Hayır, bunu sana entelektüeller yapmadı
Nilüfer Göle, T24’den Cansu Çamlıbel’e konuştu ve yine küçük bir kıyamet koptu.
Sosyal medyada linç edilen röportajın başlık ve spotu şöyle:
“20 yıl önce vurgu Kemalizm eleştirisindeydi, bugün Atatürkçülüğün yeniden keşfinde. Atatürk’e sahip çıkan kesimler kültürel alanda itici güç olduklarını gösterdi. Atatürk ile Cumhuriyet arasındaki özdeşlik pasif direnişle korunmaya çalışılıyor.”
Aynı günlerde Medyascope’a konuşan Tanıl Bora da linçten nasibini aldı.
Üstelik ironik bir biçimde “Türkiye’de ve dünyada bir anti-entelektüalizm var” dalgası dediği için:
“Bütün dünyada ve Türkiye'de güçlü bir anti-entelektüalizm var. Entelektüeller ve entelektüel faaliyetler bundan 10-20 yıl önce olduğu kadar saygın değil. Kimse onları o kadar merakla dinlemiyor.' sözleriyle sosyal medyanın gündemine oturan Tanıl Bora'nın bu sözleri hem eleştirilerin odağı oldu hem de pek çok kişi tarafından desteklendi. Muazzam bir hızla deveran eden müthiş bir söz yığını var ve herkes daha kısa daha pratik daha vurucu daha ilginç daha net daha eğlenceli bir şey duymak istiyor ve hızla duyup işitip devam etmek istiyor. Gerçekten hani entelektüel etkinlik biraz zaman ister, biraz mesafe ister kimsenin hani onlara vakti yok. Böyle bir zamanda yaşıyoruz ve hakikaten bunun da beraberinde getirdiği bayağı bariz bir anti-entelektüalizm var. Günümüzün bu yeni sağına filan baktığımız zaman, bu faşizan popülizme baktığımız zaman onun en önemli unsurlarından biri anti-entelektüalizm. Bunun müthiş bir aşındırıcı etkisi var. Bunu da hesaba katmak lazım, yani sadece düşüncenin kendi zayıflığıyla ilgili ya da dediğim gibi eskisi gibi parlak entelektüeller çıkmaması ile ilgili bir sorun değil bu yani bu yapısal bir sorun bence.”
Göle’nin başörtüsü özgürlüğüne geçmişte verdiği destek hatırlatıldı, şimdi nedamet getirdiğine, pişmanlığına yoruldu ama bu pişmanlık daha önce işlediği ‘büyük günahlar’ nedeniyle kabul edilmemişti.
Geçmişteki büyük siyasi kırılma anlarında radikal pozisyonlar almamış olan Tanıl Bora’nın suçu ise herhalde Cumhuriyet, Atatürk, milliyetçilik konularında okullarda bize öğretilen tertemiz bilgileri kurcalamak, pürü pak akıllarımızı karıştıran onca kitap, eleştiriye imza atıp yayınlayarak AK Parti iktidarına ön açmak…
Her ikisinden de beklenen bilge insanlar oldukları ortaya çıkan Kemalist teyzeler önünde diz çöküp özür dilemeleri, bir daha asla sosyal sınıflarına ihanet etmeyeceklerine yemin etmeleri, gençlerin aklını karıştırmaktan vazgeçip, bundan sonraki hayatlarını da entelektüellere düşmanlığın haklı sebepleri üzerine itirafçılıkla geçirmeleri.. Belki de sonsuza kadar susmaları..
Peki neydi mesela Fransa’da saygın üniversitelerde çalışan sosyolog Prof. Nilüfer Göle’nin affedilmez suçu?
En büyük, affedilmez suçu herhalde 1991’de Modern Mahrem diye bir kitap yazıp, başörtüsüyle ilgili laiklerin öcü hikayeleri dışında sosyolojik tesbitler yapması.
Böylece başörtülüleri kriminal bir vaka, bastırılması gereken bir devrim karşıtı çıban olmaktan çıkarıp onlara ses ve hak vermesi.
Özetle kitap “bu türban sizin nenelerinizin başörtüsü değil, bu kadınlar başörtüsü takarak modern hayata katılmaya çalışıyor” gibi bugün için Sorbonne’da doktorayla değil, bir akbille biraz sokaklarda dolaşmayla bile yapılacak bir tespit üzerine kurulu.
