Cumhur İttifakı’nın avantajı…

Etrafımızda ne kadar yanlış varsa toplayalım, getirelim desek

Sıkıldık, niye parlıyor bu yıldızlar? Hepsi sönsün diye ortalığı velveleye versek

Gözümüzü kararttık, artık ne olacaksa olsun desek

Ne kadar karanlık varsa can havliyle hepsini zifiri karanlığa çevirdik desek

Bir anlaşmazlık konusu nasıl sarpa sarılır desek

Ve şu dağları birbiriyle çarpıştıralım desek

Emin olun, dün yaşananlar kadar etki etmezdi.

Öte yandan buz dağının görünmeyen kısmına bir bakalım.

Kitleler pandemiden yorgun, bitkin…

Hayat pahalılığı canlara tak etmiş…

Ev sahibi kiracısıyla kavgalı, patron çalışanını her an kapının önüne koyma ıstırabında, gençler, futbolseverler, kadınlar vs. sesini duyuramıyor, bilim insanları saçını başını yoluyor.

Ve maalesef deprem felaketi… Hepimizin canından can gittiği bir dönem…

Duygular birbirine karışmış vaziyette. Kördüğüm misali…

Öfke, çaresizlik, endişe, yalnızlık… Ne ararsanız var…

Şu an hepimiz yas evindeyiz.

Üzgünüz, ağlıyoruz, bir taraftan da yaraların sarılması için çırpınıyoruz.

Karışığız yani.

Peki, bu durumda siyasetçilerin ne yapması beklenir?

Hiç öyle uzun uzun ağdalı cümlelere gerek yok. Cevap basit. Hayatımızı kolaylaştırmaları beklenir. Çözüm beklenir. Sağduyu beklenir. Nezaket beklenir.

Dün yaşadıklarımız neydi Allah aşkına?

Bazı konularda elbette anlaşmazlıklar olabilir. Çok sert tartışmalar olabilir. Adaylık konusunda farklı düşünülebilir. Bunların hepsi tamam…

Tamam da ‘anlaşmazlıkları çözüme kavuşturma yöntemi’ olarak da belirtilen ‘müzakere’ diye de altın değerinde bir kavramımız mevcut.

Diyelim ki anlaşmazlıklar üzerinde çalışıldı ve ipler koptu kopacak. Olmuyor. Anlaşma sağlanamıyor.

Peki, bu şekilde mi sonlandırılır?

Gerçekten çok şaşkınım. Birçok yazımda okumuşsunuzdur. Akşener’in liderlik özelliklerinin olumlu anlamda dikkat çekici olduğunu belirtmiştim. Siyasete damga vurabilecek bir lider olabilirdi Akşener.

Ayrıca belirli bir ivmeyi yakalayan, sorunları tespit eden, çözüm önerileri sunan ve bu şekilde devam ederse merkeze doğru adım adım yürüyen bir İYİ Parti resminin güçlendiğini belirtmiştim.

Ama bir taraftan da İYİ Parti, özellikle son dönemde farklı seslerin daha çok duyulduğu, bir anlamda seslerin birbirine karıştığı bir dönem yaşıyor diye belirtmiştim.

Açıkçası gelmekte olan da belliydi sanki.

Akşener’in kamuoyuna her fırsatta aday konusunda itirazlarını belirtmesi, konuşurken ses tonu, mimikleri gelecek olanları gösteriyordu.

Tamam, aday konusunda farklı düşünülebilir. Masada bu şekilde olmaktan memnun olunmayabilir.

O zaman şu soruyu sormak gerekir?

Bu kadar toplantı yapıldı, birçok önemli metin ortaya çıkarıldı. Niye bu kadar beklendi?

Anlaşma sağlanamıyorsa, yapılacak olan nedir?

Şu şu sebeplerle anlaşma sağlanamıyor. Çok uğraştık ama olmuyor. Bu noktadan sonra biz kendi adayımız ile yola devam edeceğiz denilebilirdi. Bu da dünkü gibi kırıp dökmeden yapılabilirdi. Kimse de bir şey demezdi. Ortak aday senaryosu elbette en güçlü senaryo ama bu da dünyanın sonu değil denilirdi ve yola devam edilirdi.

Lider ileri görüşlülüğe ve geniş bir görüş açısına sahip olandır. Dünkü Akşener’de bu özellikler yoktu maalesef.

Farklı bir stratejik alternatif seçilecekse… Yani farklı bir yola girilecekse bunun önce bir altyapısı hazırlanırdı. Bir dizi analizler yapılır, bu sıkışık durumdan çıkış yolları ortaya çıkarılır ve kırıp dökmeden dümen başka bir tarafa çevrilirdi.

Bir anlamda değişiklik yapmak, kaos veya belirsizlik yaratmak değildir. İyi bir lider yapacağı değişiklikleri planlı yapar ve stratejik değişimleri gerçekleştirmek için uzun dönemli planlara dayanır.

Biraz önce belirttiğim üzere; şu şu sebeplerle anlaşma sağlanamadı. Biz de şu sebeplerle, yolumuza şu şekilde devam ediyoruz denilebilirdi. O zaman da Akşener için risk almaktan kaçınmayan, cesur, atak lider benzetmesi yapılabilirdi.

Peki, şu an ne oldu?

Akşener, haklı olduğu noktalarda bile kendisini haksız bir pozisyona sıkıştırdı.

Hele ki belediye başkanlarını göreve davet etmesi büyük bir stratejik hataydı. Açıkçası bir liderin en son yapacağı hamleyi yaptı.

Konudan bağımsız olarak rekabet konusunu detaylandırmak amacıyla şunu belirtmek isterim:

Cumhurbaşkanı Erdoğan hep nasıl bilinir?

Cesur bir lider olarak bilinir. Yalnız bu cesaretin altında bir stratejik akıl mevcuttur. Bir anlamda analizlerle birlikte yol yürüdüğü söylenebilir.

Rakiplerini alaşağı etmek için uygun şartların oluşması için beklediği ve şartların oluştuğuna inandığı zaman da harekete geçtiği söylenebilir. Ve rekabet çevresini iyi analiz ettiği de belirtilebilir.

Son olarak, dün itibariyle Cumhur İttifakı güç dengesi’ bağlamında büyük bir avantaj elde etti.

Burada soru şudur:

Ortaya çıkan bu ‘yeni’ durum için partiler hangi adımları atacak?

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum