Bu tekinsiz dünyada ülkeyi kim koruyabilir?
Soru şöyle de sorulabilirdi: “Bu tekinsiz dünyada Türkiye’yi kim, hangi lider, hangi iktidar koruyabilir?”
Ama cevaba gelmeden sorunun kendisi bile “iktidar propagandası” hissi uyandırmaya yetiyor.
Zaten tam olarak da bu hissi konuşmalıyız.
Çünkü uzun süredir Türkiye’de bu soru ve cevabında bir tekelleşme var.
Cevabını bırakın, sorunun kendisi bile iktidar propagandasının en önemli argümanı.
Halbuki bu soru üzerinde düşünmeden 14/28 Mayıs 2023’ü , Mayıs 2023-Mart 2024 seçimleri arasındaki farkı anlamak da, 2028’deki muhtemel senaryolar üzerinde düşünmek de zor.
Belki objektif düşünmek için biraz Türkiye’den uzaklaşmaya ihtiyacımız vardır.
Muhtemelen dün İran’ın drone sürüsü kendilerine doğru gelirken İsrailliler de bu soru üzerinde düşündüler.
İlk seçimde kararlarını verirken akıllarında bu soru olacak.
Kasım ayında başkan seçecek Amerikalıların tercihinde de bu soru kritik olacak.
Macarlar bu soruya bir kere daha Orban diye cevap verdiler geçen yıl.
Benzer korkular yaşayan İtalyanlar da siyasete Mussolini çizgisindeki partide başlamış Meloni’yi seçtiler.
Hollandalılar ülkenin sınırlarını ve kültürünü korumada en sert adam olan Geert Wilders’i tercih ettiler.
Slovaklar da Ukrayna krizinin daha fazla içine girmekten korkup, Rusya yanlısı Pellegrini’yi devlet başkanı yaptılar geçen hafta.
2027’de Fransızlar Macron ve Le Pen arasında karar verirken de bu soru en kritik soru olacak.
Bu hafta sonu sandık başına gidecek Hindistan’da Modi’de halka bu sorunun doğru cevabının kendisi olduğunu söyleyerek kampanya yaptı.
Haziran ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde bu soru yüzünden aşırı sağ ve Avrupa-septik partiler çoğunluğu ele geçirebilir.
Yani biz kaçsak da peşimizden kovalayan, küresel bir soru var karşımızda.
Türkiye’de 14 Mayıs 2023’de yapılan genel seçimin sonucunu da aslında bu soru belirledi.
31 Mart’ta ise seçmene sorulan soru bu değildi.
14 Mayıs ile 31 Mart arasında temel fark bu kadar basitti aslında.
Sorulan soru farklıydı.
( Etyen Mahçupyan Serbestiyet’teki son yazısında bunu detaylı olarak yazdı)
Eğer dünyada önümüzdeki yıllarda küresel barış, eşitlik, adalet ve düzen hakim olmazsa 2028’de de tekrar halka bu soru sorulacak.
Peki iktidar ve muhalefet bu sorunun akla ilk gelen cevabı olabilmek için ne yapıyor?
Bu soruya geçmeden bir rakama biraz daha yakından bakalım:
271019210019
Son birkaç haftadır Türkiye’yi karıştıran bir kod numarası bu.
Türkiye’nin ihracat kalemleri listesinde Kerosen yani jet yakıtının kod numarası.
Türkiye’den İsrail’e ihracatın devam etmesine, listede jet yakıtının bile olmasına insanlar haklı olarak tepki gösteriyorlar.
Bu acımasız katliam karşısında çaresizlik hissiyle insanlar en azından kendi ülkelerinin yapabileceğinin maksimumunu yapmasını talep ediyor.
Türkiye gibi siyaseten kutuplaşmış bir toplumda gerçek zaten öksüz, üstelik Gazze meselesi yerel seçim tartışmalarının da bir parçası oldu.
O yüzden listede bu kod numarasını görenler İsrail’in Türkiye’den aldığı jet yakıtı ile Gazze’yi bombaladığını bile iddia etti.
Halbuki gerçek o kadar acımasız değildi.
Ticaret Bakanı, epey geç kaldığı için duyulmayan açıklamasında jet yakıtının yakıt ikmalinde sivil uçaklara satılan yakıt olduğunu anlattı.
Bakanlıktan aldığım biraz daha ayrıntılı bilgilere göre durum şöyle:
7 Ekim 2023 ile 31 Mart 2024 tarihleri arasında İsrail’e 110 bin dolarlık Kerosen yani jet yakıtı ihraç edilmiş.
Bunun %99,2'si 2023 yılında yapılmış.
2024 yılında sadece Mart ayında 918 dolarlık bir ihracat görülüyor.
2023 yılının tamamında yapılan ihracatın toplamı 641 bin dolar.
Bunun %93'ünü SOCAR ve yüzde 7’sini Petrol Ofisi yapmış. İkisi de özel şirketler.
