500 liracıklı günlere doğru

Yeni para birimimiz “Liracık” dün itibariyle ikinci kez kullanıma girmiş oldu. Ancak enflasyonun ne kadar acımasız bir canavar olduğunu Liracık’ın ilk kullanımından bu yana geçen altı ayın sonunda hep birlikte görmüş olduk!

Nasıl yani diyeceksiniz! Anlatayım.

Liracık’ın ilk kullanıldığı dönem öğrenci bursları ve kredilerinin açıklandığı zaman olmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılında öğrencilere ödenen tutarı 45 Liracık olarak ifade etmişti.

Dün gerçekleştirilen Çanakkale 18 Mart Köprüsü’nün açılışında da ikinci kez kullanıma girdi. Fakat bundan altı ay önce 45 Lira Liracık olabiliyor iken dün gördük ki aradan geçen altı ayın sonunda 200 Lira da 200 Liracık olacak kadar küçülmüş.

Neden önemli?

Çünkü şu an dolaşımda olan banknotların en büyüğü 200 TL de ondan. Birçok ülkede en büyük banknotlar yeri gelir dolaşıma dahi girmezken, bizdeki en büyük banknotun satın alma gücü o kadar kaybolmuş ki ancak Liracık olarak ifade edilebiliyor.

Dediğim gibi başka birçok ülkede o ülkenin para birimindeki en yüksek banknot oldukça kıymetlidir.

Mesela diyelim ki sizde o banknotlardan var, Avrupa’da, ABD’de taksiye bindiniz ve inerken ücreti uzatacaksınız. ABD’de en büyük banknot olan 100 Doları, Avrupa’da ise 200 Euro’yu uzatırsanız taksici yüzünüze ters ters bakar. Para üstü verirken de bir ton söylenir.

Gerçi Türkiye’de de eskiden böyleydi.

Daha taksiye binerken 100 Lira (200 bile değil) bozuğun var mı diyerek binerdik ki sonra taksiciyle sorun yaşamayalım.

Nereden nereye?

Bizim koca 200 TL oldu 200 Liracık.

***

Enflasyon işte böyle bir bela!

Paranızı, en büyük banknotunuzu kuşa çeviren bir bela.

En basit örneğini de yukarıda görüyorsunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan da enflasyonun yarattığı bu durumun farkında ki 200 TL’lik geçiş ücretini 200 Liracık olarak tanımlıyor. Aslında bir anlamda enflasyonun Türk Lirası’nı nasıl erittiğini de ilk ağızdan ifade etmiş oluyor.

İfade ediliyor da çözüm var mı?

Gördüğümüz kadarıyla Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, Avrupa turuna çıkmış durumda. Orada yabancı yatırımcıları Türkiye’ye yatırıma ikna etmek için elinden geleni yapıyor. Öyle ki Yunus Emre misali “gel, gel, ne olursan ol yine gel!” kıvamında konuşmalar dahi yapıyor.

Elbette yabancı yatırımcı bu hoşgörülü daveti duymaktan memnun. Ama yatırım kararlarını memnuniyet değil getiri belirliyor.

O getirinin önemli göstergelerinden biri de TCMB’nin politika faizi. Geçtiğimiz perşembe yapılan TCMB toplantısında da o faiz sabit tutuldu. Enflasyonun yüzde 55’lere çıktığı bir ortamda TCMB’nin bankalara borç verme faizi sabit kaldı.

Bu esnada enflasyonun çift hanelere çıkmasından endişe duyan Brezilya Merkez Bankası’ndan ise yine faiz artırım haberi geldi. Birçok ülke artan enflasyon ve ABD Merkez Bankası’nın faiz artırımının yaratacağı olumsuz ortama önlem olarak kendini korumaya devam ediyor.

Bahsettiğim gibi TCMB’miz borç verme faizini sabit tuttu. Ancak diğer yandan devletin bir diğer kurumu Hazine’nin borçlanma faizleri Dolar cinsinden de rekor kırmaya devam ediyor. 2 yıllık borçlanmadaki faiz oranı dünyada birçok ülkenin üzerine çıkmış durumda. Yani biz borç verirken düşük, alırken yüksekten almak zorunda kaldık!

Tablo, her geçen gün daha olumsuza dönüyor.

Artan risk primi ve olumsuz seyreden bu koşullarda enflasyonu kontrol etmek de zor görünüyor.

O yüzden yakında 500 TL’lik banknot çıkarsa şaşırmam.

Derdim 500 TL’lik banknotun çıkması da değil artık.

Asıl derdim çıktıktan ne kadar süre sonra 500 Liracık olacağı!

YORUMLAR (33)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
33 Yorum