Ama o günler için şunları yazmak sadece berrak bir zihin değil, mangal gibi bir yürek de gerektiriyordu:
“Başörtüsü geleneklerin sınırları içinde kalmış, kuşaktan kuşağa aktarılmış ve kadınlar tarafından edilgence benimsenmişken türban, yaşamın geleneksel alanlarından modern alanlarına geçişi ve siyasi bir direnişi içeren, kadınlarca gerçekleştirilmiş etkin bir sahiplenmedir.” (Göle, 2011:16)
“Zihinlere yerleşmiş kaderine boyun eğen, pasif, yumuşak başlı, itaatkar, geleneksel Müslüman kadın imgesi, evinin kapalı kişisel dünyasından çıkarak kollektif kitlesel hareketlere karışan, aktif, talepkar hatta militan olan İslamcı kadınlar tarafından kırılmaktadır.” (Göle, 2011:135)
İslamcı bir sosyolog olarak bunu yapsaydı belki görmezden gelinebilirdi.
Ama bunu CHP Kars milletvekilin kızı, Yargıtay Başkanı’nın torunu, SBF Dekanı’nın kızkardeşi, ünlü bir iktisatçının eşi, TED, ODTÜ, Sorbonnelu bir beyaz Türk akademisyen olarak söyleyince kendi sınıfına karşı bu içeriden ihanet hiç unutulmadı.
Göle, neden bu çalışmayı yaptığını anlatırken, içinde bulunduğu akademik sınıfın yaşadığı toplumun hakikatlerine olan bilinçli-bilinçsiz ilgisizliğini de anlatmıştı:
“Üniversite kampüslerinde örtünerek ortaya çıkan bu yeni figürler bize yabancıydı. Sekülerleşme, modernleşme ve eğitimin bir arada gittiğini düşündüğümüz için kitabî olarak yabancıydı. İkinci olarak, yeni bir olguya işaret ediyordu: çünkü Anadolu’dan İstanbul’a gelmiş olan kadınların geleneksel başörtüsünden ya da muhafazakâr ailelerdeki İslami örtünme biçimlerinden farklı bir Müslüman kadın profili ortaya çıkıyordu. Yani gözlemlediğimiz alışılagelenden farklı olduğu gibi, bildiklerimize de yabancı kalıyordu. Üçüncü olarak, İslam’da özne olarak kadının yeri yoksa peki bunlar kimdi? İslamileşme hareketinde kadınlar aktörler mi? Kendi istekleriyle mi örtünüyorlar? Çalışmaya böyle bir merakla, bu durumu anlamak için başladım. Bir yandan bireysel bir sorum da vardı. Ben de aynı tarihsel ve kültürel havzanın bir parçasıysam, aynı toplumda yaşıyorsam, kadın, Türk, Müslüman olarak nasıl bir ortak paydamız vardı?”
Göle, daha sonra başörtülü kadınlara sahip çıkmadıkları için feministleri suçladı, Fransa’da burka yasağı gündemdeyken verdiği bir röportajda burka için “Ben çok kışkırtıcı buluyorum. Herkes burkanın karşısında: Müslümanlar, laikler, kadınlar, siyasetçiler... Burka azınlığın gücü, modernitenin aydınlık dünyasından kopuş. Gölgeyi, karanlığı hatırlatıyor bana. Ne güzel! Her şey aydınlık mı olacak kardeşim. Tam mahrem. Biz "modern mahrem" diyorduk. Bu, modernliğe karşı tam karanlık. Ben de zaten tam aydınlıktan yana değilim! Burkanın bu kadar tantana koparmasını eğlenceli buluyorum... Burkan hatırlattıklarını, burkanın karanlığının rahatsız ediciliğini seviyorum, düşündürücülüğünü seviyorum” dedi.
Türkiye’deki entelektüel ortam için kaldırılıp, anlaşılması hayli ağır bir entelektüel kışkırtıcılık olan bu sözler yıllar içinde “Ben burkanın karanlığını seviyorum”a dönüştürüldü.
Sonra bunlara Yetmez Ama Evetçilik, başörtüsüne özgürlüğe verdiği destek nedeniyle AK Parti’nin daha sonraki yıllardaki bütün günahlarına ortak edilme de eklendi.