Peki kime ihraç etmişler?
Şirket adları: Israir Airlines, Challenge Airlines, Arkia Airlines, Corendon Airlines, Shino Aviation ve El Al İsrael Airlines.
Tamamı İsrail merkezli sivil havacılık şirketleri. Bazıları yolcu uçağı, bazıları da özel uçaklar işletiyor.
Yani Türkiye havalimanlarına gelen İsrail sivil uçakları yakıt ikmali yapmışlar, bu da kayıtlara ihracat kalemi olarak girmiş.
Normal zamanlarda rutin olan yakıt ikmali üzerinden ihracat, Gazze gibi bir insanlık krizinde tepki çeken bir meseleye, iktidarın çelişkileri teşhir edilirken bir malzemeye dönüştü.
Ama bu gerçeği Gazze’deki katliam karşısındaki hiçbir şey yapamama hissiyle boğuşan, en azından kendi ülkesinin daha fazlasını yapmasını isteyen insanlara anlatmak kolay değil.
Çünkü Filistin konusunda çıtayı yükseltmiş olan bizzat iktidarın kendisi.
2009’da One Minute olayı bir tarafa, önce 2010’da sonra 2018’de iki kez İsrail Büyükelçisi’ni geri göndermiş, her Gazze operasyonu sırasında İsrail’deki hükümetlerle açıktan tartışmaya girmiş, Hitler benzetmeleri yapmış, 7 Ekim’den sonra İslam dünyasında Hamas’a kurtuluş örgütü diyerek destek veren, üç çocuğunu İsrail öldürünce Hamas liderlerinden Haniye’yi taziye için arayan dünyadaki tek lider (Katar Dışişleri Bakanı dışında) olmuş Erdoğan’ın ve AK Parti iktidarının en azından Filistin meselesindeki hassasiyetine herhalde kimse itiraz etmeyecektir.
Hatta uzun süre bu hassasiyet Türkiye’de muhalefet tarafından aşırı bulundu ve eleştirildi.
Türkiye’de iktidarın Gazze politikası yerden yere vurulurken, Erdoğan’dan aldığı taziye telefonunu salondaki diğer Hamaslı yetkililere hoparlörden dinleten Haniye’nin böyle düşünmediği
herhalde belli oluyor.
Aslında Erdoğan ve Türkiye, 7 Ekim’den sonra uzun bir süre çok alttan aldı, diyalog kanallarını zorladı, arabuluculuk denedi.
Hatta bu sırada Türkiye’de yapılan Filistin eylemlerinde polis gaz kullandı.
Sonra mesele Batı’dan sadece Hamas’ın 7 Ekim saldırısına indirgenip, Gazze’deki İsrail’in katliamı “meşru müdafa” olarak görmezden gelinince, Batılı liderler Tel Aviv’e desteğe koşunda Erdoğan da ünlü konuşmasını yaparak mücahitler grubu diyerek sahip çıktığı Hamas’a karşı IŞİD koalisyonu gibi bir koalisyon kurulması girişimlerine itiraz etti.
Ama Hamas’a mücahitler grubu diyen tek İslam dünyası lideri olan Erdoğan, İsrail’den elçisini çekmedi, İsrail ile tüm ticari, diplomatik, siyasi bağlar koparılmadı.
Peki bu kez neden Türkiye daha temkinli davrandı?
Dünyada bölgedeki İslam ülkeleri dahil İsrail’le tüm ticareti kesmiş tek ülke Malezya.
Malezya uzakta ve İsrail ile ticareti zaten kısıtlı.
Türkiye, ticareti kısıtlayan ikinci ülke oldu.
Diğer Batılı ülkeler ise hala İsrail’e silah satışının yasaklanmasını tartışıyor.
Bütün İslam ülkeleri içinde bu kararı sadece Türkiye ile Malezya’nın vermiş olması tabii ki tesadüf değil.
Pakistan’ı dışarıda tutarsak İslam dünyasının iki seçimli demokrasisi Türkiye ve Malezya. İktidarların üzerinde hala toplumun baskısı var.
Nihayet devlete adım attıran sivil toplumun baskısı oldu.
Tekrar sorunun cevabını arayalım. Neden Türkiye’de daha önce sonuncusuyla kıyasla sınırlı kalan İsrail’in Gazze saldırılarında yaptığını bu kez yapmadı?
Çünkü Gazze faciasından çok önce iktidarın dış politikasında radikal bir değişiklik oldu.
Türkiye, dış politikada vites küçülttü.
Ekonomik sorunların da tetiklemesiyle kavgalı olduğu Körfez ülkeleri ve Mısır’la barıştı. Suriye’ye barış sinyalleri gönderildi. Ukrayna-Rus krizinde Batı’nın net Ukraynacı çizgisi izlenmedi. Gazze öncesi İsrail’le de yeniden ilişkiler kurulmuştu.
