İmamoğlu, Yavaş, muhalefetin modeli?
Dünkü yazıda ‘Cumhur İttifakı’nda gün yüzüne çıkan ayrışmayla ilgili ortak bir tutum geliştirilemezse tarafların birbirine vereceği zarar beklenenden daha fazla olabilir’ demiştim ve şöyle devam etmiştim:
“İşte tam da bu süreçte modele muhalefet dâhil oluyor. Daha doğrusu muhalefetteki aktörler (İmamoğlu ve Yavaş) dâhil oluyor.”
Şunu artık iyiden iyiye görüyoruz ki tam olarak belirtilmese de İmamoğlu’nun da Yavaş’ın da bir dahaki seçimlerde aday olmak istediği bir sır değil.
Açıkçası iki güçlü aktörün aday olmak istemesi de son derece doğal.
Yalnız bu sürecin iyi yönetilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Zira Altılı Masa travması kitlelerin zihninde daha dün yaşanmış gibi.
Peki, bu süreç nasıl yönetilecek?
Açıkçası önümüzdeki süreç ile ilgili işaretler gelmeye başladı denilebilir.
Ve Altılı Masa kadar olmasa da karışık sinyaller geldiği şimdiden söylenebilir.
Bu noktada şunu soralım: “Bu süreç ile ilgili ideali nedir?”
Tek bir adayın belirlenmesi. Ya İmamoğlu ya da Yavaş’ın aday olması. İşte o zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında muhalefetin rekabet avantajını varın siz düşünün.
Yalnız bu olasılık pek mümkün görünmüyor gibi. Zira iki aktörün de aday olmak istediği gün gibi ortada.
Eğer bu şekilde yürünecekse… O zaman yine sürecin iyi yönetilmesi gerekir. Birbirini yıpratmadan bütün enerjinin karşı tarafa yönlendirilmesi gerekir.
Böyle söylüyorum ama şimdiden muhalefet içinden karşılıklı olarak adaylarla ilgili yıpratıcı birçok söz duyuyoruz. Bu durumun iktidarın ekmeğine yağ süreceğini söylememe gerek yok sanırım.
Aslında gelmek istediğim nokta şu:
Baştan muhalefetin modeli iyi kurgulaması gerekiyor. Zira Altılı Masa sürecinde kurgulanan modelde sıkıntılar olduğu hepimizin malumu.
Bu noktada şunu soralım: “Altılı Masa sürecinde nasıl bir model ortaya kondu?”
Öncelikle aynı masa etrafında farklı yapılardaki partilerin yer alması gerçekten değerliydi. Ortaya birçok metinler, çalışmalar çıktı. Bunlar da kıymetliydi. Ki bu metinlerin anlatıldığı bazı toplantılara da katıldım. Gerçekten önemli toplantılardı, önemli metinlerdi.
Ekiplerde Kerim Rota, Serkan Özcan, Burak Dalgın, Ümit Özlale gibi değerli, alanlarında güçlü isimlerin yer alması da çok kıymetliydi.
Öte yandan kazanacak aday tartışması ve masadan kalkma ve geri gelme hadisesi günlerce konuşuldu. Bunu seçim döneminde de çok konuştuğumuz için ayrıntılara girmeyeceğim. Yalnız masayı ne denli yıprattığı hepimizin malumu.
Asıl konuşulmayanlara gelmek isterim…
Kazanacak aday tartışması ya da masadan kalkma hadiselerinden de gördük gibi Altılı Masa için kurgulanan modelde “rakip” değişkeni yoktu.
Hep masa etrafında dönen olaylar. Öyle rahat davranıldı ki. Sanırsın seçim kazanılmış.
Sanki karşıda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Devlet Bahçeli faktörü yokmuş gibi davranıldı.
Sanki seçim kazanıldı ve buna göre sayfalar dolusu metinler. Baştan belirttim bu metinler elbette değerli. Ama o dönemde çoğunlukla bu metinler konuşuldu. Kimse de karşımızdaki rakipler çok güçlü. Buna göre şöyle şöyle yapmamız gerekir demedi desem yanlış olmaz sanırım.
Ayrıca bu metinler tabana ulaşmadı. Bunu o süreçte bir ayağı sahada olan biri olarak söylüyorum. Hazırlanan çoğu metin PDF dosyası olarak havada kaldı.
Yani ‘seçim kazanmak’ için sağlam bir yol haritası ortaya konmadı. Seçim kazanılmış gibi davranıldı. Ve buna göre bir yol haritası hazırlandı. Rekabeti az buçuk bilenler bu iki yol haritasının birbirinden ne denli farklı sonuçlar doğuracağını da görebilir.
Öte yandan genel başkanların Cumhurbaşkanı yardımcısı olması meselesi. Açık söyleyim bunu duyunca ‘eyvah’ dedim. Kitlelere kulak verilmiş olsa böyle bir şeyin kabul görmeyeceği görülebilir.
Niyetim eski defterleri karıştırmak değil doğrusu. Ama yapılan yanlışlarında görülmesi gerekiyor ki bu süreçte bu yanlışlar tekrarlanmasın. En başta da karşı tarafta tecrübeli rakiplerin olduğu unutulmasın.
Yani öncelikli olarak ‘seçimi kazanmak’ için muhalefetin rekabet hususunda attığı ya da atacağı adımları kendi sahasından çıkarıp karşı tarafa yönlendirmesi gerekir.
Son olarak iktidar tarafında Cumhurbaşkanı Erdoğan dışında onun gibi güçlü bir adayın olmadığı belirtiliyor. Bu görüşe de katılmadığımı belirtmek isterim. Erdoğan’da yılların tecrübesi olduğu muhakkak. Liderliğinin bugüne kadar etkisi de malum. Yalnız sahada ilk defa tabanın Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi güçlü bir lider dışında Hakan Fidan’a şans vermesinin çok önemli olduğu düşüncesindeyim.