Simit, düğün ve geçmiş
Son birkaç gündür ekmeğe her an yüzde 25 civarında zam gelebileceği haberleri gündemde iken zammı önce simitte gördük. Hem de öyle böyle bir zam değil. Ankara’da simidin fiyatı 2 TL’den 2,5 TL’ye çıktı. Artış oranı yüzde 25!
Bundan iki hafta önce de Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün tüm çay gruplarına yüzde 10 zam yaptığı açıklanmıştı.
Geçtiğimiz hafta da elektriğe yüzde 15 ve doğalgaza yüzde 12 zam gelmişti malumunuz. Yoksulun çay-simit hesabı da şaşacak anlayacağınız.
Fiyat artışları neredeyse tüm önemli tüketim ürün ve hizmetlerinde çift haneli olarak üzerimize üzerimize yağmaya devam ediyor. İşin kötü tarafı bu şekilde de devam edecek gibi görünüyor.
Üretici fiyatlarındaki artışların yüzde 40’ın üzerine çıktığı bir ortamda tüketici fiyatlarının yüzde 17’lerde kalacağını beklemek en hafif tabiriyle saflık olur. Dolayısıyla önümüzdeki aylarda maalesef çift haneli zamlarla yaşamaya devam edeceğiz.
Bu gelişmelere iyi tarafından bakabileceğimiz hiçbir şey de kalmadı.
Çok zorlarsam sadece fiyat artışlarının üç haneye çıkmamasına sevinebilirim. Gerçi o da boşuna olur. Zira TÜİK’e göre bile fiyatı bir yılda üç haneli artan ya da üç haneye yakın artan ürünler var.
TÜİK’e göre diyorum varın gerisini siz düşünün.
Neyin fiyatı bir yılda bu kadar artmış diye sorarsanız söyleyeyim.
Mesela otomobil fiyatları. TÜİK’in yayınladığı fiyat listesine göre benzinli otomobil fiyatı bir yılda yüzde 107 artmış. Yurtiçinde bir hafta ve daha fazla süreli bir tura gitmek istiyorsanız da geçen yıl ödediğiniz fiyatın ortalama iki katını ödemeniz gerekiyor. Bu kalemde de fiyat artış oranı yüzde 104!
Bu fiyat artışları ile zaten otomobil almak ya da tatile gitmek ortalama bir vatandaş için sadece hayale dönüştü. Haydi biz zaten gelişmekte olan ülkeyiz, herkesin otomobili olmasa da olur ve tatil yapmak da lüks diyelim. Değil ama biz diyelim işte!
Ama mevzu bunlarla sınırlı değil.
Bakın televizyon fiyatları yine TÜİK’e göre bir yılda yüzde 100 artmış. Bulaşık makinesi fiyatı yüzde 73 artmış. Bunlar evde vardı zaten yenisini almayız deyip siz geçtiniz.
Ama mesela geçtiğimiz yıl salgın nedeniyle düğününü erteleyen ve bu yıl evlenecek çiftler ne yapsın? Salgın yılı hariç ortalama 500 binin üzerinde evlenme gerçekleşen ülkemizde bu yıl tahmini 600 bin evlilik gerçekleşebilir. Yani 1,2 milyon insanımızdan bahsediyoruz.
Bu çiftler sadece televizyon ve bulaşık makinesi fiyatıyla da sınanmıyorlar. Bir yastıkta yaşlanması dilenen çiftler için yastığın fiyatı bile geçen yıla göre yüzde 25 artmış. Yastığın fiyatı yine bu kadar yüksek artış oranları içerisinde makul artış olarak kalıyor.
Yatak bazasının fiyatının yüzde 65 ve çift kişilik yatak fiyatının yüzde 55 arttığını duyunca herhalde geçtiğimiz yıl evlenmeyip ertelediğine çoktan pişman binlerce çift oldu bile!
Anlayacağınız ev kurmanın maliyeti neredeyse bir yılda iki kata yakın artmış!
İyi kötü yeni evlenen çiftler düğünden gelen hasılatla bu borçları öder, durumu kurtarırdı. Hem altın ve mücevher fiyatları da yüzde 40-50 civarında arttı. Yani maliyet artışı ile gelir artışı bir nebze kafa kafaya gelecekti ki şu sıralar eşin-dostun takacağı çeyrek altın için eşe dostta para kalmadı.
Hatta çeyrek altın pahalanınca birkaç yıl önce gram altına dönülmüştü. Sanıyorum bu aralar onu da hediye eden çok nadir.
Bu şartlarda ne yoksulumuza uygun fiyatla erişebileceği bir çay bir simit, ne de yeni evlenen çiftlerimiz için borçsuz başlayabilecekleri bir düğün kalmadı!
Amerikalıların dediği gibi...
Güzel günler mazide kaldı!