Ve hemen ardından benzeri yaşanmamış Gazze geldi. Kurulan bütün bu dengeleri sarstı.
Türkiye’deki iktidarın önünde iki yol vardı; Ya AK Parti’nin klasik dış politika reflekslerine geri dönülüp, en üst perdeden Gazze’ye tepki gösterilecek, elçi çekilecek ve bütün ilişkiler dondurulacaktı ya da..
İkincisi tercih edildi.
Türkiye’nin Gazze’de herkesin en önüne geçmemek diye bir politika izlediği anlaşılıyor.
Burada gözetilen denge özellikle de yeniden ekonomik-siyasi ilişkilerin kurulduğu Arap ülkelerini Gazze meselesinde gölgede bırakmamak, onları kendi toplumları nezdinde mahcup etmemek.
Çünkü Körfez ülkeleri ve Mısır, Gazze konusunda sessiz, aşırı temkinli, Hamas’a çok mesafeli, İsrail ile kötü olmadan bu krizi atlatmak ve Gazze’deki savaşı bitirmek istiyorlar.
En ilerisini yapan Katar’ın pozisyonu bile arabuluculuk.
Hiçbir Arap ülkesinin gündeminde İsrail ile ticareti kesmek, İsrail’e ambargo uygulamak, petrol vanalarını kapatmak yok.
Anlaşılan Türkiye’nin Gazze meselesinde politikası da buna uyumlu ilerliyor.
Bu konuda Erdoğan’ın dümeni Hakan Fidan’a ve Dışişleri’ne bıraktığı görülüyor.
Aslında 28 Mayıs’tan bu yana Erdoğan ekonomide dümeni Mehmet Şimşek’e verdiği gibi dış politikada da dümen Hakan Fidan’da.
O da kapalı kapılar ardında müzakereyle iş yapmayı sürdürüyor, arabuluculuk imkanlarını zorluyor, son sürpriz basın toplantısından Gazze’ye yardım atmak için İsrail ile bile bir diyalog olduğu anlaşılıyor.
İşte Gazze gibi yaşadığımız devrin en korkunç trajedisinde, AK Parti iktidarının bu kez diplomatik yolları, yöntemleri izlemesi o yüzden göze batıyor.
Gazze gibi bir katliam karşısındaki bu siyaset, pasif, etkisiz bulunuyor, tabiri caizse toplumu kesmiyor.
“Ey”lerle fazlasına alıştırmış iktidarın bu kez tüm ipleri koparmama siyaseti, mesela ticaretin sürmesi de çelişki olarak görülüyor.
Hem Gazze konusunda hassas olanlar hem de muhalefet bu çelişkiyi kullanıyor ve kullanacak.
İktidar ahlaken doğru politika ile rasyonel politika arasında sıkışmış görünüyor.
Fakat eleştirilere rağmen iktidar heyecanlı, yayılmacı, atak, tepkisel dış politikasına dönmüyor.
Çünkü artık ne bunu kaldırabilecek bir dünya var, ne de Türkiye’nin bunu taşıyabilecek ekonomik ve politik gücü.
Kötü tecrübelerle oluşmuş frenler çalışıyor.
Son olarak İran-İsrail meselesinde Cumhurbaşkanı henüz hiç birşey söylemedi, bütün açıklamalar Dışişleri Bakanı’na bırakıldı.
Tarafsızlık, mesafe, olaylara fazla karışmama yeni dış politikanın esası oluyor.
İktidar bunu ne kadar sürdürülebilir, tam tersine alıştırılmış iktidarın tabanı bundan ne kadar memnun ve tatmin olur gibi soruların bir cevabı yok. Gazze’deki diplomatik politika, AK Parti’ye yerel seçimde bir miktar oy kaybettirmiş gibi görünüyor.
Peki, buna karşı muhalefet ne yapacak?
Sadece iktidarın çelişkilerini teşhir mi edecek, yoksa dış politikada, Türkiye’nin bu tekinsiz dünyada nerede durması ve ne yapması gerektiğine dair kendi fikirlerini oluşturacak mı?
Yoksa Yurtta Sulh Cihanda Sulh gibi bir tarafsızlık sloganının arkasına saklanmaya devam mı edecek?
CHP’nin dünya algısında iki birbirine zıt renk görünüyor.
Bir tarafta tabana da hakim ana ideolojik çizgi solcu, ulusalcı bir antiemperyalizm, anti-Amerika, anti-NATO çizgisi.
Ama resmi dış politika söylemi emekli büyükelçilere emanet.
Onlar da her konuda Batı ittifakı içinde kalalım, başımız ağırmasın çizgisini savunuyor.
Peki bu çizgi ve çizgisizlik merkezi, patronu kalmamış, çok başlı ve tekinsiz dünyada Türkiye’nin çıkarlarını savunmak, Türkiye’yi güçlendirmek ve korumayı sağlar mı?
Bu sorular, sadece dış politika uzmanlarına bırakılmayacak kadar önemli ve iç siyasetle doğrudan ilişkili sorular.
Bu sorulara verilecek cevaplar, dış politikadan önce Türkiye ve gelecek tahayyülümüzü de belirleyecek.
Ama nedense genel seçimlerin sonucunu belirleyen bu mesele üzerinde ciddi bir tartışma yürütülmüyor.
Siyasi sömürü için kullanılmaktan bıkkınlık veren “beka kaygısı” derken kaşınanın gerçek bir kaygı olabileceği ihtimali pek düşünülmüyor.
Halbuki bütün dünyada hissedilen tekinsizlik duygusu Türkiye’de de hissediliyor.
Ve önümüzdeki dört yılda dünyanın düzene kavuşacağını, herkesin kendini güvende hissedeceğini herhalde kimse iddia edemez.
Belli ki krizler derinleşecek, çok başlı dünya daha da tekinsiz hale gelecek.
O zaman en baştaki soruyu bir daha sorarak bitirelim;
Peki, 2028’de daha da tekinsiz dünyada Türkiye’yi kim koruyabilir?















Sağlam, güçlü ve adalet temelindeki devlet korur, dolayısıyla sayın yazarım soru kim olmamalı ne olmalı, kimselerle fazla yol alınamıyor maalesef
Yanıtla (0) (0)Türkiye yi gençler korur
Yanıtla (0) (0)iyi guzel de, iktidarin ekonomide ve ulkenin uzerinde yukselebiliecegi temel sektorler eksenindeki basarisizligi bir yana, "temel haklar ve adalet" eksenindeki yikiciligi hakkinda bir sey soylenmiyor. Bunlar soylenmezse de, guvenlik mi ozgurlukler ve adalet mi dendiginde zaten dunyanin hemen hemen her yerinde insanlar guvenligi seciyor. Sonuc olarak dogal cikarim da yazidaki yonlendirmenin, acikca olmasa da, bu konudaki "ustaliga" dogru olmasi da surpriz degil.
Yanıtla (1) (0)Amerika ile Çin rakip yer yer karşı karşıya geliyorlar. buna rağmen ticaretini kesmiyor. Avrupa'ya Rusya ile ticaretinizi kesin diyor kolayca. neden böyle. çünkü Rusya ile Amerika'nın ticareti yok denecek kadar az. bizim İsrail ile ticareti kesmemiz doğru değil. hep ticaret yapıp hem tepki koymakta mümkün.
Yanıtla (3) (4)En akıllı yorum.
Yanıtla (0) (2)Etyen mahçupyan'ın ittihatçılarla zoru ne?
Yanıtla (0) (0)Türkiye'de iktidarın neler yaptığını cümle alem bildiği için "insan hakları" veya "diplomasi" ekseninde yapacağı dış politikayı kimse ciddiye almaz almıyor da. Vazo kırıldı. Güven sıfırlandı. + Hangi bagajlar var hangi şantajlar var onu da bilmiyoruz.
Yanıtla (3) (0)Suriye de Osmanlı olma hikayesi başlamadan gücümüz yetmez hatalı yapmayın diyenlere aydın denir.
Yanıtla (12) (4)Bugün yazanlara bir şey denmez. Sadece durum tespiti yapanlardır.
İdeolojik körlük yeni Osmanlı olma hayali Yurtta sulh dünyada sulhu pısırıklık olarak niteleyen İslamcılar bu duruma yol açtı.
Böyle bitmesi zaten kaçınılmazdı. Hayat öğretti acı gerçeği.
Gucumuz basta yeterdi dogru strateji uygulasak. Biz yapilacak en kotu sekilde hem arsiz hemde korkakca sureci yonettigimiz icin sonucuda fena oldu ama boyle olacagi belliydi.
Yanıtla (1) (2)Gücümüzün yetecegi şey neydi? Suriyeninin rejimini değiştirmek mi? Osmanliyi yeniden kurmak mı? Halifeliği tesis etmek mi? Bunlara neden ihtiyacımız var. Kendi ülkemizin refahı ve güçlenmesi için çalışmalıyız. Başka ülkelerde olanlardan vicdanı kişisel sorumluluk duyabilirsin. Ama T.C. devletinin böyle bir sorumluluğu yok. Araplarin her işine karışmak zorunda değiliz
Yanıtla (6) (0)Bizim coğrafyamız ve ekonomik büyüklüğümüz çağdaş değerleri savunan tam bağımsız bir denge politikasını gerektiriyor. 100 yıl önce hayatı savaşlarda geçmiş biri bunu görüp "Yurtta Sulh cihanda Sulh" demiş. Bundan sapıp, kof efelenmeyle her macera arayışında Avrupa ın da Arabın da kapısında dilenci oluruz. Bir musibeti sadece yaşayarak öğrenen bireyler olmamız ise ancak şehirleşme ve eğitimle aşılabilecek bir konu.
Yanıtla (10) (7)Geçmiş birinin ,tuhaf takipçileri batılı degerlere ve AB reformlarına düşman; oligarşi olarak yönetelim dertleri.Modern devlet; tüketim takliti ve batı ile siyasi ittifaktan ibaret degildir ayrıca avrasyacı kemalist de çok.Bu ülkede statukocu yobazlar ,Batılı devletlerdeki gibi Gnl.kurmay Msb lığına baglansın diyenlere bile Şemdin sakık'ın sahte ifadesi ile Andıç olayları ile iftira attılar.Kendi mahallelerinden olan Mumcu ve Haplemitoglunu suçu karşı mahalleye atmak icin harcadılar.
Yanıtla (3) (6)Güldal Mumcu'nun roportajlarını ve kitaplarını; Şengül hablemitoglu'nun roportajlarını isteyen okur, suikastlerle ilgili mahkemede yargılananların mesleklerine bakar.
Yanıtla (4) (1)Lider edindiklerinizi doğru şekilde öğrenin ,araştırın; kendi kurduğu kurumun (Ttk) bile sansüre uğrattığı,gerçeklikten koparılmış haliyle değil.Gerçek halini öğrenirseniz belki bugün yaşasaydı AB taraftarı olurdu tarzı polyannacı olmazsınız
Yanıtla (2) (2)Kimse geçmiş birinin tuhaf takipçileri değil, bu olsa olsa sizin kompleksli haliniz olabilir. Heykel görmek istiyorsan Avrupa’ya gitte gör.Biz, dogma bırakmayana hakkını veriyor ve ilmin aydınlık yolunda ilerliyoruz.Türkiye’de ki devrimin sembollerine sahip çıkıyoruz.Burası bir Ortadoğu ülkesi ve Osmanlı artığı binbir çeşit insanın toplandığı yerdir, ve homojen olmayan bu yapıdan, ulus devlet çıkarmak başka türlü çok zordur. Irak,Suriye,Afganistan,İran,Mısır gibi vs ülkeleri görüyoruz.
Yanıtla (1) (2)Gardrop düzenlemek moda devrimi bile olamaz.Bilim ile bilim edebiyatı arasındaki fark için Nietzsche nin başta "Şen bilim" olmak üzere eserlerini okumak isteyen okuyabilir.Nietzsche'yi şundan söyledim; ateistlerin çoğunluğunu oluşturan kesimiyle alay ettigi yerler tam Türkiyedekileri anlatıyor. Türkiyede sahte batıcılar bilim konusunda da ,yanlışlığı bilimsel olarak çoktan kanıtlanmış olan 19.yy pozitivizmiyle 21.yy da yürümeye çalışıyorlar yani hem siyasi, hem bilimsel olarak gericiler
Yanıtla (2) (2)Bilimsel olan devrim(hızlı dönüşüm) degil, evrimdir(yavaş dönüşüm).Kanlı maskaralıkları devrim isminde dini, lideri de tanrısı edinen sahte ateist dolu.Bazı ülkede herşey sahte..
Yanıtla (2) (0)Yüzyıl önce, gerçek modernleşme yanlılarına iftira atan sahte modernleşmeciler nedeniyle kavramların içi boşaldı.Batı medeniyetinin dinamosu; özgürlükçülük,kuvvetler ayrılıgı, kurallı devlet, liderlerin yetkilerinin sınırlı olması, sivil yönetim iken burada yüzyıl sonra bile hâla "ihtilalle, inkılapla" diyen,en yakın arkadaşlarını bile harcayarak keyfi yönetim kuran eski lider masalları ile egitimde demokrasi yerine lidercilik aşılanıyor, sonuç olarak da halk demokrasi yerine lider istiyor
Yanıtla (9) (5)Başka yerde inkilap yapan yok öylemi? Almanya'da Adenauer yok,Bramd yok, Fransada Degol yok,Fransız devrimi yok, Luther yok, Hiç lider kılıklı biri yok demokrasi kendiliğinden geliverdi.?
Yanıtla (2) (5)Sizlerle ligimiz farklı, biz batılıyız sizler ise K.korecisiniz. G.washongton, De gaulle vb liderlerin (koşullarına göre sürekli değişmiş) sözlerini ayet sayma, heykel fetişizmi vs batılı hiçbir ülkede yok; liderlere makul seviyede saygı ile yeniyorlar ,saçmalayarak gına getirmiyorlar; açtıgın yolda diye yeminler etmiyorlar.. Kübada bile yok bu tarz seyler; sadece K.kore ve Türkiye de var, halleri ortada, her yeni gelen lider ilk lidere özeniyor
Yanıtla (5) (3)Aydınlanma için Kant; " aklı kullanma cesareti" der.Lider edinen hele hele ebedi lider edinenler, aklını kullanamayanlardır, karanlıktadırlar.Eski lider sözleri paylaşarak sadece karanlık ve çözümsüzlük artar.
