2025 Türkiye ekonomisi ve enflasyon analizi

Son köşe yazısında, 2024 yılını %36 enflasyonla bitiren mallar grubu enflasyonunun, 2025 yılında %24’e düşeceğini; keza 2024 yılını %66’yla bitiren hizmetler grubu enflasyonunun da 2025’te %40’a kadar düşebileceğini analiz etmiştik.

Bu iki veriden yola çıkarak fiyatların, sadece maliyetler kadar artması durumunda enflasyonun, yani TÜFE’nin %28,8’e kadar düşebileceğini de hesaplamıştık.

Bu analizin “bir masa başı analizi” olduğunu da belirtmiş ve gerçek fiyat artış oranlarını, yani TÜFE’yi, iktisadi faaliyetlerin yani yatırım ve tüketim harcamlarının belirleyeceğini teslim etmiştik.

Teoriye göre firmalar, kârlı fiyat teklifleriyle müşterilerinin karşısına “ya nasip” tevekkülüyle çıkarlar fakat gerçek fiyatların piyasalardaki yatırım ve tüketim haramalarının niteliğine bağlı olduğunu bilirler.

Peki kim bu yatırım ve tüketim harcaması yapan müşteriler?

1)En büyük müşteri Hükümet, borçlarını döndürmek ve yatırım veya tüketim harcaması yapmak için cebine yaklaşık olarak 15 Trilyon TL para koyup çarşı-pazara öyle çıkıyor.

2)Türkiye’de kamuda veya özel sektörde; kendi aile işletmesinde veya başkasının işinde çalışan yaklaşık 33 milyon insan var. Bu insanlar da hükümet gibi ücret ve maaşlarıyla ya tüketim harcaması yaparlar veya yatırım harcaması.

Bu 33 milyon kişiye ilaveten 16 milyon kişi de emeklilik maaşı alıyor. Böylece her ay Türkiye’de 49 milyon kişi elde ettiği gelirin bir kısmıyla ya tüketim harcaması yapıyor veya yatırım.

3) Üçüncü olarak tüzel kişi dediğimiz firmalar var. Firmalar da bir taraftan ürünleri satarken aynı anda bu ürünlerin üretimi için gerekli olan tüketim veya yatırım harcamalarını yaparlar.

4) İhracat pazarlarındaki müşteriler ve Türkiye’yi ziyaret eden turistler.

Hem hükümet hem gerçek kişiler hem de tüzel kişiler bazen gelirlerinin üzerinde bir yatırım veya tüketim harcaması yaparlar; bu durumda ya daha önce biriktirdikleri paralarını harcarlar veya kredi kullanırlar.

Orta Vadeli Program, harcama yöntemiyle hesaplanan 2024 GSYH’nı yani yatırım ve tüketim harcamalarını 44,2 Trilyon TL ve 2025 yılı için de 61,6 Trilyon TL olarak tahmin etmiş.

Konuyu biraz daha detaylandıralım.

HANGİ FAKTÖR ENFLASYONA NE KADAR SEBEP OLUYOR

1) BÜTÇE

2025 yılı için bütçede yapılan %33’lük artış, benim modelimde %24-%29 aralığında bir enflasyona sebebiyet veriyor.

Ara Değerlendirme: Bütçenin %33 artırılarak 11 Trilyondan 15 Trilyon TL çıkması, TCMB’nin orta noktası %21 olan enflasyonu düşürme hedefinini baltalamaktadır.

Bütçe hacmindeki yüksek artış oranları, yüksek “bütçe açığı”ndan da, “ücret ve maaş zamları”ndan da hatta kur artışları”ndan da daha zararlı bir faktördür; ekonomide olabilecek en enflasyonist harekettir.

Doğrusu “Ben olsam daha iyi ve daha küçük bir bütçe yapardım” umuduyla oturup, bütçeyi, tabir caizse didik didik ettim ve ben de anlamlı oranlarda bütçeyi küçültemedim. Bütçenin harcama esnekliği çok azalmış.

İddia: Bütçedeki artış %33 değil de mesela %3 olsaydı enflasyon da tek haneli seviyeye inebilirdi.

2) GERÇEK KİŞİ ÜCRET VE MAAŞ ZAMLARI

a) Kendi aile işletmesinde çalışanların 2025 yılında, 2024 yılından daha fazla reel harcama yapması beklenmiyor çünkü stoklanabilir mal fiyatlarında TÜFE’nin ve kredi faiz oranlarının üzerinde bir fiyat artışı beklenmiyor.

Aynı zamanda mevduatlara verilen faiz oranları da cazip kalmaya için devam edeceği için varlıklı kesimlerde de başlayan “harcamalarda da iştahsızlık” trendi devam edecektir.

İşletmeler için işlerin, bu yıl biraz daha zor olacağı beklentisi de “üç milyon işyeri sahibi ve aileleri”nin harcama iştahını azaltacaktır.

b) Asgari ücret veya asgari ücrete endeksli maaş alanların tamamının en az %30 ve bazılarının da %30’dan fazla maaş zammı alabilmesi mümkündür.

Fakat çalışanların bir kısmına Temmuz ayında veya yıl içinde bir miktar zam verildiği için Ocak ayında herkes %30 zam alamayacaktır.

c) SGK emeklileri %15,75 ve memur emeklileri de %11,5 zam aldılar.

Ara Değerlendirme: Görüldüğü gibi maaş ve ücretlilerin tamamının “harcanabilir reel geliri” 2025’te azalıyor; bu da, ücretlilerin mal ve hizmet fiyatlarını çok keskin bir şekilde sorgulayacakları ve iktisadi faaliyetlerini azaltacakları anlamına geliyor.

Satışları azaltabilecek bu olgu, firmaları, fiyat indirimlerine zorlayacaktır.

3) DÖVİZ KURLARI

TL’nin 2024 yılında değerlenmesi ve 2025 yılında da değerlenmeye devam etmesi, ithal malları, yurtiçinde üretilen mallara göre ucuzlatacak ve harcama yapacak olanları ithal mallara yönlendirebilecektir.

İthal ürünlerle rekabet etmek zorunda kalacak firmalar maliyetlerine bakmaksızın fiyat indirimleri yapmak zorunda kalacaklardır.

Ara Değerlendirme: Mevcut para politikası kurları baskılamak mecburiyetindedir. Bu da yurtiçi üreticileri zor durumda bırakacaktır. Ucuz ithal ürünler enflasyonun düşmesine katkı sağlarken iflasları artıracaktır.

4) KREDİLER

Bu yıl toplam kredilerin GSYH’ya oranı son 15 yılın en düşük seviyesine düştü.

(2020 yılında %75’e kadar yükselen Krediler/GSYH oranı, şimdi neredeyse yarıya düşmüş görünüyor: %37,5)

Yüksek oranlı kredi artışları, enflasyon oranını artırır.

TCMB, bankaların daha az kredi vermesi için düzenleme üstüne düzenleme yapıyor.

En son döviz kredilerine %1, ticari ve diğer kredilere %1,5 ve KOBİ kredilerine de %2,5 üst sınır koydu.

Fakat ihracat kredileri, yurtdışından sağlanan yatırım kredileri, tarım ve esnaf kredileri gibi kredileri bu sınırlamadan muaf tuttu.

Kur hariç aylık %1 aylık artış, yaklaşık olarak, yıllıkta %12,7’e; %1,5 aylık artış, yıllıkta %19,5’e ve %2,5 aylık artış da yıllıkta %34,5 bileşiğe tekabül ediyor.

Bütün bankalar, en üst sınıra kadar kredi kullandırırsa kredi hacmindeki toplam artışlar %23 kadar yükselebilir; buna istisna edilen kredi türleri de eklendiğinde, kredilerdeki toplam hacim artış oranı %25 olabilir.

Kredilere ilaveten Hazinenin borçlanacağı 3 Trilyon 950 Milyar TL’yi de (2,0 Trilyon TL bütçe açığı ve 1 Trilyon 950 Milyar TL de faiz ödemeleri için) dikkate aldığımızda, parasal sıkılaşma tedbirlerinin etkisinin sınırlı kalacağını söyleyebiliriz.

Önceki yılların verileri ve eğilimlerine paralel bir model kurduğumuzda parasal sıkılaşmanın ima ettiği enflasyon oranını %24 civarında tahmin edebiliyoruz. Yetmez.

5) İSTİHDAM

Açıklanan son istihdam verilerine göre işsizlik %8,8’den %8,6’ya düşmüş.

Benim için işsizlik oranının ne olduğunun bir önemi yok; önemli olan kaç kişinin istihdam edildiğidir.

Ekim ayında 32 milyon 916 bin kişi çalışıyorken Kasım ayında bu sayı 32 milyon 748 bin kişiye düşmüş; yani işin özünde 168 bin kişi işini kaybetmiş.

Ben 2025 yıl sonunda çalışan sayısının en çok 33 milyon 300 bin kişi civarında kadar yükselebileceğini tahmin ediyorum.

Son yıllardaki hızlı istihdam duracak ve 2025’te adeta fren yapacaktır.

Yavaşlayan işe alımlar enflasyon artış hızını yavaşlatır.

FİRMALAR VE YATIRIMLAR

Faizlerin yüksek, talebin durgun ve ihracatın zorlaştığı bir yıl olan 2025 yılında da firmalar yatırım yapacaklar mı?

Cevap: Evet yapacaklar.

Çünkü yatırım, bir kaç ayda tamamlanan bir faaliyet değil bazen yıllarca sürebilir.

Önümüzdeki dört yıl içinde tamamlanacak ve şu anda plan aşamasında veya ruhsatı alınmış veya temeli atılmış veya teçhizat siparişi verilmiş veya yatırım harcamalarında yarı yolu geçmiş veya önümüzdeki yıl tamamlanacak veya tamamlanmak üzere olan ve toplam yatırım değeri iki Trilyon dolar olan yatırım teşebbüsleri olduğuna inanıyorum.

Üstelik bu yatırımların %50’sinin makina ve teçhizat yatırımı olacaktır.

Peki, faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir ortamda nasıl yatırım yapılabiliyor?

2009 - 2018 on yıllık döneminde, yatırım değeri bir milyon dolar ve üzeri olan yatırımlar için kullanılan kredilerin %92’si dövizdi.

Yani TL kredi faizlerinin %12 civarında olduğu yıllarda bile, yatırım kredileri içinde TL kredilerinin payı %10’un üstüne çıkamıyordu.

Pek çok firma, yurtiçi kredi imkanlarından daha çok yurtdışındaki satıcı ülke kredilerinden (Export Credit Agency, ECA) yararlanmayı tercih ediyor. Örnek SINOSURE, HERMES, COFACE, SACE, AMERİKAN EXIM vs. gibi. Bu eğilimin güçlenerek devam edeceği öngörülüyor.

Yine de firmalarımızın çoğu yatırım yorgunu; daralan talep ve azalan ihracat imkanları yatırım harcamalarını hızını azaltmayı gerektiriyor.

Hızlanmayan ve az da olsa yavaşlayacak olan yatırım harcamalarının oranı, enflasyon artış oranını yavaşlatacaktır.

İTHALAT İHRACAT

İthal edilen her ürün yurtiçinde rekabeti artıracağı için enflasyonun düşmesine katkı sunabilir. Başta yaş ve sebze ve meyve olmak üzere yurtiçine değil de yurt dışına satılan her ürün enflasyonu artırabilir.

İhracat enflasyonu artırırken ithalat enflasyonu düşürür. İhracat enflasyonist ve ithalat dezenflasyonisttir.

Kurlar baskı altında olduğu için 2025 yılında ithalat artacak, ihracat düşecektir ve dış ticaret enflasyonun düşmesine katkı sağlayacak.

SONUÇ

Analizimize göre 2024 yılı fiyatlarına sadece maliyetleri eklersek enflasyon %28,8 oluyordu.

Talebin neredeyse bütün parametrelerini de analiz ettik, bulgularımızı toplulaştırırsak:

1) Bütçedeki %33 artış oranı enflasyonla mücadeleye neredeyse hiç katkı sunmuyor fakat yine de ima ettiği enflasyon oranı %27,3

2) Gerçek kişi ücret ve maaşlarında yapılan zamların yetersizliği enflasyonla mücadeleye katkı sağlayacak: İma ettiği enflasyon oranı %20,6

3) Döviz kurlarının ima ettiği enflasyon oranı %16

4) Krediler ve makro ihtiyati tedbirlerin ima ettiği enflasyon oranı: %24

5) İstihdamdaki yavaşlamanın ima ettiği enflasyon oranı: %20

6) Yavaşlayan yatırım harcamalarının ime ettiği enflasyon oranı: %20

Burada değindiğim konuların tamamı enflasyonun %28,8’den daha düşük olacağını kesin olarak ima ediyor.

Yazı uzadığı için bu konuyla ilgili tamamlayıcı diğer analizlerimi paylaşmıyorum.

Son Tahmin: Kurduğum model, yaptığım analizler ve gözlemlerim bu yıl enflasyon oranının en az %21’e olabileceğini ve en çok da %25’e kadar yükselebileceğini gösteriyor.

Enflasyonun %30’a yakın veya %30 hatta %30’un üzeri olacağını iddia edenlerin ikna edici verileriyle hiç karşılaşmadım; %30 tahmini, veriler değil algılar üzerinden yapılmış tahminler gibi duruyor.

İktisatta yapılan bütün analizlerin ve elde edilen bütün çıkarımların “diğer durumlar sabit” (ceteris paribus) varsayımları altında üretildiğinin akılda tutulması şart.

Fakat hayatta bilhassa ekonomide değişmeyen bir durum yok; baki kalan karmaşıklık ve beklenmedik gelişmelerdir.

Hükümetin ekonomiye ve ekonomi yönetimine sürpriz müdahaleleri ve hayatın karmaşıklığı her tahmini geçersiz kılabilir.

YORUMLAR (13)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
13 Yorum