"Belki o zaman dayanabilirdim ve dükkânımı kapatmazdım, ama olmadı”
Koronavirüs sürecinde tarım ve hayvancılık, ilaç gibi bazı sektörler stratejik öneme sahip olurken, lüks ve moda sektörü gibi sektörler de olumsuz yönde etkileniyor.
Boston Consulting Group tarafından yapılan bir araştırmaya göre, lüks ve moda sektöründeki satışların 2019'a göre % 25 ve hatta % 30 düşebileceği belirtiliyor.
Bu bağlamda, dünya genelinde yaşanan sağlık krizi ve dolayısıyla ekonomik krizin tüketici satın alma davranışı ve eğilimleri üzerinde uzun vadeli yansımalara neden olacağı ve özellikle de lüks tüketimde beklenmedik değişikliklerin olabileceği belirtiliyor.
Tam da lüks ve moda sektörü ile ilgili salgın sürecinde yazılan makaleleri incelerken, lüks tüketimde dünyanın en büyük anlaşması olarak tarihe geçen Louis Vuitton, Tiffany birlikteliğinin davalık olduğu haberi dikkatimi çekti. Zira dün çoğu gazetede habere geniş şekilde yer verildi. Haberin detayına bakacak olur isek;
“Louis Vuitton, Fransız hükümetinden gelen baskılar sonucunda Tiffany'i almaktan vazgeçerken Tiffany ise, anlaşmanın kesinlik kazandığı gerekçesiyle Fransız devine karşı ABD'de dava açtı.” Oysaki geçen yılın sonlarında Louis Vuitton 16 milyar dolar ödeyerek Tiffany'yi satın aldığını duyurmuştu. Haliyle bu duyuru salgından önceydi. Zira uzmanlar salgının mücevher sektöründe ciddi daralmalara neden olduğunu ayrıca belirtiyor.
Bu haber birçok soruyu da beraberinde getiriyor doğrusu…
Örneğin, “lüks tüketim için yeni bir dönem mi başlıyor?” “Yeni dönem için trendler neler olacak?” “Dijitalleşmenin hızlanması bu sektörü nasıl etkileyecek?” ya da “Sektördeki değişimler neler olacak?”
Anlaşılan o ki, salgın ile birlikte lüks markalarda çoğu mağazanın kapanması ile birlikte tüketicilerin dijital platformlara yönelmesi ve dolayısıyla bu platformlarda tüketicilere kusursuz bir müşteri deneyimi yaratılması ve nihayetinde sanal mağazaların çok daha önemli hale gelmesi beklenebilir. Tabii burada en önemli konulardan biri marka imajının korunması olacaktır düşüncesindeyim.
Diğer taraftan, son dönemde ortaya çıkan etik ve ekolojik kaygılara salgının da etkisini ekleyecek olur isek, bu sektörde ikinci el pazarların artabileceği ifade ediliyor. Zor zamanlarda müşterilerin ikinci el ürünlere daha da fazla yönelebileceği belirtiliyor. Ayrıca sektörde kiralama hizmetlerinin de artabileceği de vurgulanıyor.
Velhasıl hepimizin satın alma kararlarını yeniden gözden geçirmeye zorlayan bu kriz, “yavaş lüks”, bir anlamda lüksten uzaklaşma dönemini getirebilir mi diye merak ediyorum doğrusu…
SALGIN SÜRECİNDEN ETKİLENEN KÜÇÜK İŞLETMELER
Salgından en çok etkilenenler arasında yer alan abiye kıyafetler diken küçük bir işletme sahibi ile görüşme fırsatı buldum. Yıllardır bu işin içinde olan esnafımız, nişan, düğün, kına gecesi için ve özellikle de mezuniyetler için abiye kıyafetler dikiyor. Söylediklerini aynen aktarıyorum:
“Bizde yılbaşı döneminde işler yoğun oluyor. Ayrıca söz, nişan, düğün için özellikle yoğunluğumuz Mart döneminde başlar ve Kasım sonuna kadar devam eder. Ama biliyorsunuz salgına Mart döneminde yakalandık ve maalesef o dönemde herhangi bir iş yapamadık. Yapamadık ama işlerin iyi olacağını umduk. İşler 15 gün içinde açılır diye düşündük ama öyle olmadı.
Gittikçe süre uzamaya başladı ve tünelin ucunu göremedik bir türlü… Ve cepten yemeye başladık. Masraflar artmaya devam etti. Yanımda 2 kişi çalışıyordu, onların maaşı, dükkân kirası, vergi ve diğer giderler… Sonunda dayanamadım ve dükkânımı kapatmak zorunda kaldım. Daha da bekleseydim durumlar çok daha kötüye gidecekti… Şu an beklemedeyim. İşler yeniden açılırsa yeni bir dükkân açıp, işime devam etmek istiyorum. Ama gelen işaretler pek de iyi gibi değil… Örneğin şu an düğün, nişan gibi kutlamalardaki kısıtlamalar sebebiyle insanlar daha az harcama yapıyor. 1 saat ile kısıtlanmış bir düğün için çok daha mütevazı kıyafetler tercih ediliyor ya da evde olan kıyafetler kullanılıyor. Tabii bu durum da bizim işlerimizi direkt olarak etkiliyor.
Anlayacağınız salgından en çok etkilenenler arasındayız denilebilir. Bu süreçte masraflarıma (dükkân kirası, çalışan maaşı, vergi, sigorta ödemeleri) destek gelmesini isterdim tabii… En azından giderlerin ötelenmesini isterdim. Belki o zaman dayanabilirdim ve dükkânımı kapatmazdım, ama olmadı.
Şu an kısa dönem için bekleyebilirim. Salgın uzun dönem devam edecek olur ise, ne yapacağımı bilmiyorum. İnşallah kısa dönemde her şey yoluna girer ve tekrar dükkân açabilirim. Ayrıca hâlihazırda sıkıntıda olan bildiğim birçok firma var. İnşallah yakın dönemde işler açılır, yoksa bu işletmelerin hali çok zor…”
Abiye kıyafeti diken esnafımız ile görüşme sonrasında sektör ile ilgili izlenimlerim şu şekildedir: Salgın süreci ile birlikte, tüketiciler zorunlu ihtiyaçlar dışında alışveriş yapmak istemedi, bir anlamda yaşanan korku sonucunda kıyafet almak kimsenin aklına gelmedi. Yasaklar ile birlikte gerek de kalmadı. Bir anlamda ihtiyaç nedeni ortadan kalktı. Bu süreçte daha bireysel yaşandı ve tüketiciler kendilerine iyi geleni kullanmak istedi. Bir anlamda tüketicilerde ciddi bir değişiklik yaşandı. Şöyle ki, tüketiciler başkasının istediği değil de artık kendi istediğini kullanmak, satın almak istiyor. Önümüzdeki dönemde daha rahat kıyafetler, belki de virüs geçirmeyen teknoloji odaklı, sağlıklı kıyafetler tercih edilecek. Bir anlamda sektörde ciddi bir değişim yaşanacak. Belki de tüketicinin tanımlaması da değişecek. En önemlisi de gösterişin, lüks tüketimin tanımı değişecek belki de… Ya da herkes kendi modasını kendi yaratacak…
SALGIN SÜRECİNDEN ETKİLENEN HAVLU ÜRETİCİMİZ…
Salgından etkilenenler arasında yer alan ve Denizli’de orta büyüklükte bir işletme sahibi ile de görüştüm. Kendisi havlu üretiyor ve aynı zamanda hem iç piyasaya hem de yurtdışına satıyor. Ayrıca çarşaf, nevresim ve pike satışı da yapıyor. İşletmesinde 30 kişi çalışıyor. Koronavirüs sürecinde çok zorlandıklarını özellikle belirtiyor. Söylediklerini aynen aktarıyorum:
“Bizde işler özellikle otellere satış yaptığımız için Mart döneminde başlıyor. Bu sene istediğimiz gibi işlerimiz başlamadı zira tam da salgının başladığı döneme denk geldi. Tabii bu dönemde bekledik, iş yapamadık. İşlerimiz 1 Haziran itibariyle başladı denilebilir. 4 Haziran’dan itibaren havlu satabilmek için otelleri dolaşmaya başladık. Fakat o tarihte de otellere rezervasyon ve gelen müşteri olmadığı için herhangi bir satış yapamadık. 20 Haziran ve 1 Temmuz da tekrar otelleri dolaştık, fakat herhangi bir gelişme olmadı. Ta ki 15 Temmuz’dan sonra işlerde biraz hareketlilik başladı. Şu ana kadar geçen seneye göre ancak % 10 satış yapabildik. Ve bu saatten sonra fazla bir işin olacağını da düşünmüyoruz. Zaten otellere çok talep olmadığı için geçen seneden kalan havlular kullanılıyor. Anlayacağınız bizim için sezon kapandı denilebilir. 2021 Şubat-Mart dönemini bekleyeceğiz bu saatten sonra…
İç piyasaya satışımız ile ilgili olarak ise, geçen seneye göre satışlar % 50 oranında… İnsanlar zorunlu harcamalar dışında başka harcama yapmak istemiyor. Bir de düğün, nişan bu dönemde kısıtlı bir şekilde yapıldığı için bizim de satışlarımıza olumsuz olarak yansıdı maalesef…
Yurt dışına satış ise yeni yeni başladı diyebiliriz. Satışlarımız geçen seneye göre % 40’lar civarında. Özellikle Arap ülkelerine ve Almanya’ya satış yapıyoruz. 1 aydır ihracat yapabiliyoruz, onun öncesinde yurtdışından talep olmadı. Tabii oralarda da salgın dolayısıyla durumlar sıkıntılı… Benim bu söylediklerim Denizli’de hemen hemen çoğu işletmenin yaşadığı durumlar olarak belirtilebilir. Zira Denizli özellikle havlu ve ev tekstili ihracatında başı çekiyor…
Özetle, 2020’yi kapattık diyebiliriz. İnşallah 2021 iyi gelsin ve iyi olsun. Dileğimiz bir daha böyle zor zamanlar yaşamayalım.”