IMF
Halen 189 üye ülkeye sahip Uluslararası Para Fonu (IMF) 1947 yılında kuruldu ve Türkiye aynı yıl 41’inci üye ülke olarak üye oldu.
IMF uluslararası ekonomik sistemdeki istikrarı güvence altına almak için belirli koşullar karşılığında üye ülkelere kredi sağlamaktadır.
Bu koşullardan en çarpıcı olanı kamu harcamalarına getirilen sınırlamalardır. (Bu nedenle de IMF, kamu kaynaklarını cömertçe harcayan siyasetçiler tarafından sevilmez).
Ancak işler ters gittiğinde de IMF’siz de yapılmaz.
(Değerli okur hatırlatayım Türkiye sondan bir önceki IMF kredisini (6,1 milyar dolar) 2005 yılında kullandı. Yetkililer açıkça söylemekten çekinse de Ağustos ayında Covid-19 yardımları çerçevesinde 6,5 milyar dolar kredi aldı).
Peki yetkililer neden ne IMF ile ne de IMF’siz yapamıyor?
Gelin cevabı biraz eskilerde arayalım.
Belki bugünlere bir cevap üretebiliriz.
ELEKTRİK SANTRALLERİ
Daha önce “gelir garantilerinin safahatını” yazmıştım.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yap-İşlet-Devret (YİD) yöntemiyle elektrik satın alma sözleşmeleri imzalıyordu.
Elektrik YİD sözleşmelerinde ihale yoktu. Şirketler Bakanlığa tekliflerini kendiliğinden veriyordu. (Yani X şirketi “şuraya Y kapasitesinde doğalgaz çevrim santrali yapayım, siz de ürettiğim elektriği şu kadar dolardan onlarca yıl boyunca satın alın” diyordu). Bakanlık da bu öneriyi kabul edip sözleşme imzalıyordu.
Bu aşamadan sonra üç şeyin yolunda gitmesi gerekiyordu.
Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) projelere uygun görüş verecekti.
Anayasa Mahkemesi kararlarına göre bu sözleşmeler imtiyaz kabul ediliyordu. Bu nedenle sözleşmeler Danıştay incelemesine tabiydi. Danıştay da sözleşmeleri uygun bulacaktı.
Değerli okur iddiaya göre dolar üzerinden satın alma garantisi verilen ücretler çok pahalıydı. Basının serbestçe yazabildiği dönemlerden öğrendiğimiz kadarıyla TEAŞ kilovatını 4,5 sente sattığı elektriği YİD sözleşmeleri üzerinden 8-12 sent arasında bir ücretle satın alıyordu.
https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/ekonomi-haberleri/ev-odevi-de-yetmedi_ID351339/
Şirketler haklı olarak bu paraların ödenmesinden endişe ediyordu. Öncelikle gelecek hükümetler bu garantileri iptal edecek miydi? İkincisi de dolar üzerinden verilen bu büyük gelir garantilerine kamu bütçesinin gücü yetecek miydi?
1999 yılında Anayasa’da değişiklik yapıldı ve sözleşmelere uluslararası tahkim kolaylığı getirildi. (Bu arada Danıştay oyundan atıldı).
Anayasa değişikliği öncesinde imzalanan YİD sözleşmeleri de değiştirilerek bütün sözleşmelere tahkim şartı getirildi ve şirketlerin ilk endişeleri giderildi.
(Değerli okur Türkiye uluslararası tahkim de milyonlarca dolar tazminat ödedi).
https://www.emo.org.tr/ekler/f1ee9cf8ecb6f8f_ek.pdf?dergi=523
2020-01 FİNANSAL KRİZİ
Sıra geldi diğer endişeye veya üçüncü aşamaya. Şirketler, Bakanlığın gelir garantilerini ödeme güçlüğü içerisine düşmesi ihtimali karşısında bu borcun Hazine tarafından ödenmesini istiyordu.
(Değerli okur, Hazine yatırım garantisi denilen bu sistemde elektrik satın alma garantileri devlet borcu haline geliyordu. Hazine garantisi ve tahkimi bir araya getirdikten sonra; YİD şirketleri Bakanlıktan tahsil edemediği garanti geliri tahkime götürebilecek ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dünyanın her hangi bir köşesindeki varlığına el konulabilecekti).
DPT ve Hazine gelir garantili bu cömert sözleşmelere güçleri ölçüsünde direniyordu. Bu dirence karşı dönemin Hükümeti Anayasayı ve yasaları sıkça değiştiriyordu.
Enerji Bakanlığı Türkiye karanlıkta kalacak diyordu. Buna karşılık DPT ve Hazine “ödeyeceğimiz gelir garantileri karşılığında satın alacağımız ve fakat kullanmayacağımız elektriği toprağa gömeceğiz?” diyordu.
Bu tartışmalar yaşanırken 1999 yılında kamu açıkları ve dış borçlar zirve yapmıştı. Bu nedenle de Türkiye ekonomisi darboğazdaydı.
Türkiye’nin ekonomik istikrarı sağlayabilmesi için IMF kredisine ihtiyacı vardı. Başta da söylediğim gibi IMF’nin de koşulları vardı.
IMF ile imzalanan Yakın İzleme Anlaşması çerçevesinde elektrik YİD sözleşmelerinde verilen gelir garantilerine bir çeki düzen verilmesi gerekiyordu.
IMF
Değerli okur IMF ve Dünya Bankası müdahil oldukları bu süreçte şu tespitleri ve önerileri yaptılar:
Gelir garantili YİD yöntemi kamu finansmanı üzerinde büyük baskı oluşturacak.
Her gelene evet denilen dolar garantili bir satın alma sistemi kurmuşunuz. Bu mali yük sürdürülemez.
Bir iddiaya göre de elektik üretim kapasitesi yetersizliği nedeniyle ülke karanlığa girecekmiş.
Aranızda anlaşın ve Türkiye’nin karanlığa düşmemesini sağlayacak son Hazine garantili elektrik YİD projelerinin sayısına karar verin Sonrasında da gelir garantili bu yöntemden vazgeçin.
Dönemin Başbakan Yardımcısının başkanlığında DPT, Hazine ve Enerji Bakanlığı DPT’ binasında 17 veya 18 toplantı yaptı.
Sonuçta Türkiye’nin karanlıkta kalmamasını garanti edecek 29 YİD projesi tespit edildi.
Değerli okur ne beklersiniz? Kocaman kurumlar ve insanlar bu kadar toplantıdan sonra alınan kararı uygular değil mi?
Üzülerek belirteyim ki bizim topraklarda oyun bitmez.
KANUN
Değerli okur yetkililer bu itirazlara ve tespitlere rağmen Hazine garantili YİD sözleşmelerinin sayısını artırmaya çok kararlıydı. Çünkü Enerji Bakanlığının portföyünde kapıyı çalana verdiği irili ufaklı 35 proje daha vardı.
Türk kamu yönetiminde o vakte kadar bilmediğimiz bir şey oldu.
TCMB başkanı Niyet mektubunda IMF’ye 2022 yılına kadar bitirilmesi koşuluyla, bu 29 projenin 31 Aralık 2000 tarihine kadar ilan edileceği sözünü verdi.
Beklendiği gibi bu tarihte bu projeler ilan edilmedi. Bin bir çabayla 17 Ocak 2001 tarihinde ilan edildi.
https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/piyasa-haberleri/enerjide-garantili-projeler-aciklandi_ID351382/
Yine niyet mektubunda söz verildiği üzere elektrik sektöründe rekabete dayalı bir piyasa için uygun düzenleyici çerçevenin oluşturulması için 20 Şubat 2002 tarihinde 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu çıkartıldı. (Bu Kanunla elektrik sektöründe Devletin satın almacı olduğu gelir garantili YİD yöntemine son verildi).
Niyet mektuplarında verilen sözler tutulmayınca, IMF’yi ikna etmek adına Kanun’da özel bir düzenleme yapıldı.
“Bu Kanunun yayımı tarihinden önce kararlaştırılmış bulunan projeler için (29 proje kast ediliyor) 2002 yılı sonu itibarıyla işletmeye geçmeleri kaydıyla Hazine garantisi verilebilir. Bu projelerden Hazine garantisi verilmiş olanların 2002 yılı sonu itibarıyla işletmeye alınamaması halinde Hazine garantileri geçersiz olur.
Bu projeler haricinde 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Kanun ile 16/7/1997 tarihli ve 4283 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde Hazine garantisi verilemez.” denildi.
Böylece YİD projelerinde Hazine garantisi uygulaması durduruldu.
(Değerli okur IMF işte bu yüzden sevilmiyor. Türkiye IMF’nin kapısına bir daha giderse, bırakın Kanal İstanbul’u, gelir garantili bütün projeler hayal olacaktır. Hatta, itibar için satın alınan bütün saraylar, uçaklar ve arabalar da).
Son olarak; Anayasa Mahkemesi sözleşme özgürlüğüne aykırı olması nedeniyle mevcut projelerdeki Hazine garantilerini kaldıran hükmü iptal etti. Hem de bu garantiler ihalesiz yapılan sözleşmelerde şeffaflığa aykırı biçimde verilmesine rağmen.
(Bu da KÖİ sözleşmelerini çalışmaya yeni başlayanlara bir giriş dersi olsun).
İyi pazarlar.