Her şey gözümüzün önünde oldu
Şubat, 2023 Pazar günü tüm Türkiye hatta dünya Kahramanmaraş merkezli 10 ilimizi etkileyen büyük bir deprem ile uyandı. Canımız yandı.
Saatler geçtikçe olayın vahametinin büyüklüğü ortaya çıkmaya başladı. Yaşanılan sadece “afet” değil, “mega afet” imiş meğer. Bu yazıyı yazarken açıklanan can kaybı sayısı 21 bin 43 idi.
Evet, gün birlik ve dayanışma günüydü. Herkesin elini taşın altına koyması gerekiyordu.
Bazı sivil toplum kuruluşları ve bölge dışındaki belediyeler bölgedeki arama ve kurtarma faaliyetlerine katkı sağlamaya başladı.
İlk iki gün Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) sahada etkili biçimde görün(e)medi. (Nedenini ileride söyleyeceğim.)
Bunun da etkisiyle olsa gerek iktidar yetkilileri özellikle de muhalif belediyelerin mevcudiyetinden rahatsız olmaya başladı.
Bir bakan arama ve kurtarma faaliyetlerinin AFAD kontrolünde yürütüleceğini söyledi.
Haluk Levent’in başkanlığını yaptığı AHBAP Derneği bir milyar TL civarında yardım topladı. AFAD ve valilikler ile işbirliği içerisindelermiş.
İktidar medyasından bazıları AHBAP’ın bu büyüklükte bir bütçeyi yönetemeyeceğini açıkça ifade ettiler. Diğer bir deyişle örtülü biçimde bu paraya el konulmasını ima ettiler.
Siyasetçiler yardımlarınızı AFAD’a yapın diye, yine örtülü biçimde AHBAP’a gitmeyin dediler.
Eski bir milletvekili mega afetle mücadeleye gelen İBB Başkanına “İngiliz Uşağı ne işin var, defol git” dedi. Dedi gerçekten.
Oysa bölgede 77 kişilik bir İngiliz kurtarma ekibi vardı. Sadece İngiliz mi Fransa’dan, Almanya’dan, Yunanistan’dan, İsrail’den Avusturya’dan, okyanusun öbür tarafından, ABD’den ve Meksika’dan arama ve kurtarma ekipleri geldi. Onlarca ülke kurtarma ekibi gönderdi. (Değerli okur bu siyasetçinin tavrından ben utandım. Kendisine de tavsiye ederim.)
Bir atanmış seçilmiş belediye başkanlarına “siz kimsiniz, devletin yapamadığını siz mi yapacaksınız?” bile dedi.
(Bir can daha kurtarılsa, taş üstüne bir taş daha konulsa daha iyi olmaz mı?)
Evet devlet iyi yapamadığı için Hatay Havalimanının pisti çatladı. Devlet hastanesi, emniyet müdürlüğü, Hatay belediye binaları yerle yeksan oldu. Hatta AFAD’ın kendi binası çöktü.
Devlet zamanında işini iyi yapsaydı, bugün bu mega felaketi ve büyük acıyı yaşamayacaktık.
Nasıl mı?
Gelin bir bakalım.
MESLEKİ DENETİM
Türkiye’de günahıyla ve sevabıyla mesleki bir denetim vardı. Bu denetimi Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Başkanlığına (TMMOB) bağlı odalar ve odaların şubeleri yerine getirirlerdi.
TMMOB* “Kamu yararı gözetilerek uygulanan mesleki denetimin; mühendislik, mimarlık ve şehir planlama mesleğinin rant odaklı kullanılmasının ve yeniden yapılandırılmasının önlenmesi için en önemli ve tek mekanizma” olduğunu söylüyor.
Mühendislik, mimarlık ve şehir planlama gibi her biri ayrı bir bilim dalı olan, belirli ilkelere göre uygulanması gereken meslekler çerçevesinde yapılan projelerin, kamu sağlığını ve güvenliğini güvence altına almak amacıyla mesleki yeterlilik açısından denetlenmesi gerekiyor.
