Jön Türklerden Jön Kürtlere değişen bir şey yok
Genelde bütün bir Ortadoğu’da özelde Türkiye’de gelişmeleri anlamak için öyle derin analiz gücüne sahip olmak gerekmiyor. Ortadoğu şekillenirken uygulanan sistemi kavradığın anda bu sistem devam ettikçe meydana gelen her gelişmeyi kavrayabilirsin. Tabi ki yerelde insanların iradesi adeta felç olmuş demek istemiyorum. Ama bütünsel bir aklın öncülüğünde gelişmelere nüfuz edemediği için daha derli toplu, daha sistemli genel sistemin aklı karşısında etkisiz kalıyor.
Bölgenin özgün iç dinamikleri de yok değil. Ama iç dinamikler hangi amaçla olursa olsun harekete geçtiğinde yerelde hangi sonucu elde ederse etsin genel sistemin işine yarayacak, devamını sağlayacak gelişmelere yol açıyor. Bu yüzden her yerel hareketin eninde sonunda genel sistemin kar hanesine yazılacak bir tarafı var.
Osmanlının son zamanlarını düşünün. İçerisi kaynıyor. Birinci dünya savaşından çok önce patır patır döküleceğini herkes biliyor. İç dinamikler bunu engellemek için bir atak başlatıyor. Hem iç dinamikleri bastırmak hem de Ortadoğu’ya yeni bir sistem egemen kılmak için bekleyen Batı medeniyetinin baskısını hafifletmek için yapısal değişikliklere gidiliyor. Batıya öğrenciler gönderiliyor ve orduyu modernize etmek için batıdan uzmanlar getirtiliyor. Sonunda öğrenciler Jön Türkler vs isimlerle dönüyor. Ordu da özellikle üst kademesi batı düşüncesini özümsemiş olarak yetişiyor. Sonra bu anlayış İttihat ve Terakki ismiyle örgütleniyor ve deyim yerindeyse kalemiye ve seyfiye sınıfının desteğiyle Osmanlıyı kurtarma mücadelesine girişiyor. Sonunda her şeyden vazgeçerim de batılı hayat tarzından vazgeçmem kıvamında bir devlet kuruluyor. İmparatorluğun tuz buz olması da cabası. Karlı çıkan genel sistem oluyor. Detaylara girmeye gerek yok. Olayın özeti budur. Sen bugün hala ne yaparsan yap, batılı hayat tarzının biraz daha egemen olmasına ve genel sistemin devamına yarayan sonuçlara ön ayak olmak zorundasın. Sen ona bak.
Türkiye bazında bu sistemin aksayan bir ayağı vardı. Kürtler. Kürtler batılı hayat tarzına kapalı bir hayat sürdürüyorlardı. Hatta en batılı, en modern bir talep olan ulus devlet talebiyle öne çıkanlar bile batılı hayat tarzına fersah fersah uzaktılar. Sistem bölgeyi hepsi de Mela, Şêx, Seyyid gibi geleneksel önderliklerden ibaret kimselere emanet edip çekilemezdi. Uzun süre Kürtler adeta beklemeye alındılar. Eski kurumlarla, geleneksel önderliklerle bir sonuç elde edemeyeceklerini anlamaları sağlandı. Sonra 12 Eylül darbesi oldu. Sistemin Türkiye versiyonu, sorun çıkartma istidadında olduğunu göstermeye başlayan Kürt tarafını sindirmek, en azından yola getirmek, böylece bütünlüğünü korumak için öyle bir adım attı ki genel sistemin istediği Kürt liderliğini yaratmaktan başka bir işe yaramadı. Genel sistemin izdüşümü yerel sistem baskılarını arttırdıkça baskılara dayanamayan, tepki gösteren ateşli Kürt gençleri PKK saflarında dağlara çıkmaya başladılar. Sonra eli kalem tutan ama Türkiye sınırları içinde Kürdün “K”sından söz etmeleri bile yasak olanlar da batıya, özellikle İskandinav ülkelerine kaçtılar. Otuz kırk sene zarfında modern zihniyetli “askeri” bir kadro ve batılı hayat tarzını özümsemiş bir entelektüel kadro (Jön Kürtler) yetişmiş bulunuyor. Yani batılı hayat tarzını Kürtlere özümsetecek bir kalemiye ve seyfiye sınıfı yetişmiş bulunuyor artık. Gözümüz aydın da diyebilirsiniz tabi. Ama ben hala her şeyin, her adımın eninde sonunda genel sistemi pekiştirecek bir mahiyete bürüneceğine inanıyorum. Bize ait bütünsel bir akıl devrede değil de ondan.
Peki bundan sonra ne olur? İttihat ve Terakki bünyesinde bir araya gelmiş Osmanlının modern zihniyetli kalemiye ve seyfiye sınıfı Türkiye Cumhuriyetinin şahsında batılı hayat tarzının itirazsız egemen olduğu bir toplum oluşturduğu gibi, Kürt kalemiye ve seyfiye sınıfı da adı, sistemi, sınırları ne olur bilmem (hatta hiç olmayabilir de) ama batılı hayat tarzının Kürt hayatının değişmez sistemi olmasını sağlayacak bir toplum oluşturacağı muhakkak. Öyle olmasa hangi güç okuma yazma bilmeyen ellisini geçkin tülbentli Kürt kadınının eline marjinal taleplerin yazılı olduğu bir dövizi tutuşturabilir?!
Bundan kurtulmanın yolu, genelde Ortadoğu’da özelde Türkiye’de son zamanlarda adına üst akıl denilen üst sistemin alternatifi bir sistem, bir üst akıl oluşturmaktır. Teenniyle hareket etmeyi bir kenara bırakmış mezhep ve etnik çatışmalara gömülmüş İslam alemi bundan o kadar uzaktır ki bırakın umut etmeyi hayal etmeyi bile unutuyor insan.