Bırakınız konuşsunlar
Karar TV’de ilahiyatçı Prof. Mustafa Öztürk’ü izliyorum. Elif Çakır ve Yıldıray Oğur soruyor, o cevap veriyor.
Söylediklerinin özetini verecek değilim; şu linkten izleyebilirsiniz: https://www.karar.com/mustafa-ozturk-karar-tvde-1597614
Üzerinde durmak istediğim konu fikir ve ifade hürriyeti…
Yanlış bulduğumuz fikirleri susturmak mı lazım? Hayır, çünkü yanlış bulduğumuz fikirler bile tartışmalara ve yeni bilgi arayışlarına yol açabilir.
Dahası, neyin doğru ya da yanlış olduğuna hangi otorite karar verecek? Bu muhteşem ve zehirleyici güç uğruna tarihte az mı kan aktı?
Tarih laboratuvarı gösteriyor ki bağnazlık çatışma ve şiddet kaynağıdır...Fikir hürriyetinin ve toleransın yaygın olduğu dönemler ise, bütün insanlık tarihinde gelişme ve ilerleme dönemleridir.
İslam tarihinde de böyle…
‘KARA BULUT GİBİ’
Hilmi Ziya Ülken hocamız “İslam Felsefesi, Kaynakları ve Tesirleri” adlı kitabında, bugün çok övündüğümüz o medeniyetin özgürlükler ortamında geliştiğini, ama taassubun, bağnazlığın ağır basmasıyla söndüğünü anlatır.
Gazali’ye karşı felsefeyi savunan İbn Rüşd adeta simgedir.
Taasup ağır bastıkça Eş’ari Kelamı ve Selefilik hakim olur. İbn Rüşd’ün kitapları yakılır…
Ama İbn Rüşd’den yapılan tercümeler Batı’da aydınlanmanın ilk işaretleri olur. Hilmi Ziya Hoca’nın belirttiği gibi İbn Rüşd’ün eserleri 1472’den itibaren Avrupa’da matbaalarda basılarak çoğaltıldı… İbn Rüşd’ün çok ilerisine geçtiler, Bilim Devrimi’ni yaptılar.
İslam dünyasında ise daha 1200’lü yıllardan itibaren “bir yandan Eş’ari taassubu Abbasi halifeleri üzerine baskı yaparak fikir hürriyeti kaybolduğu gibi öbür yanda Mogol istilası bir çok ilim eserlerinin tahribine mal odu… ve taassup gittikçe kara bulut gibi İslam aleminin üzerine çöktü.” (Bkz. s. 312-313)
YENİ BİLGİLER İHTİYACI
O taassuba bugün “sahih itikat” diye bağlanmak da özgürlükler alanına girer. Ama bunu dayatmak, farklı fikirleri, farklı akademik sesleri susturmak İslam düşüncesinin gelişmesine, engel olmaktadır.
Müslümanların hali ortada zaten.
Mustafa Öztürk’ün fikirlerinden şuna katılıp buna katılmayabilirsiniz, hiçbirine katılmayabilirsiniz; yapılacak şey, mukabil akademik araştırmalar ortaya koymaktır.
Ama susturmak, zihinlerdeki tekdüzeliği betonlaştırmaktan başka neye yarıyor?
Öztürk Hocayı dinlerken, akılcı metotları savunan ve bu topraklarda Sünni Müslümanların ‘sözde’ “itikatta imamımız” olan Maturidi’yi yeterince okumadığımı fark ettim.
Sözde diyorum, asırlardan beri fiilen hakim olan mutaassıp Eşa’ri çizgisidir.
Yazmakta olduğum kitap bitince Maturidi okumaları yapacağım.
İşte tartışmanın, farklı fikirlere, farklı fikirlerin referanslarını öğrenmenin faydası bu: Yeni bilgilere ihtiyaç yaratır.
Farklı sesleri, ezber bozan düşünceleri susturduğunuz zaman eski ezberler devam edip gider; dünya çağlardan çağlara geçer, sen yerinde sayarsın!
ZİHİNLERİN AÇILMASI
Bizde 21. Yüzyılda İlahiyatlarda felsefe derslerini makaslama kararını aldırtabilen güç, işte bu eski ezberdi… Tepkiler üzerine karardan vazgeçilmişti.
Öztürk Hoca İkinci Meşrutiyet İslamcılarından övgüyle bahsetti, hukuk-fıkıh âlimi Mansurizade Said Bey’i özellikle zikretti...
Evet bugün bazı İslamcıların idealize ettiği kurumları, onlar sorun olarak yaşıyor ve yeni düşünceler geliştiriyorlardı. Açık fikirliydiler.
Önceki Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez, Mansurizade’nin eserlerini yayınlama kararı almıştı. Onun görevden ayrılmak durumunda kalmasıyla, Diyanet Mansurizade’yi unuttu!
İktidarın konut satış ihtiyaçlarına göre faiz fetvası verdi! Halbuki Diyanetten beklenen, faiz hakkında farklı görüşlerin yer aldığı akademik bir eser yayınlamaktır.
Merhum Mehmet Akif medresede okunanlardan bahsederken “on para etmez fenler” nitelemesini yapar.
Bugün medrese özlemi bile var bazı kesimlerde.
Aslında çok gerekli olan “tarihin muhasebesi”ni yapmak büyük bir zihin cehdidir; bunu başaramasak da Müslümanların bugünkü hazin durumuna bakmak bile yeter: Zihinlerin açılması lazım, hürriyet içinde yeni bilgileri fark etmek ve edinmek lazım.
TV şovmenlerini sevmiyorum.
Akademik düzeyde bırakanız düşünsünler, bırakınız konuşsunlar, yazsınlar… Bizler de öğrenelim, zihnimizin pencereleri açılsın, bu çağın bilgilerine ve insani değerlerine biz de ulaşalım.