Mesleki denetim çerçevesinde jeoteknik etütler, harita, planlama, iç mimarlık, mimarlık ve mühendislik; etüt, plan ve projelerin yeterli koşullara sahip mühendis, mimar ve şehir plancısı tarafından yapılıp yapılmadığının denetimi gerçekleştiriliyordu.
Topraklarının % 96’sı deprem kuşağında olan ve nüfusunun % 96’sının da bu coğrafya üzerinde yaşadığı ülkemizde sağlıklı ve yaşanabilir bir çevre oluşturulabilmesinin temel koşulu olarak; yetkin meslek mensuplarınca, teknik ve bilimsel kriterlere uygun hukuksal temellere dayanan etüt, plan ve proje elde etmeninin en güvenilir yolu mesleki denetim uygulaması olarak görülüyordu.
Ancak hükümet bu uygulamayı yerinde ve yeterli görmedi.
2013 yılında İmar Kanunu’nda yapılan bir düzenlemeyle “harita, plan, etüt ve projeler; ilgili idare kanunlarında açıkça belirtilen yetkili kuruluşlar dışında meslek odaları dahil başka bir kurum veya kuruluşun vize veya onayına tabi tutulamaz, tutulması istenemez” denildi.
Bu düzenleme kamuoyuna “mimarlık ve mühendislik odaları projelere verdikleri vize ve onay karşılığında ücret alıyorlardı, artık bu ranta son verildi” şeklinde aktarıldı.
Aslında söz konusu olan vize ve onay karşılığında alınan ücret değildi. Gerçek maksat “mesleki denetime” son verme idi.
Yetki özerk meslek odalarından alındı ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının taşra teşkilatına verildi. Her cümlesini “Cumhurbaşkanımızın talimatıyla” ibaresi ile açan Bakanın teşkilatına.
Siz bu bakanlığın yaptığı mesleki denetimden ne beklersiniz Allah Aşkına?
2017 yılında yapılan bir değişiklikle meslek odalarından “Sicil Durum Belgesi” alınması yerine kişinin kendi beyanına dayalı “Sicil Durum Taahhütnamesi” sistemine geçildi.
Bu düzenlemeyle meslek odalarının üyelerinin ve bunlarının ürünlerinin denetimi uygulamasına da çivi çakılmıştır.
Mesleki denetim yapılmadan hazırlanan projelerin akıbetine bu depremde şahit olduk sanırım.
KURUMSAL KAPASİTE
1999 İstanbul depreminin kahramanlarından Akut Vakfının (artık) Onursal Başkanı Nasuh Mahruki’den öğrendim.
Emniyet Asayiş Yardımlaşma Protokolü (EMASYA) çerçevesinde ordunun doğal afetlerde kriz yönetimi görev ve sorumluluğu varmış.
Gölcük merkezli 1999 depremi sabaha karşı 3.02’de gerçekleşti. Ordu 3.05’te harekete geçmiş. Hem de 30 bin askerle ve silahlı kuvvetlerin ekipman kapasitesiyle.
Mahruki sosyal medya hesabından ““Türk Silahları Kuvvetleri, eskiden felaket anlarında hemen sahaya çıkar, müdahale ederdi. Yetkisi vardı buna. Hükümet yasayı değiştirdi ve bu yetkiyi aldı TSK’nin elinden. TSK şimdi sahaya çıkmak için talimat bekliyor” diyor.
Silahlı kuvvetlerden alınan bu yetki AFAD’a verildi. AFAD başlangıçta Başbakanlığa bağlı ve bağımsız bir kurumdu.
Sonrasında İçişleri Bakanlığına bağlandı. Başkanının liyakatı basına yansıdı. Oradan anlarsınız kurumun nasıl yönetildiğini.
Hadi liyakatı da bırakalım.
AFAD’ın 2019-2023 Stratejik Planından okuyalım: “Taşra teşkilatında çalışan toplam 5 bin 348 personelin tamamı kadrolu personel sınıfındadır. Personel sınıfları incelendiğinde ise, %53’lük bir oran Teknik Hizmetler Sınıfı’nda bulunmaktadır. Teknik Hizmetler personelinin %64’ünü ise Arama ve Kurtarma Teknisyenleri oluşturmaktadır” (s. 34).
Bu bilgiye göre taşra teşkilatında bin 814 Arama ve Kurtarma Teknisyeni bulunmaktadır. Hadi bu 2023 yılında artsın artsın da 10 bine gelsin. Silahlı kuvvetlerin insan kaynakları kapasitesiyle karşılaştırılabilir mi? Bu kapasiteyle AFAD nereye yetişebilirdi? Yetişemedi nitekim. Birkaç gün sonra asker oyuna sokuldu. Ama çok değerli birkaç gün kaybedildi.
KENTSEL DÖNÜŞÜM
AFAD’ın resmi internet sitesinde “ülkemizde yeni bir afet yönetim modeli uygulamaya konulmuş olup, getirilen bu model ile öncelik ‘Kriz Yönetimi’nden Risk Yönetimi’ne verilmiştir” deniliyor.
Aynı sayfadan devam edelim: “Günümüzde ‘‘Bütünleşik Afet Yönetimi Sistemi’’ olarak adlandırılan bu model, afet ve acil durumların sebep olduğu zararların önlenmesi için tehlike ve risklerin önceden tespitini, afet olmadan önce meydana gelebilecek zararları önleyecek veya en aza indirecek önlemlerin alınmasını …” öngörmektedir.
Bu önlemlerden birisi de “kentsel dönüşüm” uygulamasıdır.
2012 yılında bir kanun çıkartıldı: 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun.
Kanun “ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıyan yapıların iyileştirilmelerini, tasfiyelerini ve yenilenmelerini” amaçlamaktadır.
Yetkili kurum Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’dır.
Peki, Bakanlık konu hakkında ne yapmış.
İsterseniz bunu da depremden en çok etkilenen ilimiz Hatay’ın Belediye Başkanından dinleyelim.
Canlı TV yayınında moderatör soruyor. “Hatay geçmişteki yıkıcı depremin tekrarına hazır mı?”
Başkanın cevabı çok net: “Değil. Hazırlık yapmak için merkezi yönetim ile belediyelerin işbirliği yapması gerekiyor. 37 dönümlük bir arazi üzerinde kentsel dönüşüm yapmak için bakanlığa yazı yazdım. Bakanlık 5,5 yıldır yazımıza cevap bile vermedi.”
Ne acı değil mi?
Hükümetlerin sevdiği işlerden birisi de imar affıdır. Seçimlerden önce, mevzuat dışında yapılan kaçak yapılara af çıkartılır ve imar verilir. Karşılığında seçimin finansmanı için ücret alınır. Üstüne seçimlerde oylar artırılır.
AK Parti öncesindeki 45 yılda sekiz imar affı çıkartılmış. AK Partinin 20 yılında ise dokuz af.
2018 seçimlerinden önceki imar affından 7 milyon 400 bin konut istifade etmiş.
Böyle risk yönetimi olur mu? Riski böyle yönetenler, krizi de böyle yönetirler.
Öte yandan Adalet Bakanı “Sorumlulara karşı gerekenler yapılmaktadır” demiş.
Bakana yardımcı olmak için ben bir liste verdim. Üstüne bu projelere imar verenler, yapı denetim firmaları ve belediye başkanları da var.
Bu arada deprem bölgesinde enkazlar toplanmaya başlanmış. Sayın Bakan lütfen savcıları hemen görevlendirin ve çöken binalardan beton ve demir örnekleri aldırın. Yoksa delil yetersizliğinden hesap sorulacak kimse kalmayacak.
İyi pazarlar.
*Mesleki denetim ile ilgili değerlendirmeleri TMMOB’ın Ocak/2022 tarihli “TMMOB ve Mesleki Denetim” isimli çalışmasından aldım.