Yanıtla (9) (4)Şeyh edinen mürit ile lider edinen partizan arasında fark yoktur
Yanıtla (8) (2)Balkanlarda , Arap Coğrafyasında Osmanlıya ne gözle bakıldığını anlamadan 21. yüzyılda "gönül coğrafyamız"," Emevi Camiinde namaz kılarız" , veya birkaç yüz Filistinlinin gösterisine bakıp "Dünya Lideri"gibi içi boş palavralarla yapılan, ve Arapların iç işlerinde taraf olan dış politikanın ülkeyi getirdiği yer: 1-10 milyon sığınmacı 2 -Reel olarak 7000 $ milli gelir - 3 İki ileri 1 geri giden lafına güvenilmez ülke 4- Ne İsa ya(AB) ne de Musaya (Arap dünyası) yaranamamak
Yanıtla (4) (0)Chp ve Akp zihniyetinin safsataları, eski ve yeni liderlerin kötü yönetimleri ile yüzyıl çöp oldu. Akp nin islamcılığının ve Chp nin batıcılığının sahte olduğunu anlayanlar, derin düşünebilen, gerçekten batılı ve modern insanlardır, gerisi yalanlarla hayatını boşa harcayan,mahallesinin sürüsünde yaşamak isteyen, yüzeysel ve fanatik tiplerdir.
Yanıtla (5) (1)Bu iktidarın rutinidir: Kendisi bir sorun üretir, krize sebep olur. Sonra eskiye dönerek sorunu atlatmaya çalışır. Bunu da bir başarı hikayesi olarak pazarlar. Halbuki hiçbir şey yapmasa zaten ortada problem yok. Faiz konusunda böyle oldu. Dış politikada da aynısı geçerli. Dönüp dolaşıp "Monşerler" diyerek eleştirdiği hariciye zihniyetine döndü. Osmanlıcılık oynamanın, ideolojik diş politikanın zararını imkansızlığından gördü. Ne yapalım bu iktidar ancak "yaparak, yaşayarak" öğrenebiliyor
Yanıtla (5) (0)2028'de tekinsiz dünyada Türkiye'yi kim koruyabilir sorusunun yanıtı şimdiden verilemeyebilir. Ama kim koruyamaz sorusunun yanıtı bellidir. Mesela eğer ben; "bu can bu bedende oldukça" dedikten 24 saat sonra, bazı açıklarım üzerinden bir takım baskılara/şantajlara maruz kalarak dediğimin tam tersini yapıyorsam; Türkiye'yi ben koruyamam demektir.
Yanıtla (10) (1)Türkiye'yi tarih boyunca olduğu gibi yine Türk Milleti korur, korumaktadır.
Yanıtla (2) (1)Dünyayı halkların ortak aklı korur eğer vicdanlarından yola çıkarlarsa ve empati yaparlarsa,eğer halklar geçmişten gelem modivari öğretilerden ve kutsal kitaplardan yola çıkarlarsa ve birde müslümanlar ve yahudiler gibi kutsal kitaplarının Tanrının yazdığına inanıyorlarsa dünya yaşanır bir yer olmaktan çıkar ve çıktıda zaten. Türkiye’de ki halkta, empati yoksunluğunda bunun en güzel örneklerini vermektedir. Başkalarının inanç ve adetlerine vede tapınaklarına saygısı yoktur.
Yanıtla (4) (2)Editörün notu: Okullarda cümle kurarken noktalama işaretlerini öğretmiyorlar herhalde…
Cep telefonu ile yorum yazarken, bu tip noktalama işaretlerinde ki hatalar, görme zorluğundan, yazım zorluğundan, harflerin küçüklüğünden v.s olabiliyor. Okullarda dilbilgisi kuralları öğretiliyor. Ben, bu derslere zamanında katıldım. Bilginiz olsun, nezaket kuralları diye bir ders vardı, ona da katıldım. Belki, bu dersler sizin eğitim, zamanınıza yetişmemiş olabilir.
Yanıtla (0) (0)2028’de daha da tekinsiz dünyada Türkiye’yi bu hariç herkes yönetebilir. yazın bir kaç hafta kalacağı bir noktaya bile yüz milyon larca dolar para harcayıp saraylar yaptıran birinin ülkeye ne hayrı dokunabilir.
Yanıtla (9) (1)Bence yazar AKP yi desteklememiş.
Yanıtla (7) (1)Muhalefetin bu önemli soru için kafa yorması ve doğru söylemler üretmesi gerektiğini ustaca ifade etmiş.
Yeni bir parti şart,Akp ve Chp ile olmaz.Kılicdaroglu oncesinde, 90 yıl kötü sicili olan Chp den gerçek özelleştiri ve özür duyulmadı; tabanlarında bu kadar aşırılık yanlısı varken Chp gelirse halkı onlardan kim koruyacak diye sormak zorunda kalmamak için mumya partiler yerine yeni bir parti zorunlu
Yanıtla (8) (9)Akp ile chp arasında tercih yapmak gerçek bir seçim değildir; kötü ile berbat arasında zoraki seçimdir. Kurtlu bulgur ile zehirli bulgur arasında kalmak yerine, kaliteli bulgur için yeni bir parti zorunlu
Yanıtla (4) (5)Reis koruyacak.
Yanıtla (2) (6)Türkiye'yi koruyacak lider henüz doğmadı.
Yanıtla (0) (2)Eyyler, heeeetlyler geri tepti. Kucumsedikleri monserlerin dis politikasina donduler. Efeligin sonu alanmis. Buyuk lokma ye, buyuk laf etme demis eskiler. Turkiye'nin cikarlari her seyin ustundedir. Turkiye kimsenin hamisi degil. Osmanli biteli yuz yil oldu. Artik bunu herkes anlasin. Guzel bir yazi tesekurler.
Yanıtla (9) (3)Ayrıntılı açıklamayı okuduk , tamam , doğrudur.
Yanıtla (1) (1)Amma bir de şeref ve haysiyet denilen bir kavram var , bu sadece insanlara mahsus da değildir, devletlerin de bir şerefi, haysiyeti vardır, o ne olacak !
akp artı mhp ve diğerlerinin iktidarının koruyamayacağı çok açık.
Yanıtla (2) (1)bu ülke ye yeni bir vizyon dış politikada yeni bir siyaset gerekiyor.
dönme dolap siyaseti gibi vizyonsuzluk bu ülkeye yazık ediyor.
hosuna gıtmeyecek ama chp koruyacak.Akp memleketı batırdı,halen akp guzellemesı,ne zaman gerceklerı yazacaksınız nedır bu chp dusmanlıgı.
Yanıtla (10) (7)Türkiye'nin bir koruyucuya ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum.
Yanıtla (2) (0)Türkiye NATO üyesi, AVRUPA KONSEYİ kurucusu ve AB üye adayı bir ülkedir.
Bunlar gereği gibi değerlendirilir ise bir koruyucuya ihtiyacı yok. Zaten korucu arayan zihniyet dünyayı bu hale getirdi.
Jet yakıtını Türkiye’ye gelen İsrail’in sivil ve özel uçaklarına veriyoruz ya hani.Peki mevzuat gereği de vermek zorundayız ya. Ne bu şimdi? ANLAMADIM .
Yanıtla (1) (0)Akp ve reisin koruyamayacagi tecrubelerimiz ile sabit sayın yazar.
Yanıtla (8) (1)Yazar bu yaziyla AKP yi el altindan desteklemis.
Yanıtla (4) (4)Dünyada şu anda birçok ülke Vandallar tarafından yönetiliyor..Roma İmparatorluğu Kavimler Göçü ile gelen Vandallar tarafından yıkıldı..ülkemiz vandalların toplanma alan oldu..Sıfır terörle teslim edilen ülke uyuyan hücrelerin mekanı oldu..Bölgemizi istikrarlaştıran ülkelerin işbirlikçisi eli ayağı gözü Kısacası taşeronu oldu. ülkemizin kurtuluşu Erdoğan ve Bahçeli'nin gitmesine bağlı...
Yanıtla (5) (2)Soru kim değil, nasıl. Gücün ve imkanların çerçevesinde hareket edersen korunursun, boyunu aşan işlere kalkışırsan sürünürsün. Defalarca kanıtlanmış gerçekleri tekrar tekrar tartışmanın yararı yok.
Yanıtla (4) (0)Yazının sonundaki soruya cevap vereyim. Reisin zikzaklı ve U dönüşlü politikalarının ülkeyi koruyamayacağı çok açık.
Yanıtla (8) (2)Bu iktidar tavuk olmadan kümese girmeye çalışıyor sonra da böyle aciz durumlara düşüyor
Yanıtla (6) (1)Ülkenden geçen uçağa yakıt ikmali normal tabii ki ama ticaretin ‘özel şirket’ aracılığıyla yapıldığının vurgulanması rezillik olmuş. Rusyaya Ukrayna nedeniyle ambargo uygulayan, zamanında Kıbrıs nedeniyle Türkiyeye ambargo uygulayan kapitalist Batı bile böyle bir gerekçeye sığınmadı! Dünyanın en kapitalist ülkesi biziz galiba.
Yanıtla (6) (2)Nasıl da gerçekleri büken bir yazı: Bizim ticareti kısıtlayan 2.İslam ülkesi olmamız gayet doğal, çünkü Arap ülkeleri İsrail'le bırak ticareti diplomatik ilişkiyi bile daha geçen sene kurdu..olmayan ticaretin neyini kısıtlayacak?? Ne yapsam da Tayyipçilik yapsam diye düşünüp bunu yazmış
Yanıtla (12) (5)Konu jet yakiti lftlrasi. Genel Filistin politikası değil, ihracat değil. İktidarın zaman zaman yaptığı Gazze istismarı da değil. Konu jet yakıtı iftirası.Böyle bir iftira korosu vardı. Hadi bakalım tutarlılık, ilkeli olma testine.. Not: İhracat kısıtlamalarını destekliyorum. Geç de olsa doğrusu bu. Bedeli olabilir. Sorun değil.
Yanıtla (2) (2)" Bu tekinsiz dünyada ülkeyi kim koruyabilir? " ...
Yanıtla (8) (4)Merak buyurmayın!
Milletin feraseti büyüktür 2028 de de gereğini yapar, 31 Mart'ta yaptığı gibi..
Geç olsun güç olmasın da..
Ekonomide, faiz enflasyona sebep kamuflajıyla bile isteye piyasa fiyat dengesini altüst edildi, milletin cebini delindi, para pula çevirildi, ortada nas var denildi sonra parası olana, KKM ile tomarıyla faiz verildi vs vs..
Yanıtla (1) (0)Dış politikadaki mevzular, zigzag lar herkesin malumu zaten..
Ekonomi ve diğer konulardaki bir çok hata ve yanlışlar "Beka din iman ezan bayrak yerli milli" hamaseti ile bi şekilde kapatılıyordu,
31 martta millet dibi gözükmeyen beka hamaseti ne "artık yetti gari" dedi..
Peki, Türkiye gibi bir ülkeyi böyle bir pasif vizyonla yönetmen ve tekinsiz bir dünyada Türkiye’nin çıkarlarını böyle korumak mümkün mü?
Yanıtla (1) (0)Türkiye'nin pasif olmaktan başka çaresi yok diye karşılık vermek gerek. Aktif olmak ekonomik ve siyasi güç ister. İkisi de Türkiye'de yok. Suriye, PKK ve diğer bölgesel sorunlara verilen diplomasi dışı aktif reaksiyonlar, yanlış ekonomi politikaları,Türkiye'yi silik bir dış politika sürdürmek zorunda bıraktı. Dünya ticareti değil, Yahudi mallarını boykot etmel
Haniye’yi arayan tek dünya lideri olmuş Erdoğan…bu ifade size ait. Dünya lideri hiç bir lider için doğru terim değil. Biden dünya lideri mi? Ya da putin! Hiç biri değil. Veya Afrika’dan bir ülkenin lideri dünya lideri!
Yanıtla (2) (0)Gazze'de katliam sürerken İsrail ile akraba,eş,dost,yandaş şirketler aracılığıyla böyle ballı kaymaklı ilişkilere giren bir CHP iktidarı olsaydı o İslamcılar her cuma şehirleri yakmaz mıydı?Bugün neden bir iki cılız ses haricinde sesleri çıkmıyor?Çünkü fıtratlarında iki yüzlülük var.
Yanıtla (7) (1)Şu soruları da sormak lazımdır: Bu "tekinsiz" dünyada ülkeyi 'koruyanlar', dünyanın tekinsizliğini bahane ederek, ülkedeki bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal ederler veya kısıtlarlar mı? Hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ile güçlerini artırdıktan sonra, daha fazla güç için, tekinsizlik algısını artıracak operasyonlar yaparlar mı? Kısaca: Koruyuculardan bizi kim koruyacak (Quis custodiet ipsos custodes)?
Yanıtla (22) (1)Tekinsiz bir dünyada ülkeyi kim koruyabilir bilmiyorum ama CHP koruyamaz. Yazarın da demek istediği bu..
Yanıtla (4) (16)Ben türkiyenin isrsile karşı radikalca tavir alacağına inananlardan değilim.çünkü aralarında derin bir ilişki var gözüküyor.
Yanıtla (6) (1)Eskiden beri İsrail söz konusu olduğunda iktidarlar mırın kırın ederler, bi şekilde façamız yemiyor mesajını verirlerdi. Seçmen de anlar fazla deşelemezdi. Islamci partilerin seçmenleri biraz heyheylenirdi. Şimdi ise, façamiz yemiyor mesajı bi yana, dunyanin sigortası bizimki. Gazze bizdeki seçim sonuçlarını gözlüyor. Falan gibi üst perdeden hamiyetperver mesajlar gırla gidince... milletin bu konuyu didik didik etmesi biraz da bundan. Bi halt edemeyeceksin. Bari uslu otur...
Yanıtla (8) (0). Ekonomik sorunlar gökten zembille mi geldi. Yönetim beceriksizliği ülkeyi alemde zayıf bıraktı. Kimseye horozlanamıyoruz artık.
Yanıtla (11) (0)Daha dün topluma farklı şeyleri keskin ifadelerle söylersen bugün doğru olanı yaptığında milletin güvenini kaybedersin.
Yanıtla (6) (0)