Neden gizli?

Kur Korumalı Mevduat’ın Hazine’ye, bütçeye maliyete belli; 7 ayda 85 milyar lira, aydan aya da artıyor… Fakat bundan ibaret değil... KKM için Hazine’nin ödediği bu ama bir de Merkez Bankası’nın ödediği var; o ne kadar? Kimse bilmiyor!

Nedendir bilinmez, gizli tutuluyor.

Plan Bütçe Komisyonunda bu konu konuşuldu. Muhalif milletvekilleri sordular: KKM için Merkez Bankası’nın üstlendiği yük ne kadar?

Bilen yok… Komisyon Başkanı AK Partili Cevdet Yılmaz, eski bakandır, iktisatçıdır, saygın bir isimdir ama o da bilmiyor… Bunun üzerine Komisyon, Merkez Bankası’ndan bir yetkilinin gelip anlatmasına karar verdi...

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Bütçe ve Finansal Raporlama Müdürü İrfan Yanar, İstanbul’dan uçakla Ankara’ya geldi, 17 Ekim 2022 Pazartesi günü öğleden sonra İrfan Yanar Komisyon toplantısına katıldı. İzleyelim…

MERKEZ’E YÜKÜ NE KADAR?

Soru belli, KKM için Merkez Bankası ne kadar ödeme yapıyor? Fakat daha başta İrfan Yanar cevap vermeyi reddetti:

“Kanuna göre, Merkez Bankası, bağımsız denetimden geçtikten sonra, genel kurul toplantısından en az on beş gün önce bilançosu ve kâr zarar hesabını açıklar. Yıl içerisinde hiçbir açıklama yapmıyoruz!..”

Komisyon’da şaşkınlık… Niğde Milletvekili Ömer Fethi Güler’in (CHP) tepkisi: “Niye geldi o zaman İstanbul’dan, Allah Allah…”

Başka tepkiler de vardı ama cevap alamadılar

Şunu belirteyim: Bilanço yani yıllık kâr ve zarar cetveli elbette yıl tamamlandıktan sonra Genel Kurul’a sunulmak üzere açıklanır. Fakat Komisyon’un sorduğu “bilanço” değil ki!..

Komisyon, KKM için ödenen miktarı soruyor ve cevap verilmiyor!

Ne kadar olabilir? Diyarbakır Milletvekili HDP’li Garo Paylan: “Biz tahmini bilgi veriyoruz size, KKM’nin bu yıl hazineye 150 milyar, Merkez Bankasına 150 milyar maliyeti olacaktır, diyoruz…”

MECLİS’TEN BİLE GİZLİ

İYİ Partili Bursa milletvekili Prof. İsmail Tatlıoğlu’nun tahmini 200 milyar lira… Tatlıoğlu, konuşmasında, Merkez Bankası’na miktarı belirsiz harcama yetkisi vermesinin Meclis’ten istendiğini ama miktarın Meclis’e bildirilmediğini hatırlatıyor, yine de “eller kalkacak” diyerek Meclis’in nasıl çalıştığını ortaya koyuyor:

“Bir harcama izni istiyorlar, tamam. Kaç lira harcayacaksın? ‘Bilmiyorum.’ Nasıl olacak bu iş? Bir maliyet var. Şimdi, şurada, kısaca, dokuz aylık maliyet 200 milyar lira olsa, hane başına 10 bin lira kur korumalı mevduatın maliyeti… Arkadaşlar ellerini kaldıracaklar, kaç liraya ellerini kaldırıyorlar?!”

Kaldırılan eller hiç mi merak etmiyor; milletin parasından KKM’ye ne kadar para aktarılıyor diye? Meclis’in bir görevi de denetim değil mi?...

Tek Parti otoritarizmini hatırlayalım. Atanmış milletvekilleri denetim yapabilir miydi? Nihayet CHP milletvekili tarihçi Hikmet Bayur, 17 Aralık 1946 günü Meclis kürsüsündedir, Meclis’in neden denetim yapamadığını anlatır:

“Hükümeti denetleme cihazı işlemiyor. (Çünkü) hükümeti denetlemekle yükümlü olan bizleri aday gösteren, yürütme erkidir… Kendini denetlemekle mükellef olduğumuz kimselerdir… Adayları merkez değil, illerdeki, ilçelerdeki teşkilat göstermelidir.” (Zabıt Ceridesi, cilt 20, s. 120)

Bugünkü iktidar milletvekili de “Biz Cumhurbaşkanımızdan ve Genel Başkanımızdan seve seve talimat alırız. Bundan şeref duyarız” diyor. (5 Haziran 2020)

DENETİM OLMAYINCA

Varsın denetim olmasın denilebilir mi? Denetimsizliğin, Tek Parti rejiminde yol açtığı yolsuzluk ve yozlaşma bugün başka formlarda ortaya çıkıyor…

AK Parti otoriterleştikçe ekonomi bozuldu. Gerek kurumsal gerek parlamenter denetimsizlik öyle bir “yolsuzluk algısı” yarattı ki, Türkiye OECD’ye bağlı TAFT adlı kuruluş tarafından “Gri Liste”ye alındı! (21 Ekim 2021)

Yatırım gelir mi, gelmiyor zaten.

Bağımsız bir Merkez Bankası, emirle faiz indirmezdi. Ama ekonomik akla aykırı her faiz indiriminde TL biraz daha değer kaybetti, dövizi frenlemek için KKM’ye milyarlar akıtıyor hükümet… Dün faiz 10.50’ye indirtildi, KKM’ye ilave milyarlar akıtılacak…

Nasıl bir sarmaldayız, görüyorsunuz.

Denetimi engelleyerek, hamaset yaparak, eleştirileri baskılayarak, şeffaflığı kısıtlayarak propaganda yapılabilir ama ekonomideki kötü gidiş önlenemiyor.

Evrensel anayasa hukukundaki “denetim ve denge” neden hayati bir kavramdır, belli değil mi?

YORUMLAR (137)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
137 Yorum