“Türkiye konuşacak, herkes kazanacak”
DEVA Partisi 1'inci Olağan Kongresi için Ankara’ya geldim. Kongreye doğru giderken Ankara’mızın samimi havası yüreğimi ısıttı doğrusu…
Tabii anılarda gözümde canlandı. Bir yanda Ankara Kalesi ve Hamamönü’nün o tarih kokan evleri… Bir yanda da Anadolu Medeniyetler Müzesi ve Resim Heykel Müzesi…
Ortaokuldayken resim hocamızın ödev için bizi Resim Heykel Müzesi’ne gönderdiği geldi aklıma… Müzeyi ziyaret ederken ne kadar da sevinmiştim, ilk defa bir ödev bu kadar eğlenceli gelmişti o çocuk halimle… Ve şimdi anlıyorum ki hayal gücüme ne kadar da katkısı olmuş meğer…
Kongre salonuna ulaşır ulaşmaz tüm illerden gelen coşkulu kalabalığı gözlemlemeye başladım. Bazı parti yetkilileriyle de görüşebildim. Ayrıca Karar TV’nin canlı olarak yayımladığı kongre programı vesilesiyle parti yöneticileri ile daha detaylı konuşabilme fırsatı da yakaladım.
Tam da bu noktada, tüm bu görüşmelerin sonucunda ortaya çıkan “Türkiye mozaiği” söylemi önemli ve değerlidir düşüncesindeyim.
Zira parti yöneticilerinin her yerden gelen, her fikirden olan, geleceğe birlikte bakabilen bir ekiple yola çıktıklarını ifade etmeleri dikkat çekiciydi doğrusu…
Ayrıca, hep birlikte sorunlara çözüm bulmanın önemli olduğu belirtildi sürekli olarak…
Tüm bu birlik olma söylemlerini dinlerken bir ara derinlere daldım ve derinlerden bakınca da gördüm ki salondaki kalabalıkların ardındalardı, gelmişlerdi.
Anadolu topraklarının kadim dostu zeytin ağaçları salonun her yerindeydi sanki... Sayelerinde derin derin nefes alabildik.
Özgürlüklere bu denli dem vurulduğu bir dönemde, birbirinden güzel atları özgürce dörtnala koştururken gördüm. Nasıl da güzellerdi…
Usulca kafamı ileriye doğru çevirdim. Kızılırmak heyecanla Dicle ile Fırat’ın gelmesini bekliyordu, ne de olsa uzun yoldan geliyorlardı. İşte ikisi de salona giriş yapmıştı bile…
Diğer tarafta Ulubat Gölü çok geç kalmış bir edayla derin derin nefes alarak etrafına bakıyordu. Gözü Uzungöl’ü arıyordu aslında… Hâlihazırda, Van Gölü, Meriç Nehriyle dost sohbetine başlamıştı bile… Ulubat Gölü de hızlı adımlarla dost meclisine doğru yöneldi.
Ve sol yanıma doğru baktım. Yerebatan Sarnıcı ile göz göze geldim. Biraz canı yanıyordu. Ama yine de gelmişti. Canım yansa da kaçıramazdım bu birlik tablosunu diyordu. Sonradan bir haberde gördüm. Yerebatan Sarnıcı'nın restorasyonu sırasında sütun başlarında gergi boşlukları belirlenirken, çökme riskinin tespit edildiği ifade ediliyor.
Öte yandan Erciyes ile Palandöken bu sene kış gelmedi diye sızlanıyordu. Diğer yanda da Hasankeyf ile Göbeklitepe özlem gideriyordu.
Ve birden derin bir sessizlik sardı etrafı… Tam da o an içeriye giriş yaptı, gelmişti, ne de güzeldi. Ağrı Dağı misafirleri selamlayarak tüm ihtişamıyla içeriye giriş yaptı. Ki ne zamandır Ağrı Dağı’nın sustuğu söyleniyordu etrafta… Anlaşılan o ki, Ağrı Dağı susmayı bırakmıştı, konuşuyordu artık… Yüzünde güller açıyordu, gözleri ışıl ışıldı. Demek ki yas bitti dedim kendi kendime…
Derinlerden artık şenlik zamanıdır, birlik zamanıdır diye sesler yükseliyordu… Bunun üzerine Kozak yaylası Perşembe yaylasıyla halay çekmeye başlamıştı bile… Halayın başında da Malabadi Köprüsü…
Ve gözlerimi açtım.
***
Kongre salonunda kalabalığın gür bir şekilde özellikle bir cümleyi söylemesi dikkatimi çekti.
“Türkiye konuşacak, herkes kazanacak”
Kimseye fark ettirmeden gözlerim Ağrı Dağı’nı aradı.
Ve gördüm ki,
Gülüyordu, umut doluydu ve uzun bir aradan sonra ilk defa konuşuyordu.
***
Yazımın sonuna gelirken DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan konuşmasına başlamış ve tüm dikkatler de sahneye doğru yönelmişti bile…
Geri kalan detayları bir sonraki yazıda devam edeceğim.