Böylece Nilüfer Göle, hatta Tanıl Bora da başka pek çok liberal, demokrat, sol-demokrat aydın gibi zamanında dincileri şımartıp, başımıza çıkaran, ağacın yaşken eğilmesine itiraz eden, Kemalizmi, orduyu eleştirip AK Parti’nin önünü açan hainler listesine eklendi.
Ve bir kesimin gözünde sonsuza kadar susmaya mahkum edildi. Bu tek taraflı müebbet susma cezasını bozdukça da “bu hala konuşuyor” tarzı magandaca anti-entelektüel tepkiler, homurtu sesleri duyuluyor.
Sanki tam ordu, yargı, CHP, medya; dincileri, türbanlıları, tarikatları, cemaatleri, Milli Görüş’ü bastırıp, ortadan kaldıracaktı da bu laik aydınlar “yapmayın” diye yetişti, onların elini tuttu, buna engel oldu.
Hayır, estağfurullah. Ağanın elini tutmak kimin haddine.
Tam da bunları yaptınız zaten. Hem de 75 sene yaptınız.
En son 28 Şubat’ta partilerini kapattınız, başörtülüleri üniversitelerden attınız, imam hatipleri bitirdiniz, Erdoğan’ı hapse attınız. Çankaya’ya türbanlı first lady çıkmasın diye meydanlara dökülüp, muhtıra yayınlattınız.
Elinizden geleni ardına koymadınız.
Sonra ne oldu?
Bastırmaya çalıştığınız şeyin bu ülkenin büyük ve kalabalık bir gerçeği olduğuyla yüzleştiniz.
Entelektüellerin suçu gerçek entelektüeller oldukları için bunu önceden görüp, tespit, etmek, uyarmak, fotoğraf çekmek, adaletsizliklere ve eşitsizliklere karşı ses çıkarmak oldu.
Ama buna rağmen yıllarca kadınların başörtüsü takmasını en büyük mesele ettiniz, başörtülülerin üniversiteye gitmesine, meslek sahibi olmasına, Çankaya Köşkü’ne çıkmasına, milletvekili olmasına ordu ile birlikte direndiniz.
Kürtlerin en temel dil haklarına bile tahammül edemediniz. Çözüm sürecine bile ayak sürttünüz.
Bunları yaparken laik demokrat aydınlar, yapmayın, etmeyin böyle olmaz diyerek sizi makuliyete, insan haklarına, demokrasiye çağırdı, dinlemediniz.
Karşınızda büyük ve haklı bir rövanşist öfke biriktirdiniz.
Şimdi de bu tarihsel takıntılarınızın yarattığı kutuplaşmanın sonuçlarını bunun yanlış olduğunu söyleyenlerden çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Halbuki dünyanın en yüksek enflasyon oranlarından biriyle bile bu halk gidip tekrar AK Parti’ye ve Erdoğan’a oy vermişken, tam da aynaya bakıp, biz nerede hata yaptık diye muhasebe etme zamanıydı.
Ama hala herkesin hafızalarındaki yakın geçmişten ders çıkarmamakta, tarihsel süper haklılık iddianızdan vazgeçmemekte ısrar ediyorsunuz.
Karşınızdaki rövanşı büyütüyor, iktidarın değişiminin önünde psikolojik bir bariyer olmaya devam ediyorsunuz.
Bir de suçu zamanında alternatif orta yollar göstermiş, dışlayıcılık yerine kapsayıcılık, düşmanlaştırma yerine anlama ve birlikte yaşama tavsiye etmiş entelektüellerde buluyorsunuz
Önyargılarınızın öngörü olduğunu zannediyor, bizi mutlu cehaletimizle baş başa bırakmayıp kafalarımızı karıştırdıkları, kendi mahallerinin dışına çıkmaya cesaret ettikleri için entelektüelleri suçluyorsunuz.
Hayır bunu sana entelektüeller yapmadı, ne yaptıysan kendin yaptın!















Ayrıca da, sizin yazılar Nilüfer Goleden, Tanıl Boradan daha sert, Neden tartışma konusu olmuyor, merak ediyorum..
Yanıtla (1) (2)Kendi yetmez ama evetçiliginin vicdani yükünü hafifletmek için fırsat kollaması, bu konuda da burdan kendince bir çıkarım yapması ama kişisel olarak eleştirdiği güruhta pek iplenmemesi olabilir mi? Belki bir gün yetmez ama evetçilikte bizi iyi yediler, acaba yanlış mı yaptık diye de sormaya cesaret eder...
Yanıtla (0) (4)Yazdığın uslupla tamda yukarıda bahsi geçen olayın gerçekliğini ispatlamişsın. Bir daha oku seni anlatıyor yazı.
Yanıtla (2) (1)Siz önce ne kadar darbeci olduğunuzu bir kabul edin ondan sonra yetmez ama evetçi avına çıkın. Ne güzeldi değil mi? Ordu vardı, generaller başbakanları yola getiriyordu, başbakanmış, halk seçmiş kimin umurunda. Rejimin adı cumhuriyet, yaptığınız mitingler de sözüm ona cumhuriyet mitingi idi. Şimdi AKP'nin çocukları ballı koltuklara oturduğu için sesiniz çıkıyor ama dün generaller yönetim kurullarında boy gösterirken, çocukları ballı maaşlı koltuklarda kurulurken sesiniz çıkmıyordu.
Yanıtla (0) (0)Yıldıray Oğur diye yazılır, jakoben kemalist terbiyecisi diye okunur. Mükemmel tespitler. Keşke CHPliler de nasiplenebilseler.
Yanıtla (3) (0)Jakoben Kemalist Bükücü (JKB) desek daha doğru...
Yanıtla (0) (0)"HDP türevlerinden MHP'ye, yaşamım boyunca oy vermediğim parti kalmadı. Sen hep CHP'ye oy verdin" dedim beni YAE'cilikle suçlayan arkadaşıma, ki YAE'ci değildim. Dümdüz destekledim o paketi. Şimdilerde ülkenin bu iktidarca getirildiği yere bakıp "Pişman mısın?" diye soruyor. "Gökyüzünde durmadan aynı yere bakarsan mutlaka bir kuyruklu yıldız yakalarsın ama bu seni kuyruklu yıldız avcısı yapmaz. Evet AKP konusunda haklı çıktın, onlar senin söylediğin her şey.. Ama bu beni saf yapmıyor." dedim.
Yanıtla (0) (1)Bu ülke de, sosyal kültürde ve dolayısıyla da herşeyde siyasette, sanatta, sporda, kamu yönetiminde, ekonomi de vb) varolan yanlışlara yönelik doğruları söyleme, işaret etme de kendini sorumlu hisseden cesur (bir daha yazalım "cesur"!) insanlara ihtiyaç var. Başka türlü olmaz, yani hiçbirşey değişmez. İyi, güzel, doğru olana değişim gökten zembille filan inmeyecek. bedeller ödenecek ve hayatı oluşturan her olgu da, değişim döngüleri yaşanmalı. Hayatta yanlış olanlar yokolmaya doğru erimeli...
Yanıtla (0) (0)Kemalistler Erdoğan’ı potasına alıp eritti, harika bir NeoKemalist yarattı, halen daha “Yetmez ama Evetciler var ya” diyorlar. Entelektüeller, bu yığınların “Sizden daha zeki daha insaniyiz” iddialarını çürüttüğünden dolayı katlanamıyorlar.
Yanıtla (0) (0)Tüm doğru ve yanlışları salt oy hesabına dayandırmak...Çoğulculuk ile uyumu özendirmek hatta benzeşmek bilmem ne kadar doğru....Varsayalımki yanlıştı bunun karşıtı fanatikleşmek korku doğurmaya yeniye şükr etme çabasımıdır.
Yanıtla (0) (0)Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olmamıza neden olan sözde entellektüellerimiz!!!. Ziya paşayı bir daha hatırlayalım “ “Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzârinde” (acemi müneccim gökte yıldız ararken önündeki çukuru görmezmiş). Bizim güya aydın takımını bundan daha iyi anlatan bir ifade herhalde zor bulunur.
Yanıtla (1) (2)eskisi gibi parlak entelektüeller çıkmaması ile ilgili bir sorun değil bu yani bu yapısal bir sorun bence.”...***BIZCE ta kendisi,,Bildigini,bilen Gercek Bilgeler az....mesela,,yutup çıktı mertlik bozuldu..Cok guzel uzmanlarda var..altin kaplamali tenekelerde...Bazi çobanlar cok entelden daha ilgi çekici..
Yanıtla (0) (0)Sizin de entellektuellik anlayışınız sanırım, illaki geçmişi eleştirmek, farklı düşünmek, farklı düşünenlerden yana tavır almak olduğu yazilarinizdan anlasiliyor. Ancak, şu anda tartisilmayan başörtüsü gibi konuları gündeme getirerek, Kemalist teyzeler diye insanları küçümseyerek entellektuel olamazsınız. Adeta geçmişten gelen kindarliginizi sergilemiş olursunuz.
