Kim kazandı, kim kaybetti?

7 Ekim 2023’de Hamas öncülüğündeki sürpriz saldırı çoğu sivil 1200’e yakın insanın ölmesine, 251 kişinin de rehin alınmasına yol açtı. Ardında İsrail’in bugüne dek süren sadece Gazze’de 46 binden fazla insanın yaşamına, en az 110 bin kişinin yararlanmasına, milyonlarcasının yerinden edilmesine, 363 kilometre karelik sahil şeridinin neredeyse tamamının yerle bir olmasına neden olan operasyonunu başladı.

Hamas liderliğinin ve ona destek İran rejiminin amacı belli ki İbrahim Anlaşmaları çerçevesindeki Arap-İsrail yakınlaşmasını durdurmak, İsrail’in gerçekleştireceği insan kıyımı karşısında Müslüman dünyada infial yaratarak onları çatışmanın içine çekmekti. Fakat amaçlarına ulaşmadılar. Ne Arap Birliği ne de İslam İşbirliği Teşkilatı kınamanın ötesinde bir politika benimsedi. En fazla arabuluculuk ve insani yardımla yetindi.

Sorunun hukukileşmesi dahi Güney Afrika ve UCM Savcısının inisiyatifleriyle sağlandı. Bir yandan UAD’de İsrail aleyhine dava açılırken, diğer yandan iki üst düzey İsrailli yetkili hakkında uluslararası yakalama kararı çıkartıldı. 7 Ekim saldırısını başlatanların beklentileri aksine Hamas liderliği ve askeri altyapısı büyük ölçüde tasfiye edildi, Hizbullah ve İran çok ciddi darbe yedi, İran’ın bölgedeki etkisi Esad rejiminin çöküşüyle de iyice erozyona uğradı.

Husilerin İran patentli balistik füzeleri de bu gerçeği kabul edelim ki çok fazla değiştirmedi. 7 Ekim saldırısıyla başlayan savaştan bugün sabah 08.30 itibarıyla yürürlüğe girecek olan ateşkesle birlikte Hamas, Hizbullah, İran zararlı çıktı. Çözümü zaten çok zor olan Filistin sorunu daha da çözülemez hale geldi. Gazze yıkıldı, yerleşikleri perişan oldu. Binlercesi öldü, milyonlarcası yerinden, yurdundan oldu ve açlığa, susuzluğa, çaresizliğe mahkum edildi.

Savaşı beğensek de beğenmesek de İsrail kazandı. Korkarım topraklarını bir kez daha genişletme imkanına kavuştu. Netanyahu’nun siyasi ömrü uzadı, hakkında açılan yolsuzluk davaları anlamını yitirdi. Üç aşamalı ateşkesin ilk aşamasında serbest bırakılacak 33 rehinenin kredisi de, bundan sonra bırakılacakların beraberinde getireceği coşku da ona yazılacak. Yarın işbaşı yapacak Trump’la beyaz bir sayfa açacak.

Daha iktidara gelmeden Katar’a gönderdiği özel temsilcisi vasıtasıyla bir bölgesel çatışmayı sonlandırma imkanını kendisine tanıyan Netanyahu’yu Trump elbette unutmayacak. Ateşkesin ilk iki aşaması sırasında bulacağı her fırsatı kullanacağını açıkça ilan eden İsrail yönetimine elinden gelen her türlü desteği tabii ki sağlayacak. Sürecin herhangi bir şekilde aksamasının maliyetini o da Hamas’a yükleyecek.

Ama eğer sürerse, sürdürülebilirse ateşkesten en çok savaşı kaybeden Gazzeliler yararlanacak, kapılar açılacak, yardım malzemeleri akacak, üstlerindeki baskı biraz olsun hafifleyecek, zaman da savaşın yaralarının sarılmasına, acılarının unutulmamasına yardımcı olacak. Katar ve Mısır arabuluculuk çabaları için övülecek. BAE de anlaşılan insani yardımlar alanında ön plana çıkacak. Hepsinin ötesinde de Arap rejimleriyle İsrail arasındaki normalleşme süreci yeniden ivme kazanacak.

Görünen o ki İran daha da fazla izole olacak, nükleerleşme opsiyonunu seçmesi halindeyse şiddetli bir saldırıya ya da rejimin temellerini iyice sarsacak yeni bir yaptırımlar silsilesine maruz kalacak. Yani İsrail iç dengeleriyle Siyonist reflekslerini ve şu anki liderliğin, aşırı uçlardaki azınlığın beklentilerini dizginleyebildiği taktirde ateşkesin getireceği barış sürecinden savaşla edindiği kazanımların çok daha ötesini elde edecek.

Arap dünyasıyla ilişkileri normalleşecek. Hamas ve Hizbullah’ın zaafiyeti, İran’ın izolasyonu ya da içsel değişimi ona bir Filistin devleti kurulsa da kurulmasa da güvenlik garantileri olarak geri dönecek. Bu şartlar altında kurulacak ve Arap dünyasının siyasi ipoteğine bağlanacak, egemenliği pek çok açıdan sınırlandırılmış olma olasılığı güçlü bir Filistin devleti de aslında bu güvenlik garantilerinin pekişmesine yol açacak.

Umudum pek çok değişkene, bilinmeze, oyun planına aynı anda bağlı olsa da bu senaryonun hayata geçmesi, Trump yönetiminin şimdi olduğu gibi bundan sonra da barıştan yana tavır koyması, İsrail’in ihtiraslarını dengelemeye çalışması ve ona barış içinde bir arada yaşamayı telkin etmesi, Türkiye’nin de ortaya çıkacak istikrardan yararlanması. Tavsiyemse ateşkesin bekasına çok bel bağlanmaması, her an her şeyin olabileceğinin hesaba katılması…

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.