Bu iktidarı eleştirmek

İktidar hakkında eleştirel bir şeyler yazılıp söylendiğinde gelen tepkiler çok önemli sosyolojik verilerdir. Bu tepkiler iktidarın nasıl bir sadakat tabanına dayandığını gösteriyor.

Tepkilerde ortaya çıkan ortak zihnî ve hissî davranış, konuya cevap vermeyi hiç düşünmeden kişiyi suçlamak şeklinde.

Dindar AK Partililer ise bu iktidarı eleştirmenin “vebalini” hatırlatıyor.

DESTEK VE ELEŞTİRİ

Ben bu iktidarı ilk iki döneminde destekledim. Sebebi özgürlükçü ve piyasa ekonomisi kurallarına bağlı reformlar yapmasıydı. İktidarın karşıtlarından “mürteci, satılmış, yalaka” gibi tepkiler gelirdi.

Savunduğum falanca reformla ilgili bir karşı-eleştiri yerine, beni kişi olarak suçlamak…

İktidarı eleştirmem şu konularda başladı: Sert siyaset, kutuplaştırıcı üslup, basına baskılar, Merkez Bankası bağımsızlığına ve Anayasa Mahkemesi’nin özgürlükçü kararlarına iktidarın ölçüsüz tepkileri, Sayıştay’ın yetkilerini kısıtlama girişimleri, Kamu İhale Yasası’ndaki bitmez tükenmek değişiklikler…

Bunları eleştirdikçe Ak Partililerden tepkiler gelmeye başladı.

Aydın Doğan’a satıldığım gibi tepkiler!

Yine aynı: Yazdığım konular üzerine karşı-eleştiri yerine, beni kişi olarak suçlamak…

Halbuki 28 Şubat’a karşı yazılarımı da iktidarın reformlarını destekleyen yazılarımı da iktidarın yanlışlarını eleştiren yazılarımı da Aydın Doğan’ın gazetelerinde özgürce yazdım.

METOT SURUNU

Büyük bir kültürel sorunumuzdur: Konu-odaklı ya da sorun-odaklı düşünememek…

Kişi-odaklı düşünmek, yani kişiye bağımlı ya da kişiye düşmanca…

Tarihe de olayları araştırmak yerine “Ulu Hakan” ve “Ulu Önder” şablonlardan bakmıyor muyuz?

Hukuk Fakültesinden hocam merhum Tarık Zafer Tunaya tarihçiliğimizde metodolojik bir çığır açmıştır. Hoca’nın kendi ifadesiyle:

Atatürk’ün söylediklerinden olaylara değil, olaylardan Atatürk’e geldim.”

Olaylar, yani araştırmayla, bilgiyle bulunabilecek gerçekler…

Bilimin de temel metodu deney ve gözlem değil mi?

Evet, Nutuk okuyup olaylara bakmakla, olaylara baktıktan sonra dönüp Nutuk okumak farklı ufuklara götürür insanı.

OLAYLARDAN HAREKETLE

İktidara da “olaylardan hareketle” bakabilmeliyiz: İlk on yıl hangi politikalarla başarılıydı, sonra hangi yanlış politikalar ülkeyi bu hale getirdi?

Bunun için ciddi bilgi birikimi lazım. Ya da gerekli bilgilere sahip uzmanların özgürce konuşabilmeleri, bizlerin de onları dinleyebilmeleri lazım.

Onun içindir ki liberal demokrasi, yanlışların konuşulup düzeltilebileceği tek rejimdir.

Buna karşılık, karizmalara fazlaca bağlanmak, kişi (lider, şeyh, üstat) odaklı düşünmek bizde çok yaygındır. Hele bir de siyaseti dinle harmanlayınca ortaya daha büyük bir sorun çıkıyor: İtaatin dinî görev gibi algılanması…

Bazen bana “Müslümanların iktidarına yardımcı olman lazım, halbuki onu kötülüyorsun, bunun vebali var” şeklinde mesajlar geliyor. Halbuki mesela Merkez Bankası’nın bağımsızlığını ihlal etmenin sakıncalarını yazmışım…

Onunla bunun ne ilgisi var?

İSLAMDA İDARE

Nihat Ergün “Adım Adım Siyaset” adlı kitabında yazar: Merhum Erbakan’a karşı “Yenilikçiler” hareketi başlamıştır… Ortada birtakım insanlar “İslamda idare ömür boyudur” deyip geziyorlar! (Otto Yayınları)

Başa geçen ömür boyu orada kalır ve itaat edilir yani!

Delil mi? İşte, halifeler, padişahlar!

Halbuki Çin’de, Bizans’ta, ateşe tapan İran’da, Firavunların Mısır’ında da krallar ömür boyu hükmederlerdi.

Tarihî formları “din” zannetmek nasıl bir itaat, nasıl bir otoriter kültür ve zihnî betonlaşma yaratıyor, görüyor musunuz?

Böyle bir yapıda yanlış işleri görmek, göstermek ve eleştirerek düzeltmek mümkün olur mu?
Din açısından siyasete bakacaksak bu dinin adalet, dürüstlük, hakkaniyet, kul hakkı, , Hz. Ömer’in devlet idaresinde gördüğümüz şeffaflık ve hesap verirlik gibi ahlak ilkeleri açısından olmalıdır.

NEYİ BİLİYORUM?’

Kişi odaklı değil, konu odaklı düşünmeliyiz artık.

Bağımlı düşünmenin bir maraz, hür düşünmenin bir nimet olduğunu idrak etmeliyiz.

Ahkâm kestiğimiz, esip gürlediğimiz, şuna buna hakaret ettiğimiz bir konuda öncelikle “ben neyi biliyorum, neyi okudum” diye kendimizi sorgulamalıyız.

Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”

Müslümanların bütün üniversitelerini toplayın, bir tek Harvard, Oxford etmiyor!

Gelenekperestlikle hür düşünce farkıdır bu.

YORUMLAR (142)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
142 Yorum