Zorunlu bir kongre daha

Trabzonspor bir olağanüstü kongreyi daha geride bırakıyor.

Olağanüstü yani mecburiyetten, zorunlu bir kongre.

Kulübün kurulduğu 1967 yılından beri bu kaçıncı olağanüstü kongre bilmiyoruz ama normalde önceleri 2, bir süreden beri de 3 yılda bir yapılan olağan kongrelerden belki de daha fazla olağanüstü kongre yaşadı bordo-mavili camia.

Trabzonspor’un olağanüstü kongre yapmadan, rutin kongreden kongreye tamamladığı her üç yılı (en azından istikrar adına) başarı hanesine kaydetseniz yeridir.

Malum, kongreler yasal olarak kulübün sportif, mali ve idari olarak değerlendirildiği, mali tablolarının irdelendiği ve yetkili kişi ve kurullarının bir sonraki dönem için seçilerek yetkilendirildiği toplantılara deniyor. Kongrede seçilen başkan ve yönetim kurulu, genel kurul üyelerinden kulübü yönetmek ve başarıya ulaştırmak için 3 yıllığına yetki alıyor. Ancak genelde Türk futbol kulüpleri ve özelde Trabzonspor başkan ve yönetimleri bu 3 yılı genellikle tamamlayamıyor.

Tıpkı Ahmet Ağaoğlu yönetimi gibi.

Oysa Ahmet bey kulübü 5 yıl önce devraldığında kulüp “rakipsiz” olarak kendisine teslim edilmiş, sonraki 2 olağan kongrede de karşısına rakip çıkmamıştı. Bu denli ender görülen türden baskı olmayan kongrelerde, yani ileride kendisini sıkıntıya sokabilecek fazlaca bir taahhütte bulunmama lüksü olmasına ve üstelik şampiyonluk dahil 3 kupa kazanılmış olmasına rağmen Ahmet bey de normal süreyi tamamlayamayarak olağanüstü kongreye gitmek zorunda kaldı.

Peki ama neden?

Nedenler çok ama çok fazla.

Öncelikle Trabzonspor yönetimleri, ta kuruluştan bu yana hiçbir kongrede” bütçelen dirilmiş bir plan ve proje ve bu projeyi uygulayacak kişilerin yetkilendirilmesi” talebi ile seçilmediler.

En azından böyle bir ekip varsa bile hiç seçim kazanamadı.

60 lı 70 li yıllarda sigara kağıtlarının arkasına yazılmış listeler, içeride oy kullanan delegelerce listelerdeki bazı isimlerin üzerinin çizilmesi, kimin ne kadar çizik aldığı gibi mevzular en çok konuşulan konu olurdu.

Hangi yönetici görev alırsa kimler istihdam imkânı yakalar, kimler kurullarda görev alır, kimler federasyon temsilcisi olur, kimler kulübe köfte satar, kimler araç kiralar, kimler gider kimler gelir vs. vs. tartışılırdı.

Sonraki yıllarda listelere çizik atma gibi küçük entrikalar, yerini “ibra etmeyerek itibarsızlaştırma ve sosyal medyada linç ederek itibarsızlaştırma” gibi daha gelişmiş daha organize ve daha modern entrikalara bıraktı.

Kuruluş tarihi olan 1967 en beri 56 yıl geride kaldı. Yarım asırdan 6 yıl fazla.

Sene 2023.

Bugün yine yeni bir kongre var.

Ve tabi “çok şey değişti” demek isterdik ama ne yazık ki hiçbir şey değişmedi ve hatta çok daha kötü oldu.

Zira artık kulübün üzerinde katlana katlana gelen ve kulübün artık kendi imkanları ile ödeyebileceğine hemen hemen hiç kimsenin inanmadığı bir de mali yük, milyarlarca lira borcu var.

Bir şeylerin artık değişmesi gerektiği kesin ama neredeyse bu imkânsız görünüyor.

Çünkü ta kuruluştan bu yana, kulübün organik yapısı içerisinde konuşlanmış ve özellikle Trabzon merkezli delege inisiyatifini kontrol edebilen “geleneksel yerleşik yapı” hem kendi statükosunu hem de öteden beri süregelen statükoyu ne pahasına olursa olsun muhafaza etmektedir.

Değişim ve proje bazlı kulübe yaklaşan herhangi birisi daha menzile girmeden, eğer kazara girerse de içeride ilk fırsatta etkisiz hale getirilmektedir. Öyle ki bu tür bir yetkilendirilme olmaması için daha önce hiçbir konuda ve hiçbir şekilde uzlaşma sağlayamamış bazı yerleşikler bile, bu durumda bir araya gelip değişime karşı “tarihi” direniş iş birlikleri yapmaktadır.

ERTUĞRUL DOĞAN

Dolayısı ile problemler klasik yapı içerisinde büyümeye devam etmekte ve çözümleri için Trabzonspor’un kendi kendine yeterliliği gitgide Kaf dağının arkasında kalmaktadır.

Yönetim listeleri, bir proje-plan ve bunun bütçelen dirilmesinden ziyade Hasan’ın yanına Hüseyin, Ahmet’in yanına Mehmet vs. gibi telkinlerle oluşmakta, birbirlerini daha önce tanımayan yöneticiler mazbata alırken tanışmakta, daha ilk toplantıdan görev dağılımı vs. gibi konularda tartışmalar yaşanmakta, üç yıllık yetki alan yöneticiler ilk haftadan istifa etmeye başlamakta ve Trabzonspor kulübü bıkmadan usanmadan kaybetmeye devam etmektedir.

Bu ahval ve şeraitte sayın Ertuğrul Doğan görev almaktadır.

Bilinen ve henüz bilinmeyen bütün bu problemler aynen sayın Doğan yönetimi içinde geçerli olduğundan Ertuğrul Doğan için “ateşten gömlek giymek” tabiri durumu en iyi anlatan ifade biçimi olabilir.

Bu hafta ödenmesi gereken 400 milyon TL , takımın başında yetkili bir teknik direktör bulunmayışı, mayıs ayına kadar yapılması gereken diğer yüklü ödemeler ve bütün bunlar yapılırken 2023-24 sezonu hazırlıkları için neredeyse geç kalınmış olması ve özellikle bunların transfer maliyetleri, giyilen gömleğin ateşinin kolay sönmeyecek türden alev parçaları…

Alemdar Mustafa Paşa zamanı Yeniçerileri misali “yerleşikler de” işin cabası.

“İstemezük” lafzı hele bir ağızlardan çıkmayagörsün…

Sayın Ertuğrul Doğan’ın en büyük başarısı, kulübü belirli bir istikrar çizgisinde tutarak 2024 aralık ayındaki olağan genel kurula sağ salim taşıyabilmek olacaktır.

Tabi “yerleşikler” izin verirse…

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum