Oruç Reis’in dönüşü zafer mi hezimet mi?
Sismik araştırma gemimiz Oruç Reis, 10 Ağustos’ta Kıbrıs açıklarında Demre-1 lokasyonunda araştırmalara başladı.
Oruç Reis’in 25 Eylül’e kadar sismik araştırmalar yapacağı açıklanmıştı. Fakat 13 Eylül’de beklenmedik şekilde geri dönüverdi, Antalya limanına demirledi.
Oruç Reis dönünce Navtex de yenilenmedi.
Atina çok memnun olmuştu. Başbakan Mitsotakis, “Oruç Reis’in dönmüş olması pozitif bir ilk adım, devamının geleceğini umuyorum” diye açıklama yaptı.
Tabii NATO devredeydi. Merkel’in rolü de biliyor.
‘DİPLOMASİYE FIRSAT’
Niye böyle olmuştu? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile Dışişleri Bakanı’nın dediği gibi “tamir ve bakım” için mi?
Eğer böyleyse başlangıçta neden 25 Eylül’e kadar diye açıklanmıştı?
Âniden tamir gerekmişse, niye navtex yenilenmemişti?
Hem navteksi yenilememek hem gemiyi çekmek “geri adım” değil mi?
Zaten “tamir ve bakım için döndü” sözlerine kimse inanmadı.
Muhalefet de “Doğu Akdeniz’de geri adım attınız!” diyerek sert eleştirilerde bulundu.
Ve 18 Eylül’de Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı:
“Biz Oruç Reis’i eğer bakım için şöyle bir limana çektiysek, bunun da bir anlamı vardır. Bu anlamlı bir yaklaşımdır. Yani diplomasiye bir fırsat tanıyalım, diplomaside bir olumlu yaklaşım ortaya koyalım…”
Evet, doğrusu yapılmıştır, diplomasiye fırsat vermek isabetli olmuştur.
Diplomasinin uzun ince yolunda inişler, çıkışlar çok olur; önemli olan ulaşılacak “toplam sonuç”tur.
PROPAGANDA TUTKUSU
İktidarda ölçüsüz bir “propaganda” tutkusu var. “Yeni zaferlere gidiyoruz” diyorlar mesela. Yok böyle bir şey. “Yeni başarılar” denilse tartışılabilir.
Suriye politikası niye diplomasi diliyle değil de “Selahattin Eyyubi’nin mezarı”yla ve “Şam camisinde namaz”la anlatıldı?
Avrupa ile ihtilafımız olduğunda niye bu sorunlar diplomatik kanallarda tutulmadı da miting meydanlarında “Bunlar haçlı ittifakı” denildi?
Bir ülke “yedi düvel bize saldırıyor” diye defalarca ilanat yaparak niye kendini böylesine yalnız gösterir?
Bir ülke niye kendini “beka” derdine düşmüş halde takdim eder dünyaya?!
Moody’s Türkiye’ye düşmanlık yaptıysa, “hayır, Moody’s yanlış rakamlar veriyor, doğru rakamlar şunlar” demek gerekmez miydi?
‘Dış güçler’ propagandası dövizi, faizi durdurmuyor.
‘YEDİ DÜVEL’
İktidar hiç normal, makul iş yapmıyor! Hep çok büyük işler yapıyor: Yeni zaferler, cumhuriyet tarihinde görülmemiş yatırımlar (ve borçlar!), Almanya bizi kıskanıyor falan…
Böyle olucunca bakanlar “diplomasi için geri çektik” diyemezdi tabii.
Bunu ancak “Reis” söylerdi, bir tek o söyledi zaten.
Söylemekle de doğrusunu yaptı.
Ama bir açıklamayla mesela Mısır’ın niye karşı tarafta olduğunu izah etmek mümkün olmuyor…
“Yedi düvel” deniliyorsa hemen sormak gerekir:
“Neden üç dört tanesi yanımızda değil!”
Böyle bir sualin birinci muhatabı Dışişleri Bakanı’dır.
YİNE LOZAN
Bugüne kadar Türkiye Lozan’a çatan bir Dışişleri Bakanı görmemişti. Sayın Çavuşoğlu çıktı Meis’ten bahsederken Lozan’a çattı.
Lozan’da Meis konusunda “geri adım attık” mı diyorsunuz? Ama bütün adaları 1911 ve 1912’de kaybetmiştik. Misak-ı Milli’de de bu yüzden adalar yoktu.
Lozan’da geri adımlar atmadık mı? Attık tabii…
Mesela Yunanistan’ın Anadolu’daki korkunç tahribatı için istediğimiz tazminattan vazgeçtik!
Evet İsmet Paşa vazgeçti!
Ama karşılığında Müttefikler de bizden istedikleri tazminattan vazgeçtiler. Venizelos da Anadolu’da kalan Rum malları için istediği tazminattan vazgeçti.
Lozan’da tek başarısızlık Musul’dur.
Fakat İzmir’deki muzaffer orduyu Musul’a gönderirsek, Yunanistan, Edirne dahil bütün Ege’yi işgal edebilirdi. Bunu Karabekir Paşa söylüyor
Neticede 7 ay süren Lozan müzakerelerinde diplomatik ataklar oldu, ordumuz üç defa ‘harp hali’ne getirildi.
Lozan’da elbette geri adımlar da oldu…
Ama neticede ulaşılan “toplam sonuç”, kapitülasyonlardan arınarak tam istiklalini elde etmiş bugünkü Türkiye’dir.
Lloyd George Lozan’ı İngiliz diplomasisinin hezimeti ilan etmiştir.
Zamanımızda, Ege ve Akdeniz sorunları 1976’dan beri müzakere ve gerilim konusudur. Kısa sürede sonuçlanmaz.
İç politika uğruna, taktik ataklara bakarak “zafer”, taktik çekilmelere bakarak “hezimet” propagandası yapmalayım.