Enerjimiz çekiliyor sanki…
Nasıl bir kısır döngü içindeyiz… O dedi, bu dedi, şu dedi…
“Hayır, ben öyle demedim”… “Sen yalancısın”… “Asıl sen iftira atıyorsun”…
Son dönem Türkiye’nin gündemi bu cümlelerden ibaret maalesef…
Ve hatta bu tarz konularla ilgili basın açıklamaları haber kanalları tarafından dakikalarca canlı olarak veriliyor, saatlerce bu konular tartışılıyor…
“Ben haklıyım”. “Hayır, ben haklıyım”…
Bu arada, tartışmalardan kimse bir şey anlamıyor. Sonsuz bir döngü şeklinde devam ediyor.
Sanki tüm ülkenin enerjisi çekiliyor gibi…
Bunların yerine asıl konuşmamız gereken meseleler ne durumda derseniz?
Örneğin, dünyada ve ülkemizde bilim, teknoloji alanında neler yapılıyor? Ya da girişimcilik konusundaki son gelişmeler nelerdir?
Bu genel sorulara çarpıcı bir örnek ile cevap verecek olur isek;
Şöyle ki, melek ve girişim sermayelerinin Türkiye’deki girişimlere yatırımları, yaklaşık olarak 60 milyon dolar civarındadır. Bu rakam, Amerika ve Çin’de, yaklaşık olarak 100 milyar dolar, Hindistan ve İngiltere’de, 8 milyar dolar, Almanya’da ise, 6 milyar dolar civarındadır. (Türkiye Girişim Ekosistemi, 2018/2019).
Bu noktada, 60 milyon doların milyar dolarlara çıkarılması için atılacak adımlar nelerdir?
Zira enerjimizi bu meselelere yönlendirmemiz gerekmez mi?
Yapay zekâ, veri analitiği, tarım teknolojileri ve daha birçok konuda gençleri bilgilendirecek, teşvik edecek medyada daha fazla programlar yapılsa, gençlerin yaratıcılığını ortaya çıkaracak ekosistemler oluşturulsa nasıl olur?
Bir anlamda, ülke genelinde yaratıcılığı, üretimi teşvik edici bir eylem planı üzerine konuşmamız gerekmez mi?
Son açıklanan rakamlara göre, % 26,1’e ulaşan genç nüfusta işsizlik oranının düşürülmesi ile ilgili atılacak adımlar ilgili konuşmamız gerekmez mi?
Son dönem İdlib’den Türkiye sınırına doğru başlayan yeni göç hareketini ve dolayısıyla, bu meselenin ortaya çıkaracağı sıkıntıları ya da bu konuyla ilgili alınması gereken önlemleri konuşmamız gerekmez mi?
Ve liste bu şekilde uzayıp, gider.
Bu noktada, geleneksel medyanın bir öz eleştiri yapması gerekmiyor mu?
Nitekim sosyal medyanın gündemi daha çok belirlemesi tesadüf değil o zaman…
Yerli otomobil meselesi…
Birkaç gündür yerli otomobil ile ilgili paylaşılan fotoğraflar konuşuluyor. İlk paylaşılan fotoğraf ile ilgili eleştirilerde haklılık payı olduğu düşüncesindeyim. Zira Türkiye’nin kaderini değiştirebilecek bir projenin bu şekilde amatörce fotoğraflanması haklı bir eleştiridir.
Yıllarca Türkiye’de başarılı marka hikâyelerinin çok az olduğu anlatıldı ve bu konuda hep birlikte şikâyet ettik. İşte şimdi bir başarı hikâyesi yazma fırsatı ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla, bu konuda hep birlikte çok daha titizlenmemiz icap ediyor.
Bu bağlamda, markanın, marka değerinin önemini kısaca belirtecek olur isek;
Öncelikle, marka, tüketiciye sunulan fonksiyonel faydanın ötesinde, bir ürünün değerini artıran isim, sembol, işaret, tasarım veya bunların birleşimi olarak ifade edilebilir. Zira pazarlama sanatının en önemli işlevlerinden biri, marka inşa etmektir. Dolayısıyla yerli otomobilin bir başarı hikâyesine dönüşmesi için en başından sonuna kadar tüm süreçlerde çok dikkatli olunması önemlidir.
Öte yandan, marka değeri kavramı yönetiminin de başından itibaren iyi kurgulanması önemlidir. Bu noktada, marka değerini oluşturan değişkenler arasında marka bağlılığı, marka farkındalığı, kalite algısı ve markaya ilişkin çağrışımlar yer alıyor. Tüm bu kavramların yönetimi ne kadar iyi kurgulanırsa başarıya ulaşmak da bir o kadar kolay olabilecektir.
Bu detay bilgiyi yerli otomobil ile ilgili ilk paylaşılan fotoğrafa bağlayacak olur isek, yapılan ya da yapılacak olan her türlü hata, markanın ölü doğmasına ya da markanın değerinin düşmesine sebep olabilir. Zira paylaşılan fotoğraflar ile ilgili yapılan tüm eleştiriler yerli otomobil projesinin çok daha başarılı olması içindir…
Yeter ki zengin dursun…
Genel olarak, zengin dursun merakı içindeyiz…
Markaların peşindeyiz… Elbisem marka olsun, ayakkabım marka olsun, saatim marka olsun… Olsun… Olsun…
Oysaki geçenlerde sosyal medyada bir fotoğrafa rastladım.
Bill Gates ve Mark Zuckerberg’in sohbet ederken çekilmiş bir fotoğrafı… Son derece doğallar, marka kemerler, marka saatler yok. Altınlar, pırlantalar yok. Oradan, buradan markalar fışkırmıyor…
Doğallık konusu bir kenara, bu iki kişinin mal varlığı toplamı milyar dolarlar…
Bill Gates’in ve Mark Zuckerberg’in markaların peşinde koşmamaları, kendilerinin marka olmalarından kaynaklı olmasın sakın?
****
Bu köşeden iyi olan, güzel olan gelişmeleri de yazacağımı belirtmiştim.
Demokrat Parti’nin kadın kollarını kaldırması sevindirici bir gelişmedir. Zira erkek kollarının olmadığı bir ortamda kadın kollarının olmaması kadar doğal ne olabilir…