Sabredemediler!
Mart ayının 18’inde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplandı. Şubat ayında ABD’deki tahvil faizlerindeki artış nedeniyle bir ara 6,80'lere kadar düşen Dolar/TL 7,70'lere kadar yükselmişti.
Hepimizin gözü bu toplantıdaydı.
Daha üç ay önce, Kasım 2020’de göreve gelen Naci Ağbal ekonominin doğrularını yapacağı konusunda güven aşılamaya devam ediyordu. O gün toplantının sonunda da beklenenin ötesinde bir adım attı. Herkes 100 baz puan faiz artışı beklerken TCMB 200 baz puan faiz artırdı.
Faiz yüzde 19’a yükselirken 7,70’lerdeki Dolar/TL 7,30’lara geri indi.
Bu kararın en önemli sonuçlarından biri ise enflasyonun düşmesi konusunda artan umuttu. Mart ayının üçünde açıklanan yıllık tüketici enflasyon oranı yüzde 15,61’e yükselmiş ama yükselme hızı azalmıştı. Merkez Bankası’nın bu hamle sonucu beklentisi ise Haziran ayı itibariyle yani sadece üç ay sonra enflasyonun yüzde 13-14 bandına doğru geri çekilmesi idi. Dolayısıyla enflasyonda bu düşüş ortaya çıktığında da faiz indirim sürecini TCMB başlatabilecekti.
Sadece üç aya daha ihtiyaç vardı.
Böylece enflasyon düşecek ardından politika faizi ve kredi faizleri düşecek, zaten Kasım’dan Mart ayına kadar hızla düşen risk priminin düşüşü devam edecek yani ezcümle ekonomi gerçekten normalleşmeye başlayabilecekti.
Zaten pandemi de geride kalıyordu.
Ekonominin en azından pandemi ile birlikte aldığı yara bir miktar sarılacaktı. Harcanan 128 milyar Dolar da turizm gelirlerindeki ve ihracattaki normalleşme ile birlikte yavaş yavaş da olsa yerine konmaya başlanacaktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu faiz kararından sadece iki gün sonra Naci Ağbal’ı görevden aldı!
TCMB’nin bağımsızlığı tartışmasını sona erdirdi.
Faiz sebep, enflasyon neticedir fikrinin arka planını hazırlamaya başladı.
Şimdi ise uyguluyor.
Uyguluyor da ne oluyor?
Yüzde 10’lara geri gelmesi çok muhtemel olan resmi enflasyon hızla yüzde 50’lere doğru koşuyor.
Dolar, TL karşısında rekorlara doymuyor. Gün içerisinde 1 TL, 1 TL değer kazanıyor. Hem de TCMB’nin milyarlarca doları piyasaya vermesine rağmen.
Dolarizasyon tüm hızıyla devam ediyor.
Herkes mutsuz!
Herkes umutsuz!
Ne hükümetten tek ses çıkıyor ne de bürokrasiden!
Baktılar olmuyor başarısızlığı bile modellediler, sorunları çözemeyince politika diye anlatmaya çalışıyorlar. Bu arada olan koca ülkeye oldu, oluyor...
Bir de asgari ücret var!
Faiz, kur, enflasyon derken Perşembe günü asgari ücret zammı da açıklandı. 4.253 TL hayırlı olsun.
Okuyucularımız hatırlar burada yüzde 35 civarı bir ücret artışının muhtemel olduğunu dolayısıyla da asgari ücretin 3.800 TL civarında açıklanabileceğini söyledik. Bunun üzerine asgari ücret vergi dışı bırakıldı ve 2022 yılı asgari ücreti 4.253 TL olarak açıklanmış oldu.
Asgari ücretli çalışanlar için gerçekten muazzam bir ücret artışı. Ama Türkiye’de ücretli çalışanların sorunları ücretle sınırlı değil. İşgücü piyasasındaki sorunların çözümü de dolayısıyla tek boyutlu değil.
Sadece ücreti arttırarak sorunu çözmek zor. Bir kere hayat pahalılığı var. Enflasyon her geçen gün daha da artıyor. Dolayısıyla ücret artışları hızla eriyor.
Öte yandan bir de işsizlik sorunumuz var. Bu şekilde bir ücret artışı, daha önce asgari ücretin üzerinde ücrete sahip çalışanların da yüksek ücret artışı beklentilerini artırdı.
İşverenler ise o ölçüde bir zam vermeye yanaşır mı? Emin değilim.
İşte tam da bu noktada devreye işsizlik giriyor. İşe girmek için sırada bekleyen milyonlar varken çalışanlar ya işverenin verdiği zamma razı olacak ya da iş arayan bir başka vatandaş bu işi asgari ücretle almaya kabul edecek.
Yani anlayacağınız iyi bir haber dahi bu kadar dengesiz bir ortamda iyi haber olmaktan çok uzaklaşabiliyor.
Geldiğimiz nokta maalesef bu!