128 milyar dolar nerede?
İktidarın “128 milyar dolar nerede?” afişlerini yasaklaması hem ekonominin nasıl yönetildiğini hem CB sisteminin nasıl bir ülke yönetimi olduğunu gösteriyor.
Evvela iktidar elbette böyle düşünebilir fakat düşüncesini elindeki kamu gücüyle kurumlara empoze etti, daha doğrusu emretti.
Halbuki bu düşünce hiç denenmemiş, hiçbir bilimsel yayında yer almamıştı. Dahası Osmanlı tarihini mesela Halil İnalcık’tan, Mehmet Genç’ten Şevket Pamuk'tan okuduğumuzda tarih laboratuvarında da açıkça görülür ki, faiz sonuçtur: Sermaye birikimi yetersizliğinin, enflasyonun sonucu.
Bu sütunda defalarca yazdım, iktidarın iktisatçıları “faizdir sebeptir” diye bir broşür bile yazmadılar. Bir sempozyum düzenleyerek tartışmadılar.
Ama uygulamak için kamu gücünü kullandılar.
Ekonomiyi yönetirken ‘iktisadi düşünce’den ziyade siyasi saiklerle hareket ettiklerine dair tipik bir göstergedir bu.
Endüstri yerine rantı önemsemeleri de siyasi tercihtir. İşte hâlâ iktidarın önceliği Kanal İstanbul.
KİMSE DURDURAMADI
Ülkemizde tasarruf oranı vahim derecede düşüktür. Tüketimi teşvik eden iktidar faizi düşük tutmak için bastırdığında döviz aşırı kıymetlendi… Dövizi bastırmak için de piyasaya dolar sürüldü, “128 milyar dolar” böyle eridi gitti.
Şevket Pamuk ve Daron Acemoğlu gibi uzmanların 2014’te başladıkları “bunun sonu kriz” uyarılarına iktidar aldırmadı.
İktisat ilminin kurallarını ve Merkez Bankası’nın bağımsızlığını savunan Erdem Başçı ‘ihanet’le suçlandı! Murat Çetinkaya da direndi ama “laf dinlemiyor” diye görevden alındı…
Sonrasını, bankacılık uzmanı iktisatçı Kerim Rota’dan dineyelim. Düşük faizden kaçan paraya ucuz döviz satarak iki yılda 128 milyar doların eritildiğini anlatan Rota şöyle diyor:
“Koskoca devlet mekanizmasında bir kişi bile çıkıp bu deliliği durduramadı. TCMB başkanı, yardımcıları, Para Piyasası Kurulu üyeleri, danışmanlar, Finansal İstikrar Komitesi üyeleri gibi koskoca unvanlar taşıyan kişiler ya cehaletlerinden sustular, ya da birilerinin hışmından korkup mezarlıkta ıslık çaldılar. Satılan rezervlerin çok büyük kısmı… yurtiçi yerleşiklere ve yurtdışı portföy yatırımcılarına gitti.” (15 Nisan)
İşte bu, CB Hükümet Sistemi’dir.
CB SİSTEMİ
Bugünkü sistem Cumhurbaşkanı’nın tek yetkili, bakanların bile teknisyen statüsünde olduğu “Tek Kişilik Hükümet Sistemi”dir. (Mehmet Uçum, 16 Haziran, sf. 79-82)
Kerim Rota, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısıdır ama sözleri siyasi değil, olguların fotoğrafı…
Evet, göz göre göre krize doğru gidişi kimse durduramadı. CB sisteminde Merkez Bankası’nın bağımsızlığı da KHK’larla kaldırıldı. Yer yüzünde “laf dinlemedi” gerekçesiyle başkanı azledilebilen tek Merkez Bankası, Türkiye’dedir.
Dünyada Merkez Bankaları “laf dinlemesinden” diye bağımsızdır.
Sadece bu değil… Tablonun kalan kısmı hukukun hak ve hürriyetlerle ilgili bölümüdür.
Öyle bir hukuk düzeni ki, “128 milyar dolar nerede?” afişlerini savcılar “cumhurbaşkanına hakaret” diyerek indiriyor!
Buna ancak ‘pes’ denilebilir.
Hiçbir şekilde hakaret olmadığı gibi “tek kişilik hükümet”te nasıl ki tek yetkili Cumhurbaşkanıysa, tek siyasi sorumluluk sahibi de Cumhurbaşkanı’dır.
‘KAMU ESENLİĞİ’
Cumhurbaşkanına “hakaret” iddiası gülünçtür. Beştepe silüetleri bulunmayan afişler asılmaya başlayınca kısa bir şaşkınlığın ardından bazı valiler yeni bir gerekçe icat ettiler, “korona tedbirleri kapsamında” afişleri yasaklamaya başladılar. İl İdaresi Kanunu’nun “kamu esenliğinin sağlanması”ndan bahseden maddelerine dayanarak…
İktidarın “lebâlep” kongresinde virüs yok, kamu esenliği berkemal…
Ama afişte virüs var, kamu esenliği için tehlikeli!
Vali ve kaymakamların yasak kararlarına karşı idare mahkemelerine gidilebilir ama hakimler HSK eliyle başka bir yere sürülme riskini göze almadan karar verebilir mi? Bakalım göreceğiz.
Son olarak da CHP’nin elektrik ve doğal gaz zamlarını anlatın broşürü savcı emriyle toplatıldı!!!
Rahmetli Levent Kırca’yı nasıl özlüyorum, bilemezsiniz!
Bu tablo tam onun konuları. Fakat rahmetli hayatta olsaydı program yapabileceği bir TV kanalı bulabilir miydi?
Krizlerle, acılarla, gelirimizin 12 bin dolardan 8 bin dolara düşmesiyle öğreniyoruz; “hukuk ekmektir.”