapsayıcılık CHP’nin değişim konusunda aldığı mesafenin samimiyetinin tek başına sağlaması gibi.
DEVA, Gelecek, Saadet ve DP’nin de ellerin bile gitmediği CHP listelerinde olmayı bir varoluşsal meseleye dönüştürmemesi, matematiksel zorunluluğa direnmemesi onların da ideolojik deli gömleklerine hapsolmadıklarını gösterdi.
Listelerinde seçilecek yerlerde AK Parti’den gelen isimler, Kürt kimliğiyle tanınan adaylar bulunan İYİ Parti de matematikteki iddiasını ortaya koydu.
Ama herkesin matematiği o kadar iyi değil.
Şimdiden CHP ve Kılıçdaroğlu, “AK Partilileri”, “Yetmez ama evetçileri” Meclis’e sokmakla suçlanmaya başlandı bile.
Dün muhalif bir gazetecinin öfkesi iktidara yakın bütün medyalarda manşetlerdeydi:
"Kemalizmi ırkçılık olarak gören Taraf gazetesi artıkları, FETÖ firarisine saat takan ve Emniyeti FETÖ'ye teslim eden, Hatay'da ölen binlerce kişinin mesulu ve yargıya FETÖ imamlarını yerleştiren, 'Yetmez ama evet"'diyerek faşizme destek veren Cumhuriyet düşmanları listelerde seçilecek yerlerde. Tebrik ederim herkesi!'.
"Kemalizmi ırkçılık olarak gören Taraf gazetesi artığı” dediği kişi CHP’nin İzmir birinci bölgeden birindi sıraya koyduğu siyaset bilimci Yüksel Taşkın.
Ne ilginçtir Yüksel Taşkın’dan, babası bakan olan, TRT Yönetim Kurulu üyesi AK Partili bir akademisyen de dün böyle dert yandı:
“Ülkede ne kadar Atatürk düşmanı varsa sıralı tam liste için CHP listelerine bakabilirsiniz. Düşünsenize “Kemalizm ırkçılıktır” diyen adamı İzmir 1. Sıraya yazıyorlar. Yetmez General Trikopis’i de yazsaydınız”
Hem ulusalcı muhalifleri hem iktidar destekçilerini kızdıran Yüksel Taşkın, CHP’nin altı yıldır genel başkan yardımcısı. Her zaman sosyal demokrat bir siyaset bilimci olmuş, 2016’da imzaladığı bildiri yüzünden KHK’yla üniversiteden ihraç edilmiş, muhalifliğin bedelini ağır biçimde ödemiş saygın bir entelektüel.
Yüksel Taşkın’a “Taraf artığı”, Sadullah Ergin’e “Yetmez ama evetçi” diyen biri İYİ Parti’nin Ordu birinci sıradan eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’i aday yapması karşısında çılgına dönmüş olmalı!
HDP’nin eski bir Taraf yazarı olan genel başkanı Mithat Sancar’ı Urfa’dan aday göstermesi, Yetmez ama evetçi liberallerden Hasan Cemal’in Cumhuriyet’in yüzüncü yılında Meclis’i açacak isim olmasını da içlerine sindirmeleri kolay değil.
Ama işte matematik bu kadar hassas bünyeleri üzen soğuk bir bilim dalı.
Yine de CHP İzmir birinci bölge birinci sıradaki Yüksel Taşkın’dan rahatsız olanlar şanslı. Hemen listenin ikinci sırasındaki Tuncay Özkan’a odaklanıp rahatlayabilirler.
Özellikle de 2007’de Cumhuriyet Mitingleri sonrası Tuncay Özkan’ın kurduğu Biz Kaç Kişiyiz Platformu’nun İstanbul il başkanlığını yapmış biri için herhalde bu bir teselli olur.
İttifaka oy verirken hala vatana ihanet ediyormuş gibi hisseden Bornavalı ulusalcı seçmenlerin İzmir birinci bölgede başka alternatifleri de var.
Mesela Ak Parti.
Listenin dördüncü sırasında CHP’yi yeterince Kemalist bulmayıp istifa etmiş, Ergenekon sanığı eski teğmen Mehmet Ali Çelebi bulunuyor.
Beşinci sırasında ise bir zamanların laik ataklar geçiren Yeni Asır’ının başında olan gazeteci Şebnem Bursalı var.
CHP’nin İzmir listesi mi, yoksa AK Parti’nin İzmir listesi mi daha Kemalist, karar vermek kolay değil.
Ankara Çankaya’daki milliyetçi ve ulusalcı seçmenler içinse durum daha karmaşık.
CHP listesinin dördüncü sırasındaki Sadullah Ergin’den 2010 referandumu yüzünden rahatsız olup, oyunun da ziyan olmasını istemeyen bir muhalif seçmenin gidebileceği İYİ Parti’nin ikinci sırasında da 2022’ye kadar AK Parti’de kalmış Eşref Fakıbaba var.
Belki de en iyi seçenek Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş’in liste başı olduğu AK Parti’dir.
Peki İstanbul birinci bölgede, mesela Üsküdar’da oturan bir muhafazakar seçmen ne yapsın?
Sandık başına gittiğinde ve AK Parti listelerini açtığında listenin seçilmesi garanti altıncı sırasında gazeteci Mustafa H. Cevizoğlu’nun adını görecek.
Eğer genç değilse ve Cevizoğlu’nu CNNTürk tartışmalarındaki yerli ve milli yeni profiliyle tanımadıysa, onun bir zamanların hızlı 28 Şubatçısı, sıkı Kemalisti, ateşli bir türban karşıtı, 2007’de Cumhuriyet mitingleri konuşmacısı Hulki Cevizoğlu olduğunu hemen anlayacaktır.
Halbuki ahiret hesap korkusuyla elinin gitmediği CHP logosunun altında İstanbul birinci bölgede Milli Görüşçü Saadet Partili Birol Aydın, DEVA Partisi’nden başörtülü işkadını Elif Esen, El Ezher’de okumuş, eski imam ve eski AK Parti milletvekili Hasan Karal, AK Parti eski İstanbul il başkanı Selim Temurci gibi “mahalleden” isimler seçilecek sıralardan aday.
İstanbul ikinci bölgede, mesela Fatih’te oturan İslamcı bir seçmen listenin başındaki Süleyman Soylu’nun hemen altında Halit Yerebakan isminin önemini anlamaya çalışınca tvlerde meşhur olmuş, Erdoğan ailesine yakın Rizeli bir doktor olmasından başka mantıklı bir açıklama bulamayabilir. Diğer adayların çoğunun adını da ilkkez duymuş olabilir.
Dördüncü sıradaki yerli ve milli ulusalcı DSP lideri Önder Aksakal’ı CNNTürk ekranlarında muhakkak görmüştür. Ama onun bir zamanlar Meclis’ten başörtülü vekil kovalayan DSP’nin eski bir parti yöneticisi olduğunu, daha genç yıllarında da Devsol’dan hapis yatmış bir isim olduğunu bilmeseler daha iyi.
Halbuki mesela İYİ Parti’nin ikinci bölge aday listesi Fatihli bir İslamcı’ya daha tanıdık gelebilir: Babası BBP’li milletvekili, amcası İslamcı ünlü bir isim olan Buğra Kavuncu, Nakşi kökenli eski DYP milletvekili Salim Ensarioğlu, liberal hukukçu Bahadır Erdem ve Özal’ın danışmanı eski ANAP’lı Engin Güner’in kızı Ece Güner.
İstanbul üçüncü bölgede yaşayan muhafazakâr bir Kürt seçmenin de kafası çok karışabilir.
Eli AK Parti’ye gitmek istese listenin üst sıralarında Hüdapar lideri Zekariya Yapıcıoğlu’ndan başka kimliğiyle öne çıkmış güçlü bir Kürt aday göremez.
Halbuki CHP listesinde Türkan Elçi, Bülent Kaya gibi Kürt kimliğiyle öne çıkan isimler, Mustafa Yeneroğlu gibi insan hakları mücadelesi vermiş siyasetçiler var.
Milliyetçi İYİ Parti’nin üçüncü bölge adayları içinde bile AK Parti’den daha fazla Kürt kimliğiyle öne çıkmış isim var.
Mesela Türkçü sitelerin şimdiden Şerafettin Elçi’ye rahmet dileyip, Said Nursi’ye Bediüzzaman dediğini jurnallediği Seyithan İzsiz gibi.
Listelere topluca bakınca AK Parti listelerinde mi daha çok eski AK Partili, muhafazakar var, CHP listelerinde mi diye hemen bir cevap vermek kolay değil.
Yeşil Sol Parti listelerindeki liberallik oranı bile AK Parti’den yüksek.
İYİ Parti listelerinde seçilecek yerlerden aday gösterilen eski AK Partililer ve Kürtlerin sayısı da kafaları karıştırabilir.
Yani bu seçimlerde ne AK Parti seccadelerin koruyucusu İslam’ın son kalesi, ne de CHP camileri ahır yapmak için tetikte bekleyen, ellerin gitmediği o eski CHP.
Aksini iddia eden, oyuna ideolojik anlamlar yüklemek isteyerek sadece kendisini kandırmış olur.
Çünkü en azından bu seçimlik ideolojilere matematik molası verildi.
“Atatürk’ün Çankaya’sında kimler aday” diye dizlerini dövenlerin seçim sistemi ve matematik çalışmasında büyük faydalar var.
En azından Manisa seçmeni için durum biraz daha açık.
Manisalılar, AK Parti listesinin tepesinde, Payitaht Abdülhamit dizisinde Tahsin Paşa’yı oynayan ve kendini epey rolüne kaptırmış bir yazarı görünce ülkedeki acil durumun farkına varmışlardır.
Atını senatör seçtiren imparatorun o kadar da uzağında sayılmayız.