Lütfen Evde Kalalım!
Hiç kuşkusuz dünya olarak birçok bilinmeyen değişkenin bir arada olduğu günlerden geçiliyor.
Bir anlamda yaşanan belirsizliklerle ilişkili olarak sosyal ve ekonomik etki açısından eşi görülmemiş bir dönem yaşanıyor.
Diğer taraftan yaşananlar gerçek mi diye de bir sorgulama içinde olduğumuz da hiç şüphesiz…
Sanki son birkaç hafta içinde yaşadıklarımız rüya gibi… Ya da gece ile gündüz arasında bir zaman diliminde asılı kalmış gibiyiz…
Koronavirüs salgını ile birlikte dünya genelinde yerleşik düzenin son birkaç hafta içinde alt üst olduğu gözlemleniyor.
Hayatımızın içindeki düzeni işaret eden tüm değişkenler sanki kaosa doğru sürükleniyor. Bu bağlamda, küresel bir salgın olarak belirtilen koranavirüsün iş, okul ve sosyal hayatımızı kapsayan tüm dengeleri değiştirdiği görünüyor.
Krizin uzun vadeli etkisini belirlemek için henüz çok erken olduğu belirtiliyor ve bu krizin yaşam tarzlarımızı ne kadar etkileyeceği konusunda da net bir bilginin olmaması da ayrıca tedirginlik yaratıyor.
Son dönem kısaca yaşananlara bakacak olur isek;
Ardı ardına yaşanan kara günlerin küresel piyasalarda yarattığı şoklar…
Ülkelerin kapılarını bir bir kapatması…
Spor etkinlikleri, toplantılar, organizasyonlar, bir anlamda toplu olarak gerçekleştirilen faaliyetlerin iptal edilmesi…
Okulların tatil edilmesi…
Evden çalışmayı deneyen firma sayısının artması…
İnsanların gıda, temizlik ürünleri ve diğer temel ihtiyaçlarını stoklama çabası…
Ve en önemlisi evlere kapanan yaşamlar…
Bir anlamda koronavirüsün son dönemdeki bilançosu bu şekilde ifade edilebilir.
Anlaşılan o ki, bazı endüstriler kriz sırasında zenginleşirken, diğerleri önemli kayıplara uğrayabilir. Bazı çalışanlar uzaktan çalışmadan yararlanabilirken, diğerleri sektörlerindeki işlerin azalması nedeniyle işini kaybedebilir.
Bu küresel salgının neden olduğu zararı değerlendirmek için henüz çok erken olsa da, toplumun işleyiş biçimini kalıcı olarak değiştireceğine dair işaretler olduğu görünüyor.
Küresel ekonomi üzerindeki etkisinden gündelik yaşamımıza kadar, koronavirüsün nasıl tükettiğimiz, nasıl öğrendiğimiz, nasıl çalıştığımız, nasıl sosyalleştiğimiz ve nasıl iletişim kurduğumuz üzerinde derin etkilerinin olacağı ifade ediliyor.
Birbirimize böyle kriz dönemlerinde ihtiyacımızın olduğu aşikârdır. Ve fakat bir anlamda birbirimizden de bir o kadar uzak olmamız gereken günlerden geçiliyor.
***
Son dakika haberi olarak, Çin, New York Times, Wall Street Journal ve Washington Post muhabirlerinden oluşan ABD'li gazetecileri sınır dışı edeceğini açıkladı. Dünya olarak olağanüstü günlerden geçtiğimiz tam da bu noktada, Çin ile Amerika arasındaki gerginliğin büyüyerek devam edeceğine dair işaretlerin gelmesi kaygı vericidir doğrusu…
İŞBİRLİĞİ ŞART!
Doğru bilgilendirme, doğru yönlendirme ve toplumsal dayanışmanın çok önemli olduğu günlerden geçiliyor. Tam da bu noktada, yetkililerin şu ana kadar yapmış olduğu tüm bilgilendirme ve yönlendirme çalışmaları çok yerinde ve çok önemlidir.
Diğer taraftan bu dönemin en önemli kavramları arasında “işbirliği” yer alıyor. Bu sıkıntılı günlerde her bireyin kendi etki alanında yer alan kişilere koronavirüs önlemlerinin önemini anlatması, etki alanındaki kişileri işbirliğine davet etmesi bir o kadar önemlidir.
Zira insanların bir durumun ciddiyetini anlamaya başladığında anksiyete seviyelerinin ve koruyucu önlemlere uyumun arttığını ifade ediliyor.
Dolayısıyla, bu konunun ciddiyetinin toplumun tüm katmanları tarafından algılanması çok değerlidir.
LÜTFEN EVDE KALALIM!
İtalya’da yaşayan Merve Hasman Salvatori, sosyal medyadan bir video yayınlayarak koronavirüs sebebiyle neler yaşandığını anlattı. Anlattıklarını aynen aktarıyorum:
“Dünyanın yaşadığı bu koronairüs kâbusuyla ilgili eminim herkesin az çok bilgisi var… Ben İtalya’da yaşayan birisi olarak bir takım şeyleri biraz daha açıklığa kavuşturmak istedim, siz de bizim yaptığımız hataları yapmayın diye. İtalya’da ilk vakalar Lombardiya’da çıktığı zaman eğitime ara verildi ve okullar tatil edildi. Bir tatil olarak algılandığı için aileler çocuklarını alıp, sağa sola gittiler. Böylelikle virüs yayılmaya devam etti. Bilmiyorum her şey ne kadar yansıyor Türkiye’de ama siz hiç hastanede tüplere bağlı insanları gördünüz mü, ya da 37 yaşında bir çocuğun oksijen tüpüyle "Ben 10 gündür cehennemi yaşıyorum. Bu normal grip gibi değil! En fazla hastalanırım. Grip gibi geçer, beni öldürmez diye düşünmeyin" dediğini duydunuz mu? Bu iş gerçekten ciddi. Burada insan seçiyorlar. İnsan seçmek zorundalar çünkü hiçbir ülkenin hiçbir hastanesinin bütün ülkeyi hastaneye alacak kapasiteye sahip olduğunu düşünmüyorum. Kendinizi düşünmüyorsanız, diğerlerini düşünün ve bu insan seçimine sebep olmayın! Lütfen evde kalın!”
Hepimizin bu sıkıntılı günleri sağlıklı atlatabilmesi için lütfen evde kalalım…