Haber gönderin Çeşnigir Köprüsü’ne, çiğdemleri yolup atsın!
‘Yeter, artık yeter’ diye karga tulumba içeri alınırken garipler yer gök ağıt yakmadı mı?
Dünya âlem yandı da haberimiz mi olmadı?
*
Niceleri ayrı düştü, yürekler zora düştü de kimseler halden bilmedi mi?
Ateşler içinde kaldık da bir köşede zalimler gizli gizli izledi mi?
Yara birken bin oldu da bel bağladıklarımız bir bir kaçtı mı?
Yer gök acı acı zılgıtlarla inledi de kimseler duymadı mı?
*
Bulutlar, yıldızlar nasıl dayandı bunca sızıya?
Dağları duman almadı mı? Seyhan, Ceyhan bulanmadı mı?
*
Haber gönderin Çeşnigir Köprüsü’ne, çiğdemleri yolup atsın
*
Söyleyin Hasankeyf’e, binlerce yılı silip atsın
*
Duysun sesimizi Kaleköy, dalgalara siper olmayı bıraksın
*
Çağırın beyleri, sultanları, alıp götürsün soyha feleği
*
Ağlasın, yansın bulutlar… Silin artık gariplerin gözyaşlarını
*
Görsün, sönsün yıldızlar… Soğutun artık gariplerin köz olmuş yüreklerini
*
Kapadokya’ya yer altı mağaraları dar gelmedi mi feryatları duyunca?
Dağ, taş ne varsa duysun, yansın… Savurun artık gariplerin kara yazısını
*
Sular altında kalan Savaşan Köyü nasıl derdine dert katmasın?
Malabadi, Uzunköprü sesini çıkarsın, çare olsun... Derman olun artık gariplerin yaralarına
*
Her uğradığı köyü susuz biçare bırakıp ilk köyüne dönenlerden sıra gelir mi kavrulanlara?
Sümbüller, bülbüller, köyler dile gelsin… Duyun artık gariplerin çığlığını!