Yanıtla (2) (2)Bahsettiğiniz aydınlar ! Önyargının cehaletini entelektüellik zannediyorlar aydını böyle olanın burnu .... çıkmazmış ... çıkmıyor zaten
Yanıtla (3) (3)Bu insanlara gelen tepkiler kitaplarında yazan "Kemalistlerin korkulu rüyalarını dile getirmekten" kaynaklanmıyor. Aslolan yazıda geçen isimlerin kamusal bir figür olarak 15 yıl önce yaptıkları siyasi çıkarımların ekseriyetle yanlış çıkmasından kaynaklı. 2000lerden itibaren sol ve liberal aydınların tamamı vesayet ve Kemalizmin yok edilmesi ve ılımlı İslam'la birlikte daha demokrat bir Türkiye oluşacak dediler. Ve oluşmadı, bu insanlara kim niye inansın? "Entelektüellere bunu kendileri yaptı."
Yanıtla (18) (4)Doğru yorum!
Yanıtla (2) (1)Adına ne derseniz deyin: ....... ait kişilerin her zaman mutlu ve zengin olduğu,............ ait insanlarında accik şekerlemeler ile avutulduğu ülkede yaşıyoruz.....
Yanıtla (3) (0)İkinci çoğul şahıs üzerinden yapılan değerlendirmeler, genellemeye dönüştüğü için, sorunlar barındırıyor. Göle gibi CHP kökenli aileden gelen ve/ya Chp oy veren ve ‘makuliyet’ içerisinde davranan büyük bir kesimde var ve aynı zamanda muhafazakar kesim içerisinde hizbullah, fettullah gibi’ şiddete dönebilen gruplar ve bunu savunan, ayrımcı yazarlar, düşünürler var, kontrol edilmesi zor, büyük bir kitle. İstediğimiz sonucu çıkarmak için indirgeyicilikten kaçınmak gerek yani.
Yanıtla (3) (0)değerli yıldıray bey o kadar haklısınız ki bazen şu muhalif kanallara göz attığımda özellikle de o bahsettiğiniz bazı tiplemelerin islam ve müslümanlar hakkında kafalarındaki arkaik yaklaşımı gördükçe bu kadar eleştirmeme rağmen yahu şu ak parti boşuna destek görmüyor demeden edemiyorum ama onlar hala o yankı odalarında dövüne dursun.
Yanıtla (5) (7)Siyasal İslamın Atatürkçülüğün temsil ettiği çağdaş Cumhuriyet değerlerine karşı Türkiye’de ortaya çıkan özgün direniş biçimi olarak gördüğüm başarılı türban direnişine hâlâ destek aramaya ne gerek var? Bence bir suçluluk duygusundan kaynaklanıyor.
Yanıtla (0) (5)Kürtlerle ilgili olarak kısmen Muhafazakarlarla ilgili olarak tamamen katılıyorum Liberal Demokrat Sol-Demokrat kimselerin en büyük yanlışları Milliyetçiliğe Abartılı bir şekilde adeta saldırmalarıdır
Yanıtla (2) (3)Konuyu anladığınızdan emin değilim.
Yanıtla (5) (1)Türban takan kadınlar, en zor zamanlarında onlara destek veren, en önde türban mitinglerinde yürüyen insan hakları savunucu Ömer Faruk Gergerlioğlu haksız yere hapse atılınca gıkları çıkmadı. Vefasızlık çok kötü bişey bence. Sonra neden kimse yanımızda olmuyor? Genel bir durum bu vefasızlık. Benden olmayan beni ilgilendirmez bakış açısı.
Yanıtla (15) (2)Milletimizin tek/yegane düşüncenin/anlayışın sahibi olduğunu sanıyor olamayız. 90 milyon aynı düşünmüyor, bu hem doğal hem de sağlıklı. Sorun farklı düşünen insanların ortak alanlarının nasıl huzurlu bir ortam olarak korunacağıdır. Yani kimsenin olmayanın nasıl idare edileceğidir. Burada anayasa ve bağımsız kurumların sağlamlığı, sahipliliği ve tabii ki halkın duyarlılığı önemlidir. Başa kim gelirse gelsin, milletin farklılıklarının farkında olarak birliğe ve huzura hizmet etmesidir.
Yanıtla (2) (0)Bir anlamda Türban, başörtüsüne, yani çarşafa karşı bir başkaldırıdır diyor N. Göle. Kesin inançlı insanlar düşünmeyi ve düşünen insanları sevmedikleri doğru. bunun lidere, şeyhe, efendiye bağlılığı yok edeceğini var sayıyor olmalılar.
Yanıtla (1) (0)İktidar olma niyeti olan CeHaPe zihniyeti için ibretlik bir yazı.. Fikrinize sağlık.!
Yanıtla (2) (3)Bu gün kendini "Liberal-İslamcı Entellektüel" olarak tanımlayan birçok şahsiyet bu konuma güya solcu geçmişlerinden avdet etmişlerdir. Karl Marx Peygamber, Das Kapital kutsal kitap, "Halkların Kardeşliği" slogan iken, kolayca Hz Muhammed Peygamber, Kuran kutsal kitap, "Ümmet Birliği" yeni slogan olabilmiştir. Çok arzu ederseniz buna Kemalizm, Nutuk ve Devletçilik üçlemesini ekleyebilirsiniz. Bu geçişliliğe Siyasal Eyyamcılık adını verebiliriz.
Yanıtla (2) (2)En baştan kısıtlanmış bir tartışmanın içine çekilmeye çalışılıyoruz. "Mahalle" ne demek ? gerçek entellektüellerin ve bilim insanlarının bir mahallesi olmaz, gerçek entellektüel olgulara belirli bir mesafeden bakar, taraf tutmaz, bir kulübe üye olmaz, İslamcı veya laik entellektüel diye bir ayrım söz konusu değildir. Eyyamlektüellik tuzağına düşmemek gerekir.
Yanıtla (2) (1)Bu kadar derine inmeye gerek yok, neden sahsa oy verdi bu halk , elbette yüzlerce sebep sayilabilir, ben Aziz Nesin in bu soruya cevabini arada You Tube dan dinliyorum, en isabetlisi bana göre. Sizin demokrasiyi sahiplenmenizi takdir ediyorum,hele „kürt“ kelimesini her kesimden ezberlenmis masallara ragmen ele alarak yaziyorsunuz, bu karanlikta az da olsa isiktir,cesur olmak gerekir, zor istir.
Yanıtla (1) (0)Nilüfer Göle gibiler bu iktidara ve anlayışa destek olup, yollarını açtıktan sonra niye ülkeyi terk etmişler! Korkarım bu gibilerin kalan ömrü hem kendi içlerinde, hemde dışarıya karşı geçmişte yaptıkları ile çaresizce boğuşarak, ….ama diyerek kendilerini kendi zihinlerinde dahi aklama çabası ile geçecek. Surum çok açık ortada. Bu arada tanınmış bir sağ entellektüel olan Dücane Cündioğlu’ nun son yıllarda “ kemalizm” hakındaki düşünceleri de çok enterasan.
Yanıtla (4) (13)Cumhuriyetin ilk yıllarında gördüğümüz kadarıyla insanların bilhassa hanımların kılığına hiç karışılmamış bilahare bazı fanatikler bu başörtüsü işini uzatmışlar 1950 den sonra demokrasi biraz izleyince itirazlar başlamış neticede ülke rayına oturmuş iyi kötü gidiyor aşırı olanlar her zaman vardır olacaktır sakın ve soğukkanlı olmak gerekmektedir.
Yanıtla (3) (4)Yerli ve milli entellektüel kalitesi de yerlerde, Kapıkuleyi çıksa çarpanı çok düşük olan yazarlar dünya çapındaki Akademisyenler ile alay eder, entel camiamız farklı ve dikkat çekici olmayı, gerçekçi olmaya tercih eder. Baksan tipik ergen savrukluğunu entellektüellik sanar! Kendi oturdukları zemini kendi tahrip etmiş, ülkeyi terk etmek zorunda kalmış şimdi oradan akıl veriyor. Entel ile entellektüel arasında sıra dağlar var, Rahmetli Cem Karaca’ nın yarım porsiyon aydını bunu tarif eder.
Yanıtla (5) (1)Bizim milletin elinin ayarı yok Vur deyince öldürür Karabekir Paşa idamla yargılanır Alkışlar Beraat eder Yine Alkışlar.
Yanıtla (6) (0)