“Alma abi, alma”
İstanbul Sanayi Odası Meclisi temmuz ayı olağan toplantısında konuşan Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun, bir sanayicinin "Sayın başkan %14 faizle bankaları fonluyorsunuz, %40'la kredi veriyorlar" demesi üzerine verdiği şu cevap dikkat çekiciydi:
“Alma abi, alma. Krediyi çekip döviz alırsanız, araba alırsanız nasıl enflasyonla mücadele edeceğiz? Kredileri bu yüzden durdurduk.”
Konunun teknik tarafı bir kenara… Dünden beri ‘Alma abi, alma’ cümlesi zihnimde dönüp duruyor.
Zira bu cümle Merkez Bankası Başkanı tarafından söylendi. Yani memleketimizin göz bebeği olan bir kurumun başkanı tarafından belirtildi.
Gel de şimdi eski başkanlar Durmuş Yılmaz’ı, Erdem Başcı’yı hatırlama…
Bir tarafta Yılmaz’ın ve Başçı’nın bilgiyi, kurumsallığı, kurumsal hafızayı ne denli içselleştirdikleri hafızalarımızda… Diğer tarafta da ‘alma ağbi, alma’ üslubu…
Açıkçası bu tablo son yıllarda ne denli savrulduğumuzun da somut bir göstergesidir.
***
"Son 10 günü çıkarırsak bir ayda en az değer kaybeden para birimi TL"
Bu cümleyi de Kavcıoğlu, enflasyon raporunu açıkladığı toplantıda söyledi.
Şimdi, bu açıklamalardan sonra şu soruyu sormadan olmaz sanırım…
Kavcıoğlu’nun bu cümlesini ve özellikle ‘alma abi, alma…’ cümlesini duyan yabancı yatırımcı ne düşünür?
***
Ekim 2021’de “Yatırımcı güvenir mi?” başlıklı yazdığım yazıdan küçük bir bölüm belirtmek isterim: (https://www.karar.com/yazarlar/semra-alkan/yatirimci-guvenir-mi-1591019)
“Öncelikle markanın Türkiye’de nasıl konumlanması gerektiği ile ilgili bir araştırma firması ile anlaştık. Ayrıca, pazarlamanın klasik 4P’si için yoğun bir tempo içine girdik. Ve birçok konu yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Markanın Türkiye için fiyat stratejisi, dağıtımının nasıl olacağı, bu arada bulunduğu kategoride genel rekabet analizleri yapılarak rakiplerin ne durumda olduğu gibi birçok konu netleşmeye başladı. Ve buna göre markanın stratejileri de ortaya bir bir çıkmaya başladı. Bu gelişmeler yaşanırken markanın Türkiye sorumlusu ara ara ülkenin ekonomisiyle ilgili sorular soruyordu. Tabii o dönem ekonomiyle ilgili rakamlar böyle değildi. Dolayısıyla genel olarak tabloyu anlatıyordum. Ki kendileri de çok detaylı araştırıyordu. Bir anlamda en ufak olumsuz senaryo üzerine bile kafa yoruyorlardı.”
***
Buradan hareketle, şu soruyu sormak isterim:
‘Alma ağbi, alma’ cümlesini markanın o zamanki Türkiye sorumlusu duysa ne derdi acaba?
Zira yatırımcı güvenmek ister, işlerini kolaylıkla yapabilmek ister.
Gecenin bir vakti bulunduğu sektör aleyhine oluşabilecek bir kararı duymak istemez.
Bir anlamda yatırım yaptığı ekosistemin tüm sıkıntılardan arındırılmış olmasını ister. Ki öyle değilse, bu ekosistemi sağlayacak başka yerlere kuş olup uçuverir.
***
TRT ortak yayınına katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın programda belirttiği şu sözleri hafta boyunca çok tartışıldı:
“Onu onların düşünmesi lazım. Onların nasıl bir ihanet içerisinde olduklarını kendilerinin düşünmesi lazım. Onlar o makamlara kendileri layık oldukları için gelmediler. O makamlara getirildiler. Eğer onlara bakanlık verildiyse, başbakanlık verildiyse, hepsi onlara bir irade o makamları verdi. Ama onlar bunun kıymetini bilemedi.”
Şimdi bu cümlenin üzerine Davutoğlu şöyle liyakat sahibi, Babacan böyle liyakat sahibi diye anlatılabilir. Şu üniversiteleri bitirdiler, şu makaleleri yazdılar, şunları yaptılar diye daha da detay bilgi verilebilir.
Ama bu cümleler, dünya âlemin bildiğini tekrar etmekten başka bir işe yaramaz.
O zaman konu liyakat sahibi olmak değil…
Peki nedir?
Şunu soralım: Cumhurbaşkanı Erdoğan neden bu sözleri söyledi?
Hâlihazırda ekonomideki kötü gidişattan bunalan AK Partili seçmenin ve özellikle de kararsız seçmenin gönlü DEVA ve Gelecek Partisi’ne kaymasın diye söylenmiş sözler olabilir.
Açıkçası asıl merak ettiğim soru da şudur:
Bu partiler kurulalı 2 yılı geçti. Niye şimdiye kadar Davutoğlu’na ve Babacan’a bu cümleleri söylemedi de şimdi söyledi.
Cevap belli aslında…
Hükümetin deyimiyle hayat pahalılığından bunalan AK parti tabanını bir arada tutmak, özellikle kararsız seçmenin daha da uzaklaşmasına engel olmak ve asıl bu partilere gidişi engellemek.
Açıkçası ekonomideki olumsuz gidişat seçmeni bu denli bunaltmasaydı, Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu cümleleri Babacan ve Davutoğlu’na seçime daha yakın bir süreçte söylerdi diye düşünüyorum.
Çünkü rakiplerinize herhangi bir hamle yaptığınızda, bu durumdan rakipler olumlu yönde de etkilenebilir, bir anlamda rakipleri büyütebilirsiniz. Ki bunu en iyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bildiği düşüncesindeyim.