Dünya başkentleri şokta!
Dünya genelindeki coranavirüs salgını ve petrol fiyatlarındaki keskin düşüşle, küresel piyasalar ciddi şekilde sarsıldı.
Suudi Arabistan'ın Rusya ile bir petrol fiyat savaşının eşiğinde olmasına piyasalar şiddetli şekilde tepki gösterdi. Bir anlamda, petrol fiyatlarındaki ani düşüş, 2008’den bu yana piyasaların en kötü günü yaşamasına neden oldu. Hatta bazıları tarafından “Kara Pazartesi” olarak da ifade edildi. Zira petrol fiyatlarında 1991’deki Körfez Savaşı sonrası en büyük düşüşün gerçekleştiği ve petrol şirketlerinin değerlerinde milyarlarca dolara varan erime yaşandığı belirtiliyor. Ayrıca, coronavirüsün hızla yayılması da piyasalarda tedirginliğin artmasına neden oldu.
Diğer taraftan, coranavirüsün gün geçtikçe daha çok ülkeye yayılması, bir anlamda hayatın durmasına yol açtı. Ülkeler bir bir planlanan organizasyonları, toplantıları iptal ediyor. Yetkililer tarafından seyahat edilmemesi, dışarıya çıkılmaması, toplu alanlara gidilmemesi uyarıları ardı ardına geliyor. Bir yandan da ülkeler kapılarını bir bir kapatıyor…
Dünya bir anlamda teyakkuza geçti denilebilir.
Böyle bir ortamda genel olarak, gazete manşetleri (10 Mart tarihli) dikkatimi çekti doğrusu… Zira manşetler de bir başına yaşananların derinliğini gösteriyor. Manşetler şu şekildedir:
The Wall Street Journal: “Küresel piyasalar sendeledi”
Financial Times: “Suudi Arabistan-Rusya petrol fiyatı savaşı küresel piyasaları sarstı”
Le Monde: “Corona virüsü sebebiyle dünya şokta”
Die Welt: “Borsalarda kara pazartesi”
Frankfurter Allgemeine: “Borsada şiddetli kayıplar"
Corriere della Sera: “Şimdi İtalya’nın tamamı kapalı”
The Globe and Mail: “Coronavirüs korkusu ve petrol kazası Kanada'nın ekonomik görünümünü kararttı”
Bu noktada, manşetlerin ortak duygusu şu şekilde belirtilebilir:
“Dünya genelinde hiç olmadığı kadar aynı gün içinde birçok başkentte benzer kaygılar, benzer şoklar yaşandı”
Öte yandan petrol fiyatlarındaki düşüşün Türkiye’ye etkisine bakacak olur isek; aslında kısa vadede, bizim gibi petrol ve doğalgazı ithal eden bir ülke için olumlu bir netice olarak okunsa da uzun vadede dünya ekonomisinin yavaşlaması ve dolayısıyla özellikle ihracatımızın da bu durumdan olumsuz etkileneceği ifade edilmektedir.
GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRMEK
Foreign Affairs Mart/Nisan 2020 sayısında eski Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden, “Amerika neden yine lider olmalı” konulu bir makale kaleme aldı. Makalede özellikle Biden’ın Trump’ın politikalarını ciddi şekilde eleştirdiği göze çarpıyor. Biden, kısaca, Trump’ın başa gelmesiyle birlikte, Amerika'nın dünyadaki güvenilirliğinin ve etkisinin azaldığını ve Trump’ın Amerikan müttefikleri ve ortaklarını küçümsediğini, bir anlamda terk ettiğini ifade ediyor.
Biden, demokratik değerlerden uzaklaşıldığını ve demokratik kurumlara güvenin azaldığını belirtiyor. Ayrıca Amerika’nın inşa ettiği uluslararası sistemin zayıfladığını vurguluyor. Bu noktada, diplomasinin Amerikan gücünün ilk aracı olması gerektiğinin altını çiziyor. Amerika'nın demokratik toplumların oluşmasını ve refahının geniş bir şekilde paylaşılmasını sağlayan teknolojik bir geleceği şekillendirmesinin zamanının geldiğini ifade ediyor.
Makalenin tümünü okuyunca, küresel güç dengesinin yeniden şekillendirme çabasında daha nasıl hamleler gelebilir diye aklımdan geçmedi değil…
BABACAN’IN PARTİSİ
Fox TV’de yayımlanan Çalar Saat programına konuk olan Ali Babacan, yeni partisiyle ilgili birçok konuya değindi. Özellikle Babacan’ın Türkiye ile ilgili gerçekleşmesini istediği cümleleri çok dikkat çekiciydi. İşte Babacan’ın Türkiye için özlemi;
“Öyle bir Türkiye görmek istiyorum ki, o Türkiye’deki gençler geleceğe güvenle bakabilsin.
Öyle bir Türkiye istiyorum ki, o ülkenin halkı; emeklisiyle, işçisiyle, memuruyla ülkenin geleceğine güvenle bakabilsin.
Öyle bir Türkiye istiyorum ki, insanlarımız geçim derdinde olmasın.
Öyle bir Türkiye istiyorum ki, iyi bir eğitim sistemine, iyi bir sağlık alt yapısına, iyi bir güvenlik alt yapısına sahip olsun.
Öyle bir Türkiye istiyorum ki, her bir vatandaşımız kendini özgür hissetsin, rahat nefes alabilsin.
Öyle bir Türkiye istiyorum ki, her bir vatandaşımız bu ülkenin hukuk sistemine güvensin. Her bir vatandaşımız kendini güçlü birey hissetsin.
Öyle bir Türkiye istiyorum ki, bütün vatandaşlarımız kendisini huzur ve emniyet içerisinde hissetsin. Akşamdan sabaha ne olacağı belli olmayan bir ülke istemiyoruz artık. Öngörülebilir bir Türkiye istiyoruz.”
Babacan’ın tüm bu sözlerine ayrıca bir ekleme yapmak isterim:
Öyle bir Türkiye istiyoruz ki, birlik ve beraberlik içinde, tüm farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü bir Türkiye istiyoruz.
Bu vesileyle, Ali Babacan’ın partisinin yolu açık olsun…
MEMLEKETE HİZMET İÇİN BİLİM LAZIM
Nobel ödüllü bilim adamı Prof. Dr. Aziz Sancar’ın, 2016 yılındaki konuşmasını aynen aktarıyorum:
“Türkiye’de bilime yatırım olduğunu biliyorum. Türkiye'deki gençlere benim tavsiyem, günlük politikalar ile uğraşmayın, bütün enerjinizi işinize verin. Bilim öğrenmeye çalışın, günlük dedikodularla uğraşmayın. Ben Türkiye'deki günlük kavgaları takip edersem üzüntümden çalışamam. Gençlere tavsiyem; bu kavgalara girişmeyin. Memlekete hizmet için bilim lazım. Avrupa seviyesinde, Amerika seviyesinde olmamız için bilim lazım. Ve bu sadece kendimiz için değil, insanlığa hizmet görevimizdir.”
Bu topraklarda nice Aziz Sancarlar çıkması dileğiyle…