Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar’ın Toygun Atilla ile röportajında belirttiği şu sözlerine dikkatinizi çekmek isterim:
“Yaşadığımız devirde sadece bilgiye hükmedenler, bilgiyi geliştirenler, sadece üretenler değil, teknolojiyi geliştiren medeniyetler tam bağımsız olabiliyor. Medeniyetler için neredeyse okuma yazma bilmek kadar önemli teknolojiyi geliştirebilme kabiliyeti.”
Bir anlamda Bayraktar hepimizin son dönemde dikkat kesildiği şu cümlenin altını çizmiş oluyor.
“Ekonomik ve siyasi bağımsızlık teknolojik bağımsızlıktan geçiyor.”
Bu noktada savunma sanayisinde teknoloji geliştirme çalışmalarının ciddi bir ilerleme içinde olduğu ortadadır. Zira savunma sanayisinde dışa bağımlılığın giderek azalması, yerli üretim düzeyinin gün geçtikçe istenen seviyelere ulaşacak olması, sevindirici bir gelişmedir.
Yalnız bu alanda daha çok firmanın desteklenmesi hayatidir. Yani daha çok küçük firmaların elinden tutulması, ayrıca bu alana girecek yeni firmaların yüreklendirilmesi gerekir.
Yani tam rekabet koşullarının oluşturulması önemlidir.
Böylelikle bu alanda gurur duyacağımız daha çok firma hikâyesi ortaya çıkabilir. Ki bu da ülke ekonomisine büyük katkı demek…
Açıkçası seçim sürecinde muhalefet tam da bunu söyledi.
Ama öyle bir algı oluştu ki… Sanki muhalefet savunma sanayi projelerini istemiyor gibi anlaşıldı. Ki o süreçte muhalefet temsilcileri bu konuda bir bir açıklama yaptı ama yeterli olmadı.
Bu noktada özellikle orantısız basın gücünün de etkili olduğu düşüncesindeyim.
Öte yandan savunma sanayisindeki know-how’ın genele bir anlamda özel sektöre yayılması belli alanlarda sıçrama modelinin oluşturulmasına olanak sağlayabilir. Bu noktada hep söylenen gelişmelerin öncelikle askeri alanda olduğu sonrasında günlük hayatımıza ulaştığıdır. Yani özel sektörün yüreklendirilmesi, bu alandaki firma sayısının artırılması önemli…
Bir de Teknofest vesilesiyle gençlerimizin teknolojiye ilgisinin artması, bu konuda hayaller kurması da ayrıca sevindirici.
Son olarak Selçuk Bayraktar’ın “Siyasete girecek misiniz?” sorusuna “Mücadele neyi gerektiriyorsa onu yapacağız” demesi de siyasete olumlu baktığı anlamına geliyor gibi. Açıkçası son dönemde liderlik özellikleri kapsamında Hakan Fidan’ı izliyordum. Bugünden sonra Fidan ile birlikte Bayraktar’ı da takip edeceğimi söyleyebilirim.
******
Ülke ekonomisini yeniden şekillendirmek?
Toplumsal refahın artırılması için bilgi çağını yakalayan ülkeler arasında yer alabilmek, bunun için de bilim ve teknolojiye yatırım yapmak elbette önemli…
Bu noktada iki popüler obezite ilacının arkasındaki Danimarkalı Novo Nordisk şirketi son dönemin en önemli başarı hikâyesi olarak belirtiliyor.
Bu hafta New York Times’ta Eshe Nelson’ın kaleme aldığı makalede; Novo Nordisk’in borsa değerinin Danimarka ekonomisinin toplam büyüklüğünü geçtiği, hatta şirketin Danimarka ekonomisini yeniden şekillendirdiği ve yükselen hisse fiyatıyla şirketin, lüks mallar grubu LVMH’den sonra Avrupa’nın en değerli ikinci halka açık şirketi haline geldiği belirtiliyor.
Bir markanın ülke ekonomisini yeniden şekillendirecek kadar başarılı olması ne büyük bir güç!
Bu gücün altında ‘araştırma geliştirme’ yer alıyor.
Bu gücün altında ‘inovasyon’ yer alıyor.
Bu gücün altında ‘bilim ve teknolojiye yapılan yatırım’ yer alıyor.
Nüfusu altı milyondan az olan Danimarka’nın küresel ölçekte başarılı şirketlere yabancı olmadığı yalnız bu sefer Danimarka’da daha önce tek bir şirketin bu kadar büyük bir rol oynadığı böyle bir durumla karşılaşılmadığı söyleniyor.
Gelinen bu süreçte firmanın hâlihazırdaki rekabet koşullarını da altüst ettiği ve bu konuda da yeni bir hikâye yazdığı belirtilebilir.
Dolayısıyla bu yeni durum diğer firmaları daha yenilikçi ve verimli olmaya itebilir.
Ayrıca makalede ‘firmanın popülaritesi ülkeye, eğitim sitemine ve tıptaki öncü role dikkat çekebilir ve hükümetin yumuşak gücünü artırabilir’ diye belirtiliyor.
Ne diyelim?
Gerçekten büyük başarı…
Şatafat yok, uzun uzun enerjiyi bitiren tartışmalar yok, boşa geçen zaman yok!
Yenilik var, araştırma geliştirme var, entelektüel sermaye var, bilim var!
