Kur’an’dan modern bilim devşirme zihniyetine eleştiriler
KURAMER’in “Kur’an ve Pozitif Bilim” konulu sempozyumu 27 Nisan 2019 tarihinde yoğun bir katılımcı kitlesinin iştirakiyle gerçekleşti. Hem bu sempozyum vesilesiyle hem de birkaç gün önce Bloomberg Tv’de yayımlanan bir programın tanıtım fragmanında “dinin bilimle temellendirilmesi gerektiği” görüşünü savunan birisi olarak takdim edilmem sebebiyle Kur’an ve modern bilim üzerine bir yazı yazmanın yerinde olacağını düşündüm. Kur’an ve pozitif bilim arasında ne tür bir ilişki bulunduğu meselesi son dönem İslam dünyasında pek çok müslüman araştırmacının ilgisini çeken bir konudur. Bu konu çağdaş dönem tefsir geleneğinde de “bilimselci yorum” yönelimi olarak kendine önemli bir yer bulur. Kur’an ve tefsir araştırmalarında “İlmî Tefsir” diye isimlendirilen, ama aslında Maurice Bucaille’nin Türkçeye “Tevrat, İnciller, Kur’ân-ı Kerim ve Bilim” ismiyle çevrilen La Bible, le Coran et la science adlı eserindeki perspektife atfen “Tefsirde Bucailizm” diye nitelendirilmesi gereken bu yönelim, modern dönem İslam dünyasında daha ziyade popüler düzeyde rağbet gören ve yakın geçmişe kadar yaygınlaşma trendini koruyup belli ölçüde ekolleşen bir yorum anlayışına işaret eder.
***
Hemen hemen tamamı Batı dünyasına ait bilimsel buluşların en azından çekirdek bilgi olarak muhtelif ayetlerde mevcut olduğunu varsayan Kur’an ve yorum anlayışı ciddi şekilde kritik edilmeye muhtaç görünmektedir. Bu noktada ilk olarak Kur’an’ın betimleyici değil, anlam katıcı bir dil sistemine sahip olduğunu belirtmek gerekir. Kur’an’daki dil ve üsluptaki belirleyici unsur, muhatabın psikolojisi üzerinde etkili olma iradesidir. Bu sebeple, Kur’an âlemdeki herhangi bir varlığa veya olaya atıfta bulunduğunda, o konuyla ilgili bilimsel verileri sayıp dökmemekte, aksine ilk muhatap kitlenin kozmoloji tasavvuruna uygun şekilde Allah’ın sınırsız kudretine ve mükemmel yaratma sanatına iman talep etmektedir.
Bilim, özellikle modern bilim aslında bir sorun çözme girişimidir; verili bir dünya görüşü içinde problemleri çözmek için geliştirilmiş bir tekniktir. Bilimsel metodun değerden arınmış nesnel gözleme dayandığı iddiası ise düpedüz bir masaldan ibarettir. Bu mesele bir kenara, modern bilimi Kur’an’da arayıp bulmaya yönelik her girişim, kutsal metni bilime vasıta kılar ve bilimi hakikatin ne olup olmadığına karar verecek bir hakem seviyesine çıkarır. Daha açıkçası, Bucailizm Kur’an’ı bilim ile eşitleyerek pozitif bilimi ilâhî bir makama çıkartmakta ve vahyi bilimin doğrulamasına tabi kılmaktadır. Oysa Kur’an’ın modern bilimden gelecek hiçbir tezkiye ve ibraya ihtiyacı yoktur.
Ne Kur’an bilime ne de bilim Kur’an’a bulaştırılmalı, yani her ikisi de kendi amaç ve işlevlerine uygun biçimde farklı kompartımanlarda konuşlandırılmalıdır. Bu noktada Karl Popper’in “Bilim tarihi doğru olduğu kabul edilen teorilerin yanlışlanmasının tarihidir” sözünü de hatırlatarak özellikle doğa bilimlerinde kesinliğin söz konusu olmadığını, hatta en güvenilir bilgiyi sağlasa dahi kanıtlanamaz durumda olmasından dolayı modern bilimlerin ve içerdikleri verilerin mutlaklık değeri taşımadığını vurgulamak gerekir. Modern bilimin belki de en belirgin özelliği seküler olmasıdır. Bu nitelikteki bir bilimin maddi ihtiyaçları karşılamanın ötesinde derin bir anlam ve işleve sahip olmadığı kesindir. Bunun yanında, anlam ve değer yüklü evreni mekanik bir işleyiş düzeni içinde algılayan ve her zaman için değişime açık olan modern bilimin sunduğu verilerin varlık ve varoluşla ilgili büyük sorulara cevap vermeyi hedefleyen Kur’an ayetleriyle doğrudan ilişkilendirilmesi, o ayetleri bilimin tezkiyesine muhtaçmış gibi gösterir. Üstelik bu yaklaşım ayetlerdeki derin mana ve mesajların vülgerleşmesi gibi bir sonuç da verir. Öte yandan, “Kur’an bilimsel bir mucizedir” varsayımına dayanan bir yorum anlayışının modern insana dini pazarlama gibi bir amaca hizmet ettiği de söylenebilir. Bu pazarlama işine Kur’an’ı bilimsel bir paket içinde sunmanın modern insana daha cazip geleceği düşüncesiyle soyunanların çoğunlukla pozitif bilimler alanında uzmanlık sahibi olmadıkları, bilakis söz konusu alana ilişkin bilgi ve donanımları itibariyle mübtedi konumunda bulundukları özellikle not edilmelidir.
***
Bilimselci Kur’an okumalarında klasik tefsir mirasını bilinçli olarak göz ardı etme iradesi mevcuttur. Bunun temel sebebi ise hedef kitlenin taleplerini ve beklentilerini karşılamak için kaynak dildeki bir toplumsal-kültürel gerçeğin yerine hedef dilin mevcut tarihselliğine özgü bir toplumsal-kültürel gerçeği ikame etmek, kısaca örtük çeviri ve yorum yöntemiyle Kur’an’ı tam da bugünün dünyasına nazil olmuş gibi gösterme arzusudur. Bizce burada romantik ve ideolojik temelli bir arz-talep olgusundan söz edilebilir. Şöyle ki tefsirler ve meallerin hedef kitlesini oluşturan insanlar, yani büyük ölçüde dinî tecrübeyi duygu yoğunluklu yaşayan müslümanlar Kur’an’ın modern bilim hakkında konuştuğuna inanmaktan büyük mutluluk duymaktadırlar. Hatta birçok insanın din ve dinî değerlere yönelik duyarlılığı bu inanç sayesinde oluşmaktadır. Sonuçta müslüman toplum Kur’an’ın bilim hakkında da konuşmasını arzu etmekte ve bu romantik-ideolojik arzu, pozitivist yöntem çerçevesinde üretilen sözde ilmî tefsirlerle karşılanmakta; fakat bu arada pozitivist yöntem dinî yapıda ciddi hasarlar oluşturmaktadır. Çünkü Kur’an’daki beyanları gündelik bilimsel bilgi ile uyumlu hâle getirebilmek için çoğu kez ayetlerin anlamları ufalanmakta, kutsal metin adeta yeniden yazılmaktadır.