En büyük deprem
Bu satırlar yazılırken AFAD’a göre, son depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı Elazığ’da 34, Malatya’da 4 olmak üzere toplam 39’dur. Enkaz altından 45 vatandaşımız kurtarılmış, hastanelere başvuran 1.607 vatandaşımızdan 1.516’sı taburcu edilmiştir.
Kurtarma ve yardım çalışmaları başarılıdır; kutlamak gerekir.
Görülüyor ki, eksiklikleri ortaya koymakla birlikte, kayıplar geçmiş büyük depremlere göre nispeten azdır.
1939 Erzincan ve 1999 Gölcük depremleri hem daha büyük ve şiddetli, hem can kaybı ve hasarı çok korkunç boyutlardaydı.
Elazığ depremi ise 6.8 şiddetindeydi ve yüzeye yakındı. Diğer bir faktör, gelişen ekonomi sebebiyle yeni binaların daha dayanıklı olmasıdır.
İktisadi gelişme ve kamu kurumların örgütlenme düzeyi deprem kayıplarını azaltıyor.
1939 ERZİNCAN DEPREMİ
22 Aralık 1939’da kış kıyamette meydana gelen Erzincan depremi, rasathaneye göre Anadolu’nun gördüğü en büyük depremdi. 7.9 büyüklüğündeki depremde Erzincan ve Kemah yerle bir olmuş, köyler moloz yığınına dönmüştü.
Deprem Samsun’a, Ankara’ya, Kayseri ve Erzurum’a kadar çok geniş bölgede etkili olmuştu. Bütün bu bölgede 32.963 kişi ölmüş, 100 bin kişi yaralanmış, 116 bin bina yıkılmıştı.
Burada, o zamanki binaların inşa tarzını hatırlamak lazımdır. Kontrolleri yapacak devlet ve belediye örgütlenmesi de henüz zayıftı.
Yardım için bütün Türkiye seferber olmuş fakat kurtarma ekipleri ancak iki gün sonra ulaşabilmişlerdi; kış ve yol şartlarından dolayı.
İyi ki “demir ağlar” politikası tamamlanmıştı da Ankara’dan Erzurum’a kadar tren hattı yapılmıştı.
Devlet yaraları sarmak ve yeni bir Erzincan kurmak için 1946 sonuna kadar o zamanın parasıyla 23 milyon lira harcamıştı. İkinci Dünya Savaşı’nın olağanüstü savunma giderlerini de akıldan çıkarmamak lazım.
1999 GÖLCÜK DEPREMİ
Gölcük depremi 7.8 büyüklüğündeydi. Erzincan’dan bir milim sonra, Anadolu’nun gördüğü en büyük ikinci deprem!
Hayatını kaybedenler sayısı 17.480’di, onbinlerce insan yaralanmıştı. 73 bin bina yıkılmış ve hasar görmüştü.
1939’daki Erzincan vilayetinin nüfusu 133 binden ibaretti.
Gölcük’ün bağlı olduğu Kocaeli vilayetinin nüfusu ise 2000 yılında 1 milyon 200’e çıkmıştı. Gölcük’te km kare başına düşen nüfus sayısı 1940 yılında 100 kadardı, 1999 yılında 662’ye çıkmıştı!
Nüfus yoğunluğu arttıkça, depreme karşı daha bir keskin tedbirler gerekir elbette.
Gölcükte binalar 1930’lara göre daha yeni malzeme ve teknoloji ile yapılmış olduğu halde, inşaat hırsızlıkları ve denetim noksanları yüzünden, bu nüfus-yoğun bölgede deprem 15 bine yakın insanımızın canını almıştı.
Hazırlıksız kamu kurumları çökmüş, Başbakan Ecevit bir süre telefon irtibatı kuramamıştı! Sivil toplum kuruşları yardım götürmede kamu kurumlarından daha etkili olmuştu.
İstanbul için asıl ders alınması gereken; Gölcük depremidir!
KANAL DEĞİL, DEPREME TEDBİR
15 milyon nüfuslu İstanbul’da nüfus yoğunluğu, bugün km kare başına 3.837’dır. Evet 3 bin 837.
Gölcük’te bu sayı 662 kadardı.
İstanbul’da depreme dayanıksız olduğu belirtilen bina sayısı, 30 binden 50 bine kadar telaffuz ediliyor.
Allah korusun, beklenen ‘büyük deprem’ meydana gelirse, bu balık istifi sıkışık İstanbul’da enkazlar yüzünden kurtarma ve yardım nasıl ulaştırılabilir?
Apartmanlardan, gökdelenlerden, AVM’lerden fırlayacak insanlar nerede toplanır?
Deprem toplanma alanları imara açılmadı mı?
İstanbul’u bu kadar betona, bu kadar nüfusa boğmanın ne manası vardı?
İstanbul depreminin ‘en şiddetli deprem’ olması ihtimali, herkesi düşündürmelidir.
Onun için Ekrem İmamoğlu’nun “Kanal’ı bırak, depreme bak” sözünü haklı buluyorum.
İstanbul’a kanal değil, açık, şeffaf, kayırmasız ihalelerle ve tamamen denetlenebilir bir kentsel dönüşümler lazım.