Bir dönemin sonuna yaklaşırken…

Dert azdı derken yeni bir moda başladı sormayın gitsin... Konuşan, eleştiren, soru soran gazetecileri hedef gösterme modası. Siyasetçiler işi gücü bıraktı ‘susturma yarışına’ girdi.

Ah nasıl bir derde saplandık denir denir de susun, konuşmayın, sağır olun, lâl olun

Dağlara vurun haykırmayın, yerin altında büzülün kükremeyin, ayın dilini karanlıkla bağlayın ses çıkarmayın, çapraz ateşlerde kalın külleri savurmayın, yâd ellere gençliği bırakın yıllara bağırmayın, gözyaşını akıtın nehirlere dövünmeyin ve ‘susma yalanı’ türküsünü söyleyin denir denir de

Birçok konuda baş aşağı gitmeye, haksızlığa, yolsuzluğa, yalanlara, bunca acıya, bin bir derde nasıl susalım… Boşa giden yıllara biz sussak, lâl olsak garipler gönül koymaz mı? Dalın canı kırılmaz mı? Bir taraf paraya para derken alt taraf da meteliğe kurşun atarken biz sağır olsak güneş kahrından hepten batmaz mı?

******

Yaklaşık 1 aydır aralıklarla sahaya indim. Emin olmak için bir daha bir daha sorular sorarak kökteki duyguları eşelemeye çalıştım.

Ve diyorum ki bir dönemin sonuna doğru yaklaşıyoruz.

Buda şimdi laf mı denebilir? Ekonomi, adalet gibi birçok konuda bu denli olumsuz bir tablo varken bu durum malumun ilanı denebilir. Başka ne olabilir diye sorulabilir.

Haliyle bunlar söylenebilir. Yalnız öncesinde seçmende hep bir umut vardı. Kemik seçmenin bir bölümünde umut hala var denebilir ancak giderek umut azalıyor.

Seçmende yaşanan sıkıntılardan dolayı gönül kırgınlığı boy vermiş. Bu kırgınlığında onarılması çok zor görünüyor doğrusu.

Genelde Cumhurbaşkanı Erdoğan elinden geleni yapıyor ama ‘dış güçler’ gibi faktörler sebebiyle bu olumsuzluklar yaşanıyor deniyordu. Şimdi cümlelerde çoğunlukla bu gibi faktörler belirtilmeden meseleler tüm çıplaklığıyla anlatılıyor.

Açıkçası Erdoğan’ın liderliğini olumlu anlamda besleyen konuların eskisi gibi ağırlığının olmadığı söylenebilir.

Örneğin önceden Reis ne cevap verdi, nasıl ağzının payını verdi gibi sözler söylenirdi. Şimdi ‘tarafsız’ bir Cumhurbaşkanının öneminden bahsediliyor.

Genellikle polemik sevilen bir kavramken şimdi çözüm üreten aktörler tercih ediliyor. Bu noktada sorunların şiddetinin giderek artmasının etkisi de büyük denilebilir.

En önemlisi de sosyoloji değişiyor. Ve bu değişime ayak uyduramama durumu söz konusu… Yani ekonomideki rakamların olumlu anlamda değişiminin sağlanması Erdoğan için eskisi gibi seçimde olumlu sonuç vermeyebilir.

Beklentiler hızla değişiyor. Örneğin gençlerin dünyasının, gerçekliğinin ardında kalınmış bir tablo mevcut.

Öte yandan gençler ve diğer yaş gruplarında muhalefetin Cumhurbaşkanlığı adaylığı için Ekrem İmamoğlu ismi söylendi. Yalnız Mansur Yavaş ismi daha çok söylendi. Bu durum iktidar tarafında olumlu anlamda Hakan Fidan için söylendi. Daha çok Fidan ve Yavaş isminin söylenmesindeki motivasyonun altında yatan kavramda başta ‘duruş’ kavramı. Duruş kavramını belirtenler arasında ‘devlet adamı’ kavramının özellikle altını çizenler oldu. Bununla birlikte tarafsızlık kavramı belirtildi. ‘Ayrıştırmadan ziyade kapsayıcı olan’ olarak daha detaylı açıklamalar yapıldı.

Açıkçası muhalefet yanlıları da iktidar yanlıları da çoğunlukla aynı noktada birleşti gibi.

Aslında buradan şöyle bir çıkarım yapılabilir: Polemikçi aktörlerden ziyade devlet adamı özellikleri taşıyan, kapsayıcı olan aktörler daha dikkat çekiyor denilebilir. Bunun altını da eşeleyince güvende olma ihtiyacının, bu duygunun bu süreçte ne denli arttığı söylenebilir. Bu çıkarıma elbette farklı argümanlarla yaklaşanlar olabilir.

Ayrıca Özgür Özel’in Cumhurbaşkanlığı için ismi neredeyse hiç söylenmedi. Bir taraftan da Özel’in parti genel başkanlığıyla ilgili olumlu yorumlar yapıldı.

Bu noktada şöyle bir örnek vermek isterim.

Tüketiciler üzerinde yapılan kör tadım testlerinde amaç önyargılardan arınmış şekilde marka ile ilgili düşüncelerin ortaya çıkarılmasıdır denilebilir.

Sahada muhalefet seçmenine iktidar tarafındaki aktörleri sorarken ya da iktidar seçmenine muhalefet aktörlerini sorarken kör tadım testi yapıyormuş gibi hissettim. Elbette aynı durum değil ama… Gelmek istediğim nokta şu: Soruları detaylandırınca iki tarafta aktörlerin ismini belirttikten sonra hemen hemen aynı özellikleri sıraladı gibi. Yani burada isimlerden ziyade belirtilen özelliklerin belirleyici olduğu söylenebilir. Diğer taraftan isimlerde önemli ama bu isimlerin önümüzdeki dönemde atacağı adımlar, bir anlamda önümüzdeki dönemde nasıl bir performans gösterecekleri de önemli.

Şu sözleri birkaç yazımda belirtmiştim. Tekrar altını çizmek isterim:

“29 Ekim kutlamalarında sokaklara çıkanlar sadece bir kesimden değildi. Kalabalıklar her kesimden, her görüştendi. Atatürk’ü seven, Cumhuriyet’i önceleyen, hukuk önünde eşit olmak isteyenlerdi. Önemli olan sosyolojideki bu değişimin iyi okunabilmesiydi.”

Bununla birlikte vatanseverlik duygusunun arttığı söylenebilir.

Açıkçası dünya genelinde bunca medyan okuma yaşanırken ülkemizin her alanda tehditlere karşı hazırlıklı olması talep ediliyor.

Kalabalıklar özellikle kurumların yeniden olumlu anlamda ayağa kalkmasını talep ediyor. Ekonomi, adalet başta olmak üzere meselelerin önem sırasına göre hızla çözülmesini talep ediyor. Ve siyasetçilerin özellikle sokağın sesine kulak vermesini talep ediyor…

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum