Gençler, evlilikten neden kaçıyorsunuz?

Son zamanlarda herkesin diline pelesenk olmuş bir soru: “Neden gençler artık eskisi gibi evlenmek istemiyor?”

Soru cevabının çok kapsamlı ve çok katmanlı tahlilleri gerektirdiği bir gerçek. Zira mesele sadece kişisel tercihler değil, gençlerin omuzlarına binmiş yükler aynı zamanda.

Evet. Ekonomik zorluklar bu sorunda en büyük pay sahibi olan kalem. Şaşaalı düğünler yapmak pastadan büyük pay sahibi alan, ekonomik hiyerarşide üst gelir grubunun tekelinde artık. Yeni bir yuva kurmak ve hayatın geri kalanında düzenli bir gelirle yaşamak da artık eskisi kadar kolay değil.

İşsizlik, düşük maaşlar ve geleceğe dair belirsizlik, gençlerin evlilik planlarını sürekli ertelemesinin ardındaki en büyük neden. Diğer yanda ekonomik krizle büyüyen bir nesilden bahsediyoruz, gençlerin hayalleri en çok maddi koşullara bağlı. Hayal diyorsak da bu hayaller ekonomik prangalar altında ezilen düşler, düş olarak kalmaya mahkûm düşler…

Evlilik oranlarındaki düşüş sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil. Fakat Türkiye geçmişine bakıldığında durum bizler için daha trajik bir vaziyette. Birleşmiş Milletlerin yaklaşık 100 ülke için toplamış olduğu verilerde de ülkelerin 5’te dördünde evlilik oranlarının düştüğü netleşiyor.

Evet bizler için kırmızı alarm daha net çalmakta. Veriler, 2023 yılında Türkiye'de 85,3 milyondan fazla insanın yaşadığını, yıllık nüfus artış hızının bir yıl önceki 7,1'lik seviyeden ve 2018'de 14,7'lik seviyeden düşerek ‰1,1'lik tüm zamanların en düşük seviyesine ulaştığını gösteriyor. Dahası, ülkede 2023 yılında rekor düzeyde düşük sayıda çocuk (958.000) doğdu ve doğurganlık oranı kadın başına 1,51 canlı doğuma düştü. 2017'den bu yana bu oran, doğurganlık için gerekli kabul edilen seviye olan 2,1'in altında kalıyor. Bu rakamlar Türkiye'yi hala AB ortalamasının üzerinde (2022 yılı Eurostat verilerine göre 1,46) konumlandırsa da Fransa, Bulgaristan ve Romanya dahil olmak üzere birçok AB üye ülkesinden geriye düşmüş vaziyetteyiz.

Bu duruma nasıl ve ne şekilde gelmiş olduğumuzun altında yatan yığınla sebep var. Nedenlerden birisi artan gelir ve servet eşitsizliği. Diğeri duymak istesek de istemesek de var olan bir gerçek olarak “dini bağlılıktaki düşüş”. Diğer bir neden kadınların eğitim düzeylerinde, gelirlerindeki artış ve buna bağlı olarak kiminle evlenecekleri konusunda daha seçici olmaları…

Ülkenin demografik durumunu olumsuz etkileyen bir diğer faktör -hiç dile getirilmese de- göç konusu. Hayır göç almamız değil, göç vermemiz… 2020'den sonra artan rakamlar 2023 ve 2024 senesiyle birlikte ayrılışlar açısından rekor kırılan yıllar olarak devam ediyor. 291.000 Türk vatandaşı da dahil olmak üzere 715.000 kişi ülkeyi kalıcı olarak terk etti ve bu bir önceki yıla göre %53'lük bir artışı temsil ediyor. Göç edenlerin çoğunluğu 25-29 ve 30-34 yaş aralığındaydı… Yani evlenebilecek, çocuk sahibi olabilecek 300.000’ yakın Türk genci. “Giderlerse gitsinler” denilenlerden.

Artan öğrenci borçları, konut maliyetleri… Ya da evliliğin gerekli olmayan eski, modası geçmiş bir gelenek olduğuna inanılması… Ne dersek diyelim, sebep ne olursa olsun durum o kadar kritik ve acil vaziyette ki devletin asgari ücreti dahi tüm tepkilere rağmen ancak bu nispette arttırabildiği bir dönemde bir fon ayrılıyor ve evlilik teşvik kredileri başlatılıyor.

Evlilik desteği diye sunulan 150 bin lira gençlerin derdine deva olacak bir meblağ değil, en azından yeterli değil. Öncelikle şunu söyleyelim ki gençlerin ev sahibi olmasını kolaylaştıracak, daha kapsayıcı teşvikler sağlanmadıkça bu sorun çözüme asla kavuşmaz. Nafaka sistemindeki adaletsizlikler giderilmeden evlilik fikri cazip hâle gelmez. Gençler, “Evlilik ekonomik bir yük mü?” sorusunu sormaktan vazgeçmedikçe, aile kurumu güçlenemez.

Evlenmek, adı üzerinde bir “ev” kurmak. Konut fiyatlarının karşılanabilir olması uçsuz bucaksız bir hayal, kiraların ödenebilmesi ise adeta erişilmez bir lüks haline geldi. Gençlerin evlenme fikrine olan mesafesini anlayabilmek için sadece bu başlı başına ve en güçlü veri. Ev sahibi olmanın imkânsızlığa sürüklendiği bir atmosferde, "evlenmek" gibi saf ve naif bir hayalin, gençlerin omzunda taşınması imkânsız bir ekonomik yüke dönüşmesi elbette kaçınılmaz. Gençler artık daha uzun süre aile evinde kalıyor, emekli maaşı sadece kiraya yetebilen yaşlılar çoluk çocuğunun yanına sığınıyor. Yani sorun, 150 bin liralar ile kapanmayacak kadar derin yapısal bileşenler içeriyor…

Zaman, bu sorunlara köklü çözümler bulma zamanı. Gençlerin hayallerini boğan prangaları kırmadan, toplumun temel taşı olan aileyi yeniden inşa etmek mümkün olmayacak. Eğitim ve meslek edinme imkânlarını artırmak, gençlerin maddi bağımsızlıklarını kazanmalarını sağlamak, enflasyondan illetinden kurtulmaktan başka birincil çözümü de yok. Nepotizm bitecek, adalet herkes için sağlanacak, güzel hayaller kurulacak kısaca…

Gerçekleşir mi? Zor görünüyor, inşallah imkansız değildir.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum