Trabzonspor, rehavet ve Rizespor

Lig lideri ve şampiyonluğun açık ara favorisi Trabzonspor, ligin 30. haftasında komşusu Rize deplasmanındaydı. Lider, kadro olarak epeyce eksik geldiği Rize deplasmanında, futbolda nadir görülebilen bir durum yaşayarak tam üç penaltı golü ile kaybetti ve bu sezon ikinci mağlubiyetini almış oldu. Küme düşme hattının tam içinde, adeta hayatta kalma mücadelesi veren ev sahibi Rizespor can suyu değerinde üç puanın sahibi olurken, süper ligin en erken şampiyonluk rekorunu kovalayan komşu Trabzonspor ise bu en yakın deplasmandan eli boş dönmüş oldu.

Geride kalan 29 haftada 21 galibiyet,7 beraberlik ve sadece 1 mağlubiyet alan Trabzonspor’ un Rize’de puan kaybı sürpriz olarak kabul edilebilir şüphesiz. Ancak bu sayfaların okuyucuları gayet iyi anımsayacaklardır, buradan Trabzonspor’a birkaç kez “rehavet” uyarısında bulunmuştuk. Her ne kadar teknik sorumlu Abdullah Avcı, hemen her kazanılan maç sonrası “henüz hiçbir şey kazanmadık” diyerek olası bir gevşemeyi önlemeye çalışsa da lider Trabzonspor Rize’de tam da bahsettiğimiz rehaveti yaşayan bir görüntü arz etti.

Konuyu biraz irdeleyecek olursak, Trabzonspor’un aldığı ilk mağlubiyet olan Antalya ve mağlup olmasa da etkisiz bir oyun oynadığı Sivas deplasmanını hatırlamakta yarar var. Her iki deplasmanda da Trabzonspor kötü bir zeminle ve özellikle Sivas’ta kar ve soğukla, adeta rakibiyle olandan daha fazla mücadele etme durumunda kalmıştı. Ve her iki maçta da puan kaybetmişti. Sivas’ ta -8 derecede oynanan maçta eldivensiz, fanilasız, gözaltlarına siyah çizgi çekilmemiş ve kısa kollu formaları ile soğuktan tir tir titreyen oyuncuları işaret etmiş ve Türkiye’nin en sert kışının yaşandığı yerlerden biri olan Sivas deplasmanına, zirve mücadelesi yapagelen “profesyonel bir kulübün” bu şekilde yeterince hazırlık yapmadan gitmemesi gerektiğine vurgu yapmıştık. Akşam üç penaltı golü yiyen, üçüncü penaltıya sebebiyet veren çıkışını ceza sahası dışına taşımayı unutan ve tutuk bir görüntü veren kaleci Erce’ yi eleştirmeden önce, tartışmasız sezonun en iyisi milli kaleci Uğurcan’ın da Sivas deplasmanında ıslak elleri ile topu rakibinin önüne bıraktığını unutmayalım.

Kulüplerin tüm organizasyonları ile birlikte bu tür olağanüstü sayılabilecek koşullara adaptasyon da hem şampiyonluk mücadelesine hem de Avrupa’da mücadeleye dahil.

Sonuçta futbol, literatüre kazandırıldığı ve cetvel kaydı tutulmaya başlandığı coğrafya itibari ile bir kış sporudur. Önümüzdeki sezon şampiyonlar ligine katılmayı planlayan Trabzonspor’a, daha önce Türk takımlarının, Türkiye’de sonbahar yaşanıyor ve ortalık günlük güneşlikken Kuzey ülkelerinde kar yağışı altında soğuktan titreyerek altı, yedi, sekiz gol yediği maçları hatırlatmak gerekir.

Tekrar dün akşama dönersek, ilk önce takımın oyun kurucusu ve oynadığı dönem itibari ile sezonun MVP’si kabul edilen Marek Hamsik’in olmadığı bir Trabzonspor’un oyun aklının hep bir eksik olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ancak Konyaspor maçının 20 dakikasını saymazsak üç aydır oynamayan bu oyuncunun hala daha sakatlığının ne olduğunu kamuoyu bilmiyor. Üç tane ilk on bir oyuncusunu sezon kapatarak kaybeden Trabzonspor’un bu konuda da hala “pehlivan tefrikası” anlatıyor olması da tuhaf. Zira futbolcu sağlığı da şampiyonluk ve Avrupa mücadelesine dahil. Oyun kurucu ve milli kalecisi Uğurcan dahil birçok oyuncusundan mahrum olarak Rize’ye gelen Trabzonspor, tıpkı Sivas’ta olduğu gibi rakibinden çok zeminle mücadele etmek zorunda kaldı. Yanlış duymadıysak maçtan önce Abdullah Avcı” Rize’ye geldik ve burada karla karşılaştık” diye bir beyanat verdi. Oysa maçtan önce meteoroloji ve hatta özellikle Prof. Miktat Kadıoğlu hoca, Cuma günü Rize’ye yağacak karı çok net olarak ifade etmişti. Çarşamba günü bir ortamda bir arkadaş gurubu maçın oynanamayabileceğini tartışıyordu. Yani zeminin o halde olacağı, kar yağışı, soğuk vs. önceden bilinebiliyordu. Ancak yine Sivas maçı gibi tir tir titreyen futbolcular gördük. Eğer zemin böylesine karlı ve hava bu kadar soğuk olmasa Nwakaeme ayağındaki topu penaltı yaparak rakibe vermez, Abdülkadir tıpkı Sivas’ta olduğu gibi yaprak gibi titremez, kaleci Erce üç penaltıya tepkisiz kalmaz ve son penaltıya sebebiyet veren çıkışını en azından ceza sahası dışına taşımayı akıl edebilirdi.

Şurası çok açıktı ki Trabzonsporlu oyuncular tıpkı Sivas’taki gibi üşüyorlardı. Ve bunun bir faturası oluyordu.

Tarihi bir sezon yaşatan ve olağanüstü bir performansla her yıl kıran kırana geçen şampiyonluk yarışını bu sezon “acaba erken şampiyonluk rekoru kırılır mı” seviyesine indirgeyen Trabzonspor’u, gayet doğal kabul edilebilecek bir yenilgi sonrası eleştirmek değil amaç kuşkusuz. Ancak hemen burnunun dibinde Sivas ve Rize’de göze batan iklimsel adaptasyon ayrıntılarını vurgulamak naçizane görevimiz. Dost acı söyler bir yana, bir yandan da tarihi bir “ŞAMPİYONLAR LİGİ” mücadelesine ufaktan hazırlık bizimkisi.

Camiada bazı kesimler şampiyonluk kutlamaları ile bazıları da önümüzdeki sezonun şampiyonluğuyla ilgilenirken, bizim kanaatimiz ise kulübün bütün gücü ve konsantrasyonuyla “ŞAMPİYONLAR LİGİNE” odaklanması gerektiği yönünde. Gelecek, orada yatıyor zira. Gidip almak lazım.

VE RİZESPOR

Kümede kalma mücadelesinde, artık her maça ölüm-kalım mücadelesi ile bakan kulüplerimizden Rizespor, dün akşam belki de tarihinde ilk kez bir maçta üç penaltı atarak Trabzonspor’u yenmeyi başardı. 3 altın puan aldı ve ligde kalma umudunu sürdürdü. Futbol olarak olmasa da mücadele olarak özellikle ikinci yarı göze batan bir performans gösteren yeşil- mavilileri kutlamak gerek.

Ancak; iki kulüp arasında aklıselimlerin kurduğu tüm dostluk ilişkilerine rağmen, birilerinin yıllardır bıkmadan, usanmadan sürekli fitne ateşine üflediği de dün akşam bir kere daha göze çarptı. Bazı gruplar Rizespor’un galibiyetinden ziyade Trabzonspor’un aldığı mağlubiyete vurgu yaparak galiz, iğrenç, burada yazamayacağımız çirkinlikte ifadeler kullandılar, Trabzonspor için.

Tabi bu kesimlerin Rizesporlu olmadığı aşikare. Toplumda yer bulmak için yüz yıldır sürekli tüketen ve üretmeyen statükonun yanında konumlanarak kendini ifade etmeye çalışan bu güruh, taktığı yeşil-mavi maske ile statükonun karşısında konumlandırdığı Trabzonspor’a öfke kusmakta. Aslında bir taraf değiller, sadece bir şeylere düşmanlar.

Oysa taraf olabilirler. Aslanlar gibi yeşil-mavili forma giyip, Rizespor’un kümede kalma ya da her neyin mücadelesini veriyorsa ona destek olmanın gururunu yaşayabilirler. Rizesporlu olmak utanılacak bir şey değildir. Gurur duyulacak bir şeydir.

“Sosyolojik sığıntı” tanımından kurtularak, düşmanlıktan beslenmek yerine, gerçek Rizespor taraftarlarının yanında durma cesareti göstermeye ve o onuru yaşamaya davet ediyoruz bu yanlış eğilime kapılmış güruhtaki arkadaşları…

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum