Liyakatin değeri
Liyakatsiz ya da liyakati yetersiz ama ‘bizden’ kadrolarla da günlük işler yürütülür elbette…
Yargıda ve akademide olduğu gibi sınavlarda puanlar düşürülerek, akademik yayını olmayanları üniversitelerin başına getirerek, yüksek kamu kurumlarında atama için gereken hizmet süresi şartlarını kaldırarak veya aşağı çekerek atamalar yapılıyor ve yine de ‘işler yürüyor’ işte.
Kurumlar da yerinde duruyor…
Fakat Doç. Dr. İbrahim Turhan dikkatimi çekti:
“Evet günlük işler yürür ama hem kamu hizmetlerinin yürütülmesinde verimlilik düşer, yüksek kalitede donanımla ortaya konulabilecek olan yaratıcı düşünceler de kaybolur. Rutin düşünceler hakim hale gelir…”
İyi yetişmiş bir iktisatçı ve eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı olan İbrahim Turhan’ın şu sözlerinin özellikle altını çiziyorum:
“Karmaşık sorunlarda, liyakatli bürokrasi, politikacılara, teknik olarak altı dolu çözüm seçenekleri sunar. Liyakat azaldıkça bu imkan azalır…”
YETİŞMİŞ BÜROKRATLAR
Siyasetçi uzman değildir olması da gerekmez, hatta sıkı uzmanlık siyasetçinin ufkunu daraltabilir.
Fakat siyasetçinin çok iyi eğitimli ve yıllar içinde kamu görevinde çalışarak tecrübe kazanmış bürokratlara ihtiyacı vardır.
Çünkü politikaya lazım olan çözüm seçeneklerini ancak çok iyi eğitimli ve tecrübeli bürokratlar hazırlar.
Bunlar boş hayaller değil, hesabı kitabı yapılmış, iyi çalışılmış, muhatabın da ciddiye alacağı dosyalardır.
Böyle olmayınca ister istemez izlenen politikalar iç siyaset ağırlıklı, iyi hesaplanmamış, kısa vadeli ve o yüzden değişken, tutarsız politikalar haline gelir…
Hata payı da artar; hele de ‘hızlı’ hareket edilirse… İşte Prof. Kemal Gözler’e göre, bir buçuk yılda 24 adet CB Kararnamesi çıkarılmış, bu 24 kararnamede düzeltme veya değişme yapmak için 31 kararname daha çıkarmak gerekmiştir. (http://www.anayasa.gen.tr/cbhs-bilanco.htm)
Liyakatli bürokrasi erken uyarı da yapar.
İbrahim Turhan Merkez Bankacılığı ve uluslararası iktisadi ilişkiler birikimine sahip liyakatli bir bürokrattı. Dün Gazete Pencere’deki yazısında “parasal genişleme” sayesinde evet bazı verilerin iyileştiğini anlatıyor ama aynı sebepten “cari açığın ipini koparıp gittiği” uyarısında bulunuyordu; yani döviz alarmı veriyordu.
MERKEZ BANKASI
Merkez Bankası Türkiye’nin göz bebeği kurumlarından biridir. Altı yıl önce Ali Babacan, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını savunurken şöyle diyordu:
“Merkez Bankası’nda dünyanın en iyi okullarından ve finans kuruluşlarından gelen çok iyi bir ekip var. Şu anda bizim ekonomi konusunda, finans konusunda insan kaynağı yapımız, tüm kamu kuruluşları içinde en yüksek Merkez Bankasında. Oradaki analistlere değer verilmesi gerektiğine inanıyorum” (5 Şubat 2015)
Nasıl olmuştu bu?
1930’da kurulduğundan beri bütün hükümetler özen gösterdi.
Tek Parti rejimi bile müdahaleden sakındı.
Özal’ın üstüne titrediği bir kurumdu Merkez Bankası.
Ecevit hükümetinin 2001 reformunda MB kanunla bağımsız hale getirildi.
Görev süreleri kanunla belirlenmişti; siyasi atamalar olmasın diye
Fakat Temmuz 2018’de OHAL Kararnamesiyle o süreler kaldırıldı. Başkan Murat Çetinkaya görev süresi dolmadan “laf dinlemiyor” diye görevden alındı mesela…
‘RİCAL’ MESELESİ
Devlet yönetiminde eskiden “rical” denilen “iyi yetişmiş insan” sermayesi fevkalade önemlidir.
Cevdet Paşa, II. Mahmut’la Rusya’da I. Petro’nun aynı reformları yaptığını ama Petro’nun başarılı, II. Mahmut’un başarısız olduğunu yazar. Paşa’ya göre sebep, II. Mahmut’un reformlarını yürütecek “rical”e sahip olamamasıydı.
Başka sebepler de vardı ama “rical” meselesi önemlidir.
Osmanlı’nın çöküş dönemine eşlik eden kavram “kaht-ı rical”di; yetişmiş adam kıtlığı…
Bugün Türkiye çok iyi yetişmiş, dünya standartlarında kaliteli insan gücüne sahiptir. Hem kamu yönetimi için hem hayatın her sahası için…
Değerini bilelim; harcamayalım.
DÜZELTME: Dünkü yazımda Sayın Murat Çetinkaya’nın ismi anlaşılmaz bir dizgi hatasıyla ‘Nihayet’ (!) diye çıktı. Sayın Murat Çetinkaya’dan ve okurlarımdan özür dilerim.