Naimler, Naimeler ve 2025 aile yılı

Mizah, sadece güldürmek için değildir, anlatılması zor şeyleri kolaylaştırarak anlatmanın da bir yoludur. Mizahın ‘kara mizah’ denilen bir alt türü de vardır ki anlatılması çok çok zor şeyleri kolaylaştırarak anlatır ve muhatabı, mizahı yapılan şey üzerine derinlemesine düşünmeye teşvik eder. ‘Fazla izah, mizahı bozar.’ da derler; ancak bugün televizyondaki sevilen bir mizah programında izlediğim bir skeçten yola çıkarak yazacağım çünkü herhangi bir yazar skeçteki konuyu işlemek istese sayfalar dolusu yazı yazsa konuyu böyle anlatmakta zorlanır. Skeç, oldukça karikatürize bir çift üzerine kurulmuş: Naim ve Naime. Naime’nin yöresinde var olan ‘çalışkan kadın’ özelliği onun üzerine öyle bir yapışmış ki, sahnede sürekli, bahçedeki işten yeni gelmiş olduğunu gösteren, içinde ağaç parçaları bulunan sepetle dolaşıyor. Soğuğa dayanıklı kalın çoraplar ve yöresel kıyafetler giyiyor ve elbette sadece bahçede değil, evde de ahırda da çalışıyor. Naime’nin kocası ise müteahhit, yıllardır bitiremediği ve sürekli küçüklü büyüklü sorunlar üreten bir inşaatı var. Karısından soğumuş, onu parası varsa sevdiğini açık açık belirtmekten hiç çekinmeyen bir başka kadının peşinden koşuyor. Skeçleri başından izlerseniz bu yazdıklarımı hemen başlarda göreceksiniz. Benim bu yazıda üzerinde durmak istediğim şey ise skeçte karikatürize edilen evlilik çünkü içimden her ne kadar ‘çok güldürücü’ diyorsam da toplumda -Naim ve Naime kadar abartılı olmasalar da- benzer evlilikler var ve hiç güldürücü değiller.

Bu evliliklerin her biri kendi özelinde ayrı ayrı tahlile ve belki de şifaya ihtiyaç duyar fakat o aile danışmanlarının ve psikologların konusu, ben yalnızca gözleyebildiğim kadarıyla durum tespiti yapmak istiyorum. Mesela sağda solda sık sık gözüme takılan Naime benzeri kadınların ortak özellikleri şunlar: Gerçekten çalışkan kadınlar fakat dinlenmek ne bilmedikleri için, çalışmakla arası hoş olmayan en yakınları bile, kendi yapmaları gereken işleri onlara yıkmış. Onlar zaten çalışkan oldukları için, ‘ne olacak, elime mi yapışır’ mantığıyla o işleri de yapmışlar. Her bir işi hallederken aslında kendi hayatlarındaki dinlenme ve bakım için harcamaları gereken zamandan vermişler ve kendilerine gerekli bu zamandan verdikçe bakımsız kalmışlar, elleri nasırlanmış, ayakları üşümüş, yüzleri kırışmış, kilo almışlar… Kocalarının para kazanma sorumluluğunu da büyük oranda yüklendikleri için evdeki herkes para getirmeyi de onlardan bekler olmuş ve bir kuaföre gidip saç boyatmak isteseler bile harcayacakları para kendilerine çok gelmeye başlamış, kuaföre gitmekten de vazgeçmişler. Yaptıkları tutumluluk sandıkları fedakârlık, bir kez daha kendilerine bakımsızlık olarak dönmüş. Bu arada evdeki adam, para kazanan, her işi halleden, üstelik bir de çocukların sorumluluğunun altından kalkan güçlü kadının gücünün kendi erkek gücü ile yarışır hale geldiğini içten içe fark eder olmuş, bundan rahatsızlık duymuş ve kadındaki bakımsızlık da üzerine eklenince gözü dışarı dönmüş. Eğer Allah’tan korkmuyorsa elinde avucunda olan kendi kazancını çoluk çocuğuna nafaka eylemek yerine başka kadınlar için harcamaktan çekinmiyor böyle tipler ve böyle ailelerde büyüyen çocuklar var maalesef. Böyle evliliklerin devam edenleri veya etmeyenleri de var. Kadın, her şeyin altından tek başına kalktığını fark edince bitiriyor bazen evliliği, bazen de erkek kendisine karşı dürüst davranıp seveceği bir kadınla hayat kurmak için bitiriyor. Doğrusu yanlışı nedir, siz değerlendirin, orası ayrı konu, ben biraz da kadının bu duruma düşmesine sebep olan ihmalleri yani erkeğin ihmallerini yazayım:

Bizim inancımızda da kültürümüzde de erkek egemendir. Erkek egemen kültür, çok sıkıntılar yaşatmıştır kadına, yalan değildir fakat ne dersek diyelim bu kültürün içindeyiz. Çoğunlukla anneannelerimizin ve biraz da annelerimizin döneminde erkeklerin kadınlara sıkıntı yaşatmalarının görünen sebepleri, her şeye aşırı derecede müdahil olmaları ve kadına adeta nefes alacak bir alan bile bırakmamalarıydı, çok dinledik büyüklerimizden, evlenirken bile onlara sorulmadığını anlatıyorlardı. Elbette böyle bir erkek egemenlik de sağlıklı değil, ki zaten bu da erkeğin kadına karşı görevini yerine getirmesi değil. Bir şey, normalin dışındaysa çok az yönünde de olsa, çok fazla yönünde de olsa normalin dışındadır, bu değişmez. Yani görevleri abartmak da yapılması gereken görevleri yapmamak da normal değildir. Peki normalin çıpası ne? Böyle sorulara kutsal kitaplardan cevap aramayı çok seviyorum ben ve hep yol gösterecek bir cevapla karşılaşıyorum, bu da beni çok mutlu ediyor. Mesela bu sorunun cevabına yol gösterecek cümleler Nisa suresi 34. ayetinde geçiyor: “Erkekler, hanımlarını koruyup kollamakla görevlidirler. Bu, Allah'ın her birine diğerinde olmayan üstünlükler vermesi ve erkeklerin mallarından (eşleri için) harcamaları sebebiyledir. …” Günümüzde güvenli şehirlerde, güvenlikli sitelerde vb yaşadığımız için, buradaki koruyup kollamak eski dönenlerdeki kadar sert bir fizikî güvenliğe işaret etmese gerektir, peki ne kastediliyor olabilir? Çağın getirdiği yeni ve çeşit çeşit güvenliksizliğin kastedilmesi olası değil mi? Mesela internetle, sanal gerçekliklerle kafaların karışması, sanki herkesin çok zengin ve mutluymuş gibi gösterilmesinin aile üzerinde oluşturabileceği yıkıcı etki vb gibi şeylere karşı eşini koruyup kollaması anlaşılamaz mı? Ben öyle anladım şu an, tabi mutlak ve sırf böyle anlaşılır diyemem ama bir erkeğin, eşini modern çağın getirdiği bulanık sulardan bir şemsiye gibi ölçülü bir şekilde koruyup kollamaya çalışmasının eşine ve ailesine faydası olur. (Burada “koruyup kollama” diye anlamlandırılan kelimenin ayetin orijinalindeki Arapça karşılığını ve inceliklerini yazarak konuyu detaylandırmayacağım fakat ilgisi olanlar mutlaka “kavvam” kelimesine ve inceliklerine baksınlar.)

Bir de erkeklerin “eşleri için mallarından harcamaları” kısmına değinmek istiyorum. Kadın, günümüz modern şehir hayatında çalışma hayatına katılmak, evin geçimine destek olmak isterse, bence bu istek, destek olma aşamasında kaldığı takdirde yani evin geçimini kadın üstlenmediği ve kendini ihmal etmediği müddetçe zararlı bir istek değil; ancak şu bir gerçek: “Evin geçimi erkeğe aittir.” Erkek, koruyup kollama görevinin yanında, evi geçindirme görevini de düzgün bir şekilde yerine getirir yani ayetin işaret ettiği şekilde davranırsa o ailede kadın, “saçını süpürge etme” sendromuna yakalanıp kendini ihmal etmez, kadınlığını unutmaz. Kadınlardaki bu sakil durumu ortaya çıkaran sebeplerin başında erkeklerin eşlerine karşı görevlerini ihmal etmeleri gelmektedir.

Bütün bu sebeplerle 2025 aile yılında, kadınlara “kadın olduklarını unutmamaları” gerektiğinin, erkeklere de “evi geçindirme ve eşlerini koruyup kollama sorumluluğunun erkekte olduğunu unutmamaları" gerektiğinin sık sık hatırlatılmasının güzel olacağını düşünüyorum.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum