Kelimelere dokunduğum an çığlık atıyor!
Bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Olmuyor!
Tarifsiz bir acı… Sanki çıkmaz bir sokakta bir başına unutulmuş gibi...
Kolum kanadım kırılmış, gemiler yanmış, kavrulmuş gibi…
Duygularım köz olmuş, sevincim solmuş, felek yerle bir olmuş gibi…
***
Ve asıl kelimelerin özü darda… Canı yok, dermanı yok.
Kelimelere dokunduğum an çığlık atıyor. Sanki derin bir yaraya basmış gibi…
Tekrar deniyorum, olmuyor. Birkaç gündür durum bu.
Sanki kelimelerin her yerinden alevler yükseliyor.
Öyle acı içindeler, öyle öfke dolular, öyle yastalar…
***
Öyle ya… Neyi anlatsınlar ki bu kör düzende?
Daha yıpranmayan, kırılmayan, kara çalınmayan ne kaldı ki?
Hangi çirkinliği yüzümüze vursunlar?
Hangi kara bulutları yüzümüze tokat gibi çarpsınlar?
Hangi ayazı, hangi vicdansızlığı, hangi yoksunluğu, hangi yalnızlığı anlatsınlar?
Sahi neyi anlatacaklar ki?
***
Hayatının baharında aramızdan ayrılan gençlerimizi mi?
Muradına eremeden toprak olan canlarımızı mı?
Yoksullukla, çaresizlikle bir başına bocalayan yavrularımızı mı?
Bir dikili ağacı bile olmayanları mı?
Mülakatta elenen vicdanımızı mı?
İş bulmak için çırpınan yürekleri mi?
Ve kahrından ardına bile bakmadan yâd ellere kaçan geleceğimizi mi?
Sahi hangi birini anlatsınlar?
***
Her alanda yaşadığımız çürümüşlüğü mü?
Bir türlü kör kuyulardan çıkamayan, şiddet gören kadınlarımızı mı?
Birbirine laf yetiştirmekten, bağırmaktan, ötekileştirmekten başka bir işe yaramayanları mı?
Her şeye rağmen yaşama tutunmaya çalışan, çalıştıkça da her seferinde aşağı doğru çekilenleri mi?
Bugünde iş bulamadığı için evinin yolunu kaybeden bir babayı mı?
Canı gibi sevdiği toprağını, üzerine titrediği traktörünü kaybeden çiftçimizi mi?
Sahi neyi anlatsınlar?
***
Bir rant uğruna, bir makam uğruna neredeyse birbirini ezenleri mi?
Koca koca adamların olmadık lafları birbirine boca etmesini mi?
Haksızlığın, zulmün bu denli yüreklerimizi delip geçmesini mi?
Birbirine selam bile vermeden geçip giden kalabalıkları mı?
Ya da şu üç günlük ömürde birbirinin gözlerine bile bakamayanları mı?
Artık hiç gülmeyen, sürekli birbirine kızan kalabalıkları mı?
Ve asıl çözümü kendinden vazgeçmekte bulanları mı?
Sahi hangi birini anlatsınlar?
***
Oysa kelimelerin tek istediği özgürce manaya katkı sağlamak, gücüne güç katmaktı. Belki de manayla bir bütün olmaktı.
Ama olmadı!
Lime lime olmuş böylesi bir düzende nasıl olsun ki?