Siyasal İslam hayal ve gerçek
İhracatımızın en çok artığı ülkeler Almanya, İngiltere ve Amerika…
Yakın ve Orta Doğu ülkelerine ihracatımız ise yüzde 4,7 oranında düşmüş, 2,8 milyar dolarda kalmış!
Halbuki bu iktidarın 11. Kalkınma Planı’nda “İslam ülkeleriyle pek çok alanda başlatılan ya da ivme kazandırılan ilişkiler” vurgulanıyordu. (Paragraf 825-828)
Daima en büyük ticari ortaklarımız olan Batılı ülkelere ihracatımız şu veya bu ölçüde artarken pek çoğu Müslüman Arap olan Yakın ve Orta Doğu ülkelerine ihracatımızın azalması dikkat çekicidir. Bunun konjonktürel mi yapısal mı olduğunu görmek için birkaç yıllık verileri beklemek gerekebilir. Ancak Araplarla ilişkilerimizin bozulduğu bir gerçektir.
DOSTUMUZ KİM?
Mısır’da seçilmiş İhvan (Müslüman Kardeşler) iktidarına karşı General Sisi’nin Temmuz 2013’te yaptığı askeri darbeyi Ankara’nın protesto etmesi doğru idi ama ilişkileri bozmamak lazımdı. İktidar ise 7 yıldır hâlâ bunun davasını güdüyor.
Bu, sadece Mısır yönetimini Yunanistan’ın yanına itmekle kalmadı, kitle hareketlerini statükoya karşı tehdit sayan Arap rejimlerinde de Türkiye karşıtı tavırlara yol açtı.
Suud ordusundan emekli General Hasan A-Shari’nin “Türkiye birinci tehdit, İran ikinci tehdit” diye konuşması, tavırlarının özetidir. (1 Temmuz 2020)
Suud gibi despotik rejimlerde hiçbir açıklama bireysel değildir, emirlere uygundur ve resmî niteliktedir.
Mart 2018’de Türk dizilerini yasaklayan Suud, şimdi Türkiye’ye ticari ambargonun şampiyonluğunu yapıyor.
Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi, bir dizi Arap ülkesini yanına alarak karşımıza çıktı.
İki gün önce Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai’deki Burc el Halife adlı gökdelene Rum bayrağını çekerek Kıbrıs devletinin kuruluşunu kutladı!
Türkiye’nin Arap dünyasında ve özellikle Doğu Akdeniz’de Katar ve Libya’dan başka dostu kim?!
Arap Birliği’nin 2014’ten beri Türkiye karşıtı açıklamaları biliniyor.
İKİ TEMEL SORUN
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Arap ülkelerinin yöneticilerine “topunuz gelseniz bir Türkiye etmezsiniz” diye hitap etmesi, sorunu çözmüyor. (13 Ekim 2019)
Aksine “topunun” karşımıza geçmesi, hem Doğu Akdeniz’de hem genel diplomaside hem ekonomik ilişkilerde Türkiye’nin zararına olmaktadır.
Hiçbir siyaset Türkiye’den değerli olamaz. İktidarın Türkiye’yi Arap dünyasında yalnızlaştıran iki temel sorunu düzeltmesi lazım:
• Mısır’daki İhvan iktidarını çok aktif olarak desteklemesinden kaynaklanan ‘Türkiye Arap rejimlerini değiştirmek istiyor’ imajına son vermek, bu imajı yaratan söylem ve davranışlardan uzaklaşmak lazım…
• İkincisi, Osmanlı tasavvuruna dayalı dış politika görüntüsünü bırakmak, Cumhuriyet’in geleneksel “Araplar arası sorunlara karışmama” siyasetine dönmek lazımdır.
Hiç unutmamak lazım, değerli tarihçi Şükür Hanioğlu üç yıl önce uyarmıştı:
“Coğrafyamıza özellikle de Arap dünyasına ‘Osmanlı’ üzerinden yaklaşmanın Türkiye’ye kapılar açmak yerine sorunlar çıkartacağı ortadadır.” (Sabah, 31 Aralık 2017)
İDEOLOJİ SORUNU
İslami kesimde “İslam dünyasının gözü Türkiye’de… İslam dünyası Türkiye’yi bekliyor…” söylemi yaygındır. Türkiye’nin İslam dünyasına liderlik etmesi de söylenir.
“Gönül coğrafyamız” diye bir kavramın neyi anlattığı da belli.
Kültür planında böyle düşünülebilir, tartışılır… Ama bu özlemler politika haline gelirse, gerçeklerle çelişiyor. Beklenin tam aksine sonuçlar doğuruyor: Diğer Müslüman ülkelerin rejimleri bunu kendilerine karşı tehdit görüyor.
Onlardaki Osmanlı tasavvuru bizdekinden çok farklıdır. Arap Milliyetçiliğini Abdülhamit zamanında, Osmanlı mekteplerindeki Arap öğrenciler başlatmıştı!
Milli devlet (ulus devlet) çağında imparatorluk ya da ümmet referansıyla devlet siyaseti yapmak “yeni kapılar açmak yerine sorunlar çıkartıyor.”
Siyasi ihtilaflar olduğunda dinin birleştirici olmayacağının kanıtı, Hz. Ali’ye karşı Muaviye’nin isyanı ve Sıffin’de, Kerbala’da akan masum kanlarıdır.
Özellikli muhafazakârlar düşünmeli: Türkiye Cumhuriyeti’nin Araplarla ilişkilerinin en bozuk olduğu dönem, neden Ak Parti’nin son on yılı oldu!