Barış Manço’dan gelsin: Domates, biber, patlıcan
Dün, ABD’de enflasyon son kırk yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 8,5’a yükseldi. Benzer şekilde gıda enflasyonu da yüzde 8,8 oldu. Avrupa’da da durum pek iç açıcı değil. AB’de yayınlanan son verilere göre gıda enflasyonu yüzde 5,5 seviyesinde.
Zaten Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü de gıda fiyatlarının tarihi zirvede olduğunu açıkladı.
Çok zor zamanlar değil mi?
Gerçi bu veriler de hükümetimizi doğruluyor. Yani bütün dünyada enflasyon ve gıda fiyatları artıyor.
Bakın mesela İngiltere’de gıda enflasyonu yüzde 6’ya doğru gidiyor.
Kanada’da durum ABD gibi. Gıda enflasyonu yüzde 7,40!
Şimdi diyeceksiniz ki ama onlar gelişmiş ülkeler, para birimleri istikrarlı!
Tamam, o zaman gelin gelişmekte olan ülkelere bakalım.
Macaristan’da gıda enflasyonu yüzde 13! Hep diyorlar ya Macaristan modeli diye, keşke bizde de o model olsa…
Polonya’ya bakalım. Orada da son açıklanan gıda enflasyonu yüzde 8,60! Dibinde savaş olan Polonya’da bile henüz yüzde 10 olmamış.
Savaşın ortasında kalan Rusya’da yüzde 15’e doğru yaklaştı.
Neyse ki biz tarımda kendi kendine yeten, yetmeyince de paramız var ithal ederiz diyen Türkiye’de yaşıyoruz diyecektim ama diyemedim.
Çünkü bizde mart ayına gelindiğinde yıllık gıda enflasyonu yüzde 70’e çıkmış durumda. Gelişmiş ya da gelişmemiş fark etmeksizin tüm dünyada yaşanan enflasyona göre kat be kat yüksek.
***
Önümüzde ise daha zor günler var.
Rusya-Ukrayna arasında başlayan savaşın küresel gıda piyasalarındaki arz daraltıcı etkisi ve akaryakıt fiyatları üzerinde yarattığı baskı ile birlikte ortaya çıkan maliyet şoku 2022 yılının geri kalan bölümü için de gıda fiyatlarındaki artışın devam etmesine neden olacak gibi görünüyor.
Yaz aylarının başlaması ile birlikte hükümet üretimde artış ve fiyatlarda gevşeme bekliyor.
Ancak burada da iki temel risk var.
Birinci risk üretici maliyetlerindeki artıştan ötürü arzın daralması! Son bir yılda girdi maliyetleri TÜİK verilerine göre dahi yüzde 60 üzerinde artan üreticinin ekim-dikim döneminde elindeki imkânlarla daha az üretimi tercih etmesi oldukça olası. Zira çiftçi son üç yıldır ciddi bir sermaye kaybı yaşadı. Bir de tabii 2022 yaz döneminde iklim şartlarının nasıl gideceğini bilmiyoruz. Bu da arzın durumunda belirleyici olacaktır.
İkinci risk ise tam da hükümetin bizi soktuğu kısır döngü ile ilgili. Tüm dünyada gıda fiyatlarında rekor artış yaşandığı bir dönemde Türk Lirası’nın değeri ise rekor düşük seviyede. Yani üretim artsa dahi bu üretilen ürünler, dolarla dış pazarlara satılabilir. Dünya için ucuz, bizim için pahalılığın garantisi de bu olur!
Bu sonucu veriler de doğruluyor. Yine TÜİK tarafından yayınlanan Tarım-ÜFE’ye göre üretici fiyatlarındaki artışlar hâlihazırda dünya fiyatlarındaki artış ve dolar/TL’deki değer kaybı dikkate alındığında sadece lifli bitkilerde dünya fiyatlarına yakın artış göstermiş, diğer tüm üretici fiyatları dünyadaki fiyat artışlarının gerisinde kalmış.
Bu riskler ise fiyatların bırakın düşmeyi, daha da artmasına neden olabilir.
Hükümetin şimdiden bu iki riski ortadan kaldıracak politika uygulamalarına yönelmesi şart.
Yoksa domatesi 40 TL’ye, biberi 50 TL’ye yemek zorunda kalacağımız bir yaza doğru gidiyoruz.