Dövize endeksli mevduat ne işe yarayacak?
Kabine toplantısında açıklanan önlemlerin ardından dövizde ve altında ciddi bir düşüş gördük. Henüz bu düşüşün temel nedeninin önlemler olduğunu düşündürecek bir veri gelmiş değil. Şu ana kadar elimizdeki veriler, sığ piyasada yüklü döviz satışları ile kurun gerilediğine işaret ediyor.
Ancak asıl mesele bugünden yarına kurun düşmesi değil. Bizim için önemli olan bu döviz satışları durduğunda uygulanan tedbirlerin sonuç verip vermeyeceği olacak. Son dönemdeki sıçramalara bakarsak bu önlemlerin sonuç verip vermeyeceği konusunda daha iyi bir fikre sahip olabiliriz.
Bu sıçramaların son dönemdeki en temel nedeni yurtiçindeki döviz talebindeki hızlı artış oldu. Faizdeki düşüş, kurdaki artış ve fiyatlara yansıyan bu artış tasarruf sahiplerinin dolarizasyonunu hızlandırdı. Alınan önlemlerle bu noktada iki sonuç bekleniyor. Birincisi bu döviz talebinin durması. İkincisi ise döviz satın alanların yeniden Türk Lirası’na dönüş yapması.
Getirilen uygulama ise TL mevduatlara dövize endekslenme fırsatı sunulması. Yani bankalar tasarruf sahiplerine TCMB’nin politika faizinin (bugün yüzde 14) üç puan üzerine kadar faizle hesap açabilecek, bu getirinin dövizin getirisinin altında kalması durumunda aradaki fark TCMB tarafından telafi edilecek. Yüzde 17 civarı bir faiz getirisinden bahsediyoruz.
Halihazırda 10 TL’nin üzerinde döviz alan ve bu dövizden zarar edenlerin şu şartlarda o zarara rağmen TL’ye dönmeleri mümkün olacak mı, emin değilim. Dönseler de elde edecekleri getiri zararlarını karşılayacak düzeyde değil. Dolayısıyla bekleme ihtimalleri yüksek.
Tasarrufları TL’de olanlar için sistem oldukça cazip gibi görünüyor...
Gerçekten öyle mi, bakalım mı?
Faiz, tasarruf sahibi için kendini enflasyona karşı koruyacağı bir kalkan. Yani 10.000 TL birikimi olan bir yurttaş enflasyonun yüzde 20 olduğu bir ortamda yüzde 20’nin üzerinde bir faiz bekler ki satın alma gücünü koruyabilsin...
Bu durumda belirleyici unsulardan biri enflasyon oluyor. Enflasyonda durum ne diye bakarsak da pek iç açıcı değil. Biz yine bu politikaların baz alındığı TÜİK verilerine bakalım ve anlamaya çalışalım.
TÜİK’e göre üretici enflasyonu yüzde 55’in üzerinde. Tarımsal girdi fiyatları, tarım üretici fiyatları, hizmet üretici fiyatları gibi diğer üretici endekslerinde de artışlar yıllık yüzde 30’un üzerinde. Bunlara bir de Aralık ayını eklediğimizde ortalama maliyet artışlarının yüzde 50’ye yaklaşması oldukça muhtemel.
Yıllık tüketici enflasyonu ise 4 Ocak 2022’de belli olacak. Aralık ayında iyimser bir tahminle aylık enflasyon yüzde 5 dahi olsa yıllık enflasyon yüzde 21,31’den yüzde 25’in üzerine çıkıyor. Üretici fiyat artışlarının henüz daha enflasyona tam olarak yansımamış haliyle yüzde 25!
Aradaki fark gördüğünüz üzere hala yüzde 15-20 bandında. Önümüzdeki üç ay içerisinde bu farktan kaynaklanacak fiyat artışları ve yönetilen/yönlendirilen (hükümet tarafından fiyatı belirlenen) ürünlerdeki yılbaşı zamlarını da dikkate aldığınızda enflasyondaki artışın devam etmesini beklemek mümkün.
Yine de iyimser olayım ve tüm bu gelişmelerin enflasyonda aylık yüzde 2,5 ortalama ile yansıdığını varsayayım. Bu durumda yıllık enflasyon Mart ayının sonuna geldiğimizde yüzde 30 oluyor. Üç aylık enflasyon ise yüzde 7,50 civarında!
DEM’deki faiz oranı üç ay için nedir? Yıllık yüzde 17 olduğunu baz alırsak üç aylık oran yüzde 4,20 oluyor!
Eğer ki Dolar/TL’nin değer artışı yüzde 4,20’nin altında kaldı ise TCMB’ye bir yük yok. Bu durumda yüzde 4,20 faiz ödeniyor. Yüzde 7,5 enflasyona karşı yüzde 4,20 faiz ödenince mevduat sahibinin satın alma gücü kaybı sadece üç ay için yüzde 3,30 oluyor.
Bu reel kaybı önleyebilecek tek şey ise dövizin TL karşısında değer kazanması oluyor. Yani Dolar eğer bugünkü seviyesi olan 10,5 TL’den 11,30 TL’ye çıkarsa satın alma gücü ne artıyor ne azalıyor, başa baş oluyor.
Ama bu sefer de mesela her 100.000 TL’lik mevduat için TCMB’den ödenecek ek yük üç ayda 3.300 TL’ye ulaşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son verdiği 23,5 milyar TL’lik mevduatın yükü de bu üç ay için 1 milyar TL’ye yaklaşıyor. Dolar/TL daha yukarı gittiğinde ise bu tutar daha da artmaya devam ediyor.
Dolar/TL verilen faizden daha fazla arttığında tasarruf sahiplerini koruyan, vergi ödeyenleri cezalandıran; Dolar/TL’den ve geri kalan her şeyden bağımsız olarak enflasyon arttıkça tasarruf sahiplerini de cezalandıran bir sistemimiz var artık. Bu kadar karmaşık yollara sapmaya gerçekten gerek var mıydı?
Tabii işin bir boyutu daha var.
Bütün bunlar Türkiye’de faizler düşsün, yatırımlar artsın, üretim ve ihracat artsın diye yapıldı ya hani, işte o faizler de düşmedi. Yüzde 30’lara doğru koşan bir kredi faiz oranı göreceksiniz.
Tesadüf bu ya enflasyon da oraya doğru koşuyor!