Devlet kesesinden araba sevdası
Meclis’e verilen Sayıştay raporunu okumuş olmalısınız. Şehircilik Bakanlığı, eski bakanlar için lüks makam arabaları kiralamış. Halbuki eski bakanların artık bir kamu görevi yoktur. Kamu kaynaklarından onlara lüksek makam araçları verilemez.
Sözcü’den İsmail Şahin’in haberine göre, “kamu kurumlarının özel şirketlerden kiraladığı lüks araçlar için ödenen para” bu senenin 8 ayında 386 milyon lira… Eylül 2018’den bu yana geçen 23 ayda devletin bütçesinden kiralık araçlar için toplam 1 milyar 435 milyon liradır!
Eylül 2018’den bu yana, çünkü Bakan Berat Albayrak 4 Eylül 2018’de bir genelge ile kamu kurumlarından envanterlerindeki araçların listesini on gün içinde göndermelerini istemişti. Araç sayısı ve lüksü azaltılacaktı, tasarruf için.
BU NASIL KÜLTÜR?
Peki ne oldu? Takip edildi mi, sonucu kamuoyuna açıklandı mı?
Denetim eksikliğini görüyor musunuz?
Bu genelgeye rağmen 1 milyar 435 milyon lira harcanmış!
Kaldı ki lüks araç kiralanmasından başka bir de satın alınması var.
Hürriyet’ten Neşe Karanfil’in haberine göre, 2010 yılında makam aracı alımları için 265 milyon lira harcanırken, 2016 yılında bu rakam 2.3 milyara liraya çıkmıştı, bunun 1 milyar lirası makam uçakları alımına gitmişti! (5 Eylül 2018)
Görüyor musunuz mevki makam, lüks araç, gösteriş tutkumuzun ekonomiye maliyetini!
Akılcı yatırım ve işletme yerine güç simgesi olarak gösteriş harcamaları, tantana tutkusu…
Recaizade’nin Tanzimat devrindeki gösteriş kültürünü eleştiren “Araba Sevdası” adlı romanını hatırlıyorsunuz değil mi?
Bu nasıl bir kültür?
Üstelik “itibarda tasarruf olmaz” diyerek yüceltilen… İtibarı gösterişte, tantanada arayan, nasıl bir kültür?
ORTA ÇAĞ KÜLTÜRÜ
Bu bir Orta Çağ kültürü… Ben demiyorum, merhum Hocamız Sabri Ülgener “İktisadi Çözülmenin Ahlak ve Zihniyet dünyası” adlı emsalsiz eserinde anlatıyor: Eşyanın fonksiyonel değerinden çok, güç kudret işareti olan gösteriş değeri önemlidir!
Eski asırlarda ister Batılı krallara ister Doğulu sultan ve şahlara bakın, kıyafetlerinde bile pırlanta ve mücevherlerle güç gösterişi vardır. Hele bir XIV. Louis’nin kıyafetinde neredeyse Topkapı’daki mücevherlerin topunu görürsünüz!
Ülgener hocamız bizde bu gösteriş ve ihtişam kültürünü yansıtan çok sayıda alıntılar yapar. Tarihçi Naîma’nın “yüksek makamlarda bulunanlara gösteriş ve ihtişam, aşağıdakilere kanaatkârlık ve tevazu lazımdır” diyen satırlarını okursunuz.
Bunun için o asırları suçlamak zırvadır. Üstelik bize fevkalade değerli eserler bıraktılar.
Ancak, modernleşme ve iktisadi rasyonalizmle çağ değişti. Artık servetin “gösteriş ve ihtişam”dan çok “yatırım ve işletme”ye gitmesi şeklindeki modern iktisadi zihniyet gelişti.
Yatırım ve işletme ile milli geliri yükselt, ona göre de hayat tarzı yükselsin, doğrusu bu değil mi?
MODERN HUKUK DEVLETİ
Dün “patrimonyal devlet” anlayışında sultan ya da Kral istediği miri araziyi istediğine verebilirdi, devlet hazinesinden istediğine “ihsan”larda bulunabilirdi…
Ama modern çağda “kamu” ile “özel” hukuki olarak, evet hukuki olarak birbirinden ayrılmıştır. Modern hukuk devletinde hiçbir kamu otoritesi kimseye keyfi ihale veremez, keyfi atamalarla, ödüllendirmelerle “ihsan”da bulunamaz.
Ama biz hâlâ seçtiğimiz iktidarlardan bunları istiyoruz… Onar da bizim sadakatimizi pekiştirmek için ihale, çifte maaş, lüks makam arabaları, ballı danışmanlıklar, toplilli atamalar gibi “ihsan”larda bunuluyorlar.
CHP’li Veli Ağbaba açıklamıştı: Makam arabası sayısı Fransa’da 8 bin, Almanya’da 9 bin, Japonya’da 10 bin, bizde 125 bin. (5 Ekim 2018)
Ahmet Ağaoğlu’nu, Yakup Kadri’yi okuyun, Tek Parti döneminde böyleydi, sonra da böyleydi… Ama hiç bugünkü kadar olmamıştı.
Dindarlar yapmaz sanılıyordu. Hz Ömer Kudüs’e giderken devesini hizmetkârıyla nöbetleşe kullanmamış mıydı? Akşam devlet işlerinde ve özel işlerinde ayrı mumlar yakmaz mıydı?...
Ama sonra öyle olmadı, bugün hiç öyle değil. Davutoğlu’nun tasfiye edilmesinin bir sebebi de yolsuzluklar üzerine gitmek istemesi değil miydi?
Uluslararası Şeffaflık ve Yolsuzluk Algı İndekslerinde aşağılara düşmedik mi?
Hepimiz insanız, “güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar.”
Çözüm şeffaf, denetlenebilir, liyakate dayalı bir devlet yapısı kurabilmek.
Bunun adı ‘modern hukuk devleti’dir.