24 saatlik şahlanış!
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde ekonomi ile ilgili bir açıklama yaptı. Açıklama aynen aşağıdaki gibi.
“Geçtiğimiz hafta açıklanan haziran ayı işsizlik rakamlarında işsizlik rekor düşüşle %10.6’ya geriledi. Böylece Türk ekonomisi toparlanma sürecini geride bırakarak atılım ve şahlanış dönemine girdiğini ispatlamış oldu. Bu gerçeği yabancı kuruluşlar da kabullenmeye başladı.”
Bu açıklamanın hemen akabinde TÜİK 2021 yılı itibariyle başladığı çeyreklik işgücü istatistiklerini yayınladı. TÜİK’in internet sitesinden yaptığı açıklamada aynen şu ifadeler yer alıyor.
“Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde mevsim etkisinden arındırılmış işsiz sayısı 2021 yılı II. çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre 184 bin kişi azalarak 3 milyon 989 bin kişi oldu. Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı ise 0,6 puanlık azalış ile %12,4 seviyesinde gerçekleşti.”
Hal böyle olunca benim kafam karıştı. Şimdi biz %10,6 işsizlik oranıyla şahlandık mı, %12,6 işsizlik oranıyla şahlanamadık mı?
Sadece işsizlik verileri üzerinden okuyacaksak bu şahlanışı benim cevabım maalesef bu kez de şahlanamadığımız yönünde.
Neden?
İşsizlik verilerinin hesaplanma yöntemi yıl başı itibariyle değişti. Dolayısıyla TÜİK aylık olarak verileri hesaplarken bir de üç aylık verileri hesaplamaya ve paylaşmaya başladı. Aylık verilerdeki oynaklık oldukça yüksek. Aylık verilerde bir ayda bir milyon iş yaratıyoruz, önceki ay sadece kadınlar sanayide işe giriyor ya da kışın göbeği Ocak ayında tarım istihdamı patlıyor gibi anormal sonuçlarla karşılaşabiliyoruz.
Üç aylık verilerde ise bu tip anormal durumlar şu ana kadar karşımıza çıkmış değil. Gerçi daha veri seti sadece iki çeyrek için yayınlandı ama yine de görece daha tutarlı ve sağlıklı görünüyor.
Yani anlayacağınız bir şahlanma varsa da pek bize faydası olmadı!
***
Taksi Meselesi
Büyükşehirlerde son dönemde en çok şikâyet edilen konulardan biri de ticari taksiler. Özellikle İstanbul’da sürekli benim başıma da geldiği için söylenenlerin abartı olduğunu düşünmüyorum.
Tüm ticari taksi esnafını aynı kefeye koymak da doğru değil. Bu da kabul!
Ancak sistematik bir sorunumuz olduğu da kesin.
Daha evvelki gece, saat gece yarısını geçmişken hastaneye acile giderken başıma geldi. Taksici ne tarafa diye sorunca ne fark eder diye sordum, durmadan bastı gitti. Birkaç aydır benzer bir sürü sorunla da bizzat karşılaştım.
Zaten sosyal medyaya göz attığınızda İstanbul ve Ankara’da her geçen gün sorunun daha fazla arttığını görüyoruz. Oldukça zorlu ve işlerin düşük olduğu bir pandemi dönemini hep birlikte geride bıraktık. Ancak işler normalleşmeye başladıkça bütün işletmeler o zarara rağmen çalışmalarına devam ediyor.
Hiçbir esnafa da bu süreçte işini düzgün yapmaması için pandemi bir mazeret yaratmıyor, bunu da not edelim. Bu not en başta da kamu görevi yapan ancak bu görevin farkında dahi olmayan taksiciler için geçerli.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi uzuna zamandır bu konuda bir çözüm arayışında. Ancak Ulaştırma Bakanlığı konuyla ilgili toplantılarda İBB’nin önünü kapatıyor.
Politik tartışmalar bir tarafa asıl mesele sistemin arz tarafında. 1990 yılından beri hiç değişmeyen taksi plakası sayısı İstanbul’da 17 bin 395. Bir taksi plakasının fiyatı ise 2,5 milyon TL’yi aşmış durumda. Ciddi bir rant alanına dönüşen taksicilik artık kamu hizmetinden çıkmış.
Hiç şikâyet olmasa bile nüfusu 20 milyona doğru giden bir kentteki taksi sayısı yetersiz. Hızlı bir şekilde hem sistemin iyileştirilmesi hem de daha fazla teknolojinin kullanıldığı yöntemlerin devreye girmesi gerekiyor.
Aksi takdirde önümüzdeki dönemde haber bültenlerinde taksicilerle ilgili olumsuz haber sayısı çok artacak.
Bizden söylemesi!