Cezasızlıkla mücadele mi dediniz!
Bu hükümetin heyecan verici yönleri var.
Dinleseniz hükümet değil sanırsınız ki muhalefet. Hiçbir şeyden sorumlu değiller.
Yeni yönetim sisteminde bakanlar eskinin müsteşarı düzeyindeler. Yani teknokratlar.
Ama teknik konulardan bi haberler.
Şehircilik bakanları vardı. Şehrin ne olduğunu bilmiyor. Kanal İstanbul’un çevreye faydalı olabileceğini söylemişti. Deprem konutları projelerini doğru düzgün bitirememişti. Deprem konutlarının ihalelerinde bile kendilerinden olan belediyeleri öncelemişlerdi. Hatay’daki depremzedeler hala konteyner evlerinde oturuyorlar.
Bir ekonomi bakanları vardı. Ekonomiyi bilmiyordu.
Bir merkez bankası başkanları vardı. Faizi bilmiyordu.
Ekonomiyi berbat hale getirdiler. Yoksulluk had safhaya çıktı.
Sayın Cumhurbaşkanı yoksulluktan şikayetçi durumda.
Devlet memuru bakanlar bir de üstüne muhalif partilerin genel başkanlarına üst perdeden ayar çekiyorlar.
Neye güveniyorlar?
Cezasızlığa.
Yakınlarda Adalet Bakanı Ekonomi gazetesine bir açıklama yapmış ve demiş ki “Kamuoyundaki cezasızlık algısını kaldıracağız.”(23/05/2024)
Adalet Bakanı da “cezasızlığın” ne demek olduğunu bilmiyor.
Nasıl mı?
Gelin bir bakalım.
BAKANIN CEZASIZLIK ANLAYIŞI
Bakan Haziran ayında Meclise gelecek olan 9. Yargı Paketi hakkında konuşurken demiş ki “hakaret davalarında ön ödeme geliyor. Bir ticari davanın yargıda sürüncemede kalması yatırımcıyı ürkütüyor.”
Şöyle de devam etmiş: “Cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik bir düşüncemiz var. Burada, oranda asgari süre de getirilebilir. Denetim serbestliğinden yararlanabilmek için en az 30 gün cezaevinde kalma şartı gibi bir önerimiz var. 2 yılın altında cezaya hüküm giyen biri, koşullu salıverme süresiyle beraber denetimli serbestliği de dikkate aldığımızda hiç cezaevinde barındırılmadan tahliye oluyor. Bu da toplumda bir cezasızlık algısına neden oluyor. Bu çerçevede cezasızlık algısını ortadan kaldırmayı düşünüyoruz.”
Bakan açıklamasında sıradan vatandaşların cezalandırılmasına önem verdiklerini belirtmiş.
Ancak aldıkları kararlarla vatandaşı inim inim inleten kamu görevlilerinin “cezalandırılması” konusuna hiç girmemiş.
Biz girelim o zaman.
Nasıl mı?
Devam edelim.
CEZASIZLIK
Bir akademisyenin endişelerinden birisi de tekrara düşmektir.
Bu köşede “cezasızlık suç işlemeyi özendiriyor” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. (11/05/20236)
Ama konu önemli olduğundan ve elimizde de yeni veri seti bulunduğundan bu yazıyı o yazının devamı olarak kabul edin lütfen.
Evet cezasızlığa inanıyorsanız yaratıcılığınızda sınır kalmıyor.
Aynı halk yanıp kavrulurken ekonomiden sorumlu bakanların sırasıyla ileri tarihli bir iyileşmeyi vaat etmesi gibi.
Ekonomi sayı değildir gözlerimdeki ışıktır diyen bir bakana, bir savcı ne zaman şu soruyu soracak: “istatistiğe girmeyen iktisat, iktisat değildir. Siz ne hakla gözünüzdeki ışığı işaret ederek enflasyonu, işsizliği ve yoksulluğu gölgelemeye kalktınız?”
Cezasızlık kamu gücünü hesap vermeksizin kullanmaktır. En keskin deyimiyle, cezasızlık yaptırımsız biçimde suç işleme halidir.
Güç arttığı ölçüde cezasızlık inancı ve dolayısıyla suç işleme özendirimi de artmaktadır.
Klasik deyimiyle “güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır.”
Bahsettiğim yazımda Eurrasia Group ve the Chicago Council on Global Affairs tarafından hazırlanan Küresel Cezasızlık Endeksindeki (the Atlas of Impunity) verileri kullanmıştım.
O yazıda 2023 yılında yayımlanan 2022 yılı verilerinden bahsetmiştim.
16 Şubat 2024 tarihinde 2023 verileri de yayımlandı.
Demokrasi endeksleri “demokratikleşme” ve “otoriterleşme” arasındaki ilişkiyi ölçmektedir.
Cezasızlık endeksi ise “hesap verebilirlik” ve “cezasızlık” zıtlığını değerlendirmektedir.
Evet liberal demokrasiye sahip ülkeler hesap verebilirlik açısından daha iyi not almaktadırlar. Ancak iyi tasarlanmış kurumlar ve kurallar sayesinde diğer hükümet biçimleri de iyi bir performans gösterebilmektedir. Ama çok sık değil.
Cezasızlık endeksi 26 saygın kurumun 66 verisini kullanarak oluşturulmaktadır.
Bu veriler sorumsuz yönetişim, çatışma ve şiddet, insan hakları ihlali, ekonomik sömürü ve çevrenin katli başlıkları altında derlenmektedir.
Evet bu endekste yer alan ülkeler arasında Türkiye’de yer almaktadır.
Ülkemiz bahsedilen başlıklar çerçevesinde maalesef iyi bir performans sergilememektedir.
Nasıl mı?
Devam edelim.
TÜRKİYE
Endekste 170 ülke yer almaktadır. 5 en kötü notu ve 0 ise en iyi notu göstermektedir. Yani notunuz ne kadar yüksekse cezasızlık algısı da o kadar yüksek seviyededir.
Bu nedenle bu endekste sonlarda olmak iyi, başlarda olmak ise kötü bir şeydir.
Birilerinin gözlerindeki ışığa bakacağımıza bu endekse bakmamız daha doğru olacaktır.
Türkiye 170 ülke içerisinde 34’üncü sıradadır.
En kötü ülke Afganistan, en iyisi de Finlandiya’dır.
Cezasızlığın yüksek olduğu ülkeler arasında çok sayıda Müslüman ülke bulunmaktadır.
Afganistan’ın koç başı olduğu listede Yemen üçüncü, Suriye dördüncü, Sudan yedinci, Irak dokuzuncu, Pakistan on yedinci, Libya on sekizinci, kadınların sorumsuzca katledildiği İran on dokuzuncu, Mısır yirmi üçüncü, Bangladeş yirmi beşinci ve Tacikistan yirmi dokuzuncu sıradadır.
Türkiye’den daha iyi durumda ülkelerden bazıları ise şunlardır: Kenya, Angola, Endonezya, Suudi Arabistan, Savaştaki Ukrayna, komünist Küba ve Vietnam, komşularımız Yunanistan ve Ermenistan.
Değerli okur daha sayarım da pazar günü canınızı sıkmayım.
Endekste bu yıl yapılan bir değişiklikle geçmişe yönelik bir seri hesaplanmaktadır.
Grafikte 2018-2023 yılları arasındaki Türkiye’nin cezasızlık notundaki gelişmeleri gösteriyorum.
Kırmızı eğilim çizgisidir. Çizginin yukarı yönlü olması Türkiye’nin cezasızlık notunun giderek kötüleştiğini göstermektedir.
Ceza korkusu olmadıklarından, savcılar iddianamelerinde imtiyazlılara şüpheli sıfatıyla yer vermiyorlar.
Yerel mahkemeler ve Yargıtay üyeleri Anayasa Mahkeme’sinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını dikkate almıyorlar.
Uyuşturucu baronları Türkiye’yi kendilerine cennet yapabiliyorlar.
Birileri kurtla kuzuyu yiyip, çobanla ağlıyorlar.
Örnek mi? İsrail’in Gazze saldırısına karşı çıkarken ticaretlerini devam edenlere bakın derim.
İyi